AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
İran'ı ne yapmalı?

-Rivayete göre Denizli ile Aydın'ın maçı varmış. Bir ara Denizli veya Aydın karşı takıma gol atmış. Gol yiyen takımın taraftarları bağırmaya başlamış: "Saymeyyoz, saymeyyoz, saymeyyoz!" Öteki takımın taraftarları durur mu, onlar da mukabil sloganı patlatmışlar: "Sayceeniz, sayceeniz, sayceeniz!" İran Ahmedinejad'ı Cumhurbaşkanı seçti, Amerika bağırmaya başladı: Bu seçimi saymıyorum. Oysa seçim seçimdi, sandıktan Rafsancani çıksaydı, kimsenin itirazı olmayacaktı. Amerika Ortadoğu'ya demokrasi getirmek (!) istiyor ama, ancak kendisi ile uyumlu kadroları iktidara getirebildiği takdirde. Hoş, bu da çok kolay olmuyor. Irak'ta askeri güç kullandı, ülkeyi işgal etti, iş seçim safhasına gelince gene de umduğuna değil bulduğuna razı oldu. Çünkü ortada "İslam ülkeleri gerçeği" diye bir olgu var ve muhtemelen bu olgu, sağlıklı seçimler yapılabildiği her ülkede, hiç de "Amerikan yanlısı" kadroları iktidara getirmeyecek. Onun için Büyük Ortadoğu Projesi, hep gerilimlere gebe olacak.

-Rafsancani niye kazanamadı? Biraz Demirel'i oynadığı için, dersem şaşırır mısınız? Ya da rakip sahaya geçtiğinde forma değiştirme sinyalleri verdiği için. İran toplumu da Müslüman karakteri ile biraz bize benziyor, "Reformcu, Batı yanlısı vs." gibi sıfatlar sevimli gelmiyor, ya da ancak bizdeki CHP'nin aldığı oy kadar (İran'da Rafsancani, onca karmaşık kimliğine rağmen yüzde 35 oy alabildi) bir toplumsal tabanın ilgisini çekiyor. Geriye kalan, yani yüzde 65, bir ayrı mecrada seyrediyor.

-Ahmedinejad'ın kimliğine - kişiliğine dair bilgiler, şatafatlı bir siyasetçi profili vermiyor. Benim edindiğim izlenim, "Ben sizi anlıyorum, sizin içinizden geldim, sizin kadar sadeyim, sizi satmam, size ihanet etmem, sizin değer yargılarınızla içiçeyim" mesajlarıdır. Kavgacı bir tipten ziyade, doğrularından emin olan ve bunun kararlılığını yansıtan bir görüntü veriyor. "Sarıklı bir reformist" değil, "Sarıksız bir İslam devrimcisi!" 1994'te İran'a gittiğimde Humeyni'nin evini ziyaret imkanı da bulmuştum. Çok çok sade bir görünümü vardı. Hani bir lokma bir hırka türünden bir derviş hayatının görüntüsü... Bir sedir, bir kilim hepsi bu kadar. Ahmedinejad sanki o profilden kopup da 2005'lere gelmiş gibi. Bu sadelik her zaman ilgi çeker.

-Ahmedinejad yönetiminin Amerika ve İsrail ile ilişkilerinin pek rahat geçmeyeceği anlaşılıyor. Bunun barometresi nükleer güç konusundaki farklı duruşlar. Amerika da nükleer güce sahip, İsrail de... Ama bu iki ülke, İran'ın "nükleer enerji üretimi için yaptığı" çalışmaları bile tehdit potansiyeli olarak algılıyor ve "suyu bulandırıyorsun" söylemini sürdürüyor. "İran nükleer silah üretebilir. Buna razı olamayız!" Ahmedinejad ise, nükleer silah üretimi peşinde olmadıklarını, ancak nükleer enerji üretiminden de vazgeçmeyeceklerini ifade ediyor. Bu, kavga çıkarmak ve kavgada kimi ortaklar bulmak için Bush yönetimine yetecek bir vesile.

-Amerika'nın "İran'ı halletmek" gibi bir ukdesinin bulunduğu kimsenin meçhulü değil. BOP ya da GOKAP'ın uzantıları içinde İran'ın yeniden dizaynı da var. Oysa Irak operasyonu, hesaplananın aksine bölgedeki Şii ağırlığını artırdı. Bu süreçte bir "Amerikancı Şiiler topluluğu" oluşturulamazsa, İran ukdesi çözülmez ve Amerikan projesi topal kalır. İran'la çıngar çıkarılacak, ama nasıl? Bunun için ortaklar lazım.

-Avrupa Birliği'ni bir yönden zorlayacak. Nükleer çalışmaların denetimi işinde zaten bir süredir devrede AB. İran da, nükleer çalışmaların denetimi konusunda zorluk çıkarmıyor. Ama AB "Denetimlerden tatmin olmadım, İran yeterince yardımcı olmuyor" diyerek, ABD'nin çıngar çıkarmasına gerekçe oluşturur mu? Bu da ihtimal dışı değil.

-ABD için Türkiye'nin tavrı önemli. Suriye ve İran konusu, Türkiye - ABD ilişkilerinde sancı unsuru. Türkiye, Irak'ta olduğu gibi Suriye ve İran konusunda da ABD politikalarına eklemlenmek istemiyor. Türkiye, İran'la ve tüm komşularıyla iyi geçinmek istiyor. Ama Amerika zorluyor.

-Ve sorunlar üretilmek isteniyor. Bunlardan birisi "İran rejim ihraç eder mi?" sorusu ile ilgili. Bu soru İran Devrimi'nin ilk heyecanlarının yaşandığı zamanlarda Türkiye için önemliydi. Çünkü İran'ın gündeminde "Devrim ihracı" gibi bir olay vardı ve Türkiye ilk adım atılacak alan gibi görülüyordu. Zaman, İran'daki devrim ateşini zayıflattı, İran yönetimine "Türkiye'nin duyarlılıklarını ve gerçeklerini" gören daha realist kadrolar geldi. Şimdi Ahmedinejad'ın "İslam Devrimi" heyecanından yola çıkarak, "Acaba yeniden devrim ihracı gündeme gelebilir mi?" sorusu soruluyor. Daha doğrusu Türkiye'de böyle bir korku ortamı üretilerek, ABD politikalarına daha yakın bir duruş elde edilmek isteniyor. Ahmedinejad yönetiminin, devrimden 26 yıl sonra, İran'ın içinde bulunduğu sıkıntılardan başını alıp da "Devrim ihracı"na yöneleceğini, ben muhtemel görmüyorum. Kendi içinde yeterince toplumsallaşamamış, sorunlarla boğuşan bir devrimin ihracı! Nasıl olacak?

-"Amerika zorluyor" dedim. ABD ile Irak konusunda yaşanan gerilim, son dönemde, AK Parti hükümetinin sunduğu "cemileler"le bir ölçüde dondu. Askeri kesim de, "İran'ın nükleer çalışmaları"ndan duyduğu kaygıyı seslendirerek, ABD'nin "tehdit değerlendirmeleri"ne gösterdiği sıcak ilgiyi ortaya koydu. Sanki devlet kesiminde "Zorda kalırsak İran'ı feda edebiliriz" eğilimi ile "İran'ı feda edince ne olacak? ABD ile nereye kadar?" diye soran eğilim tartışıyor. ABD'nin en güçlü söylemi, "İşgal ederim, komşunuz olurum, bana mecbur olursunuz, onun için şimdiden hesabınızı iyi yapın" şeklinde ortaya konuyor. Doğrusu ciddi bir sıkıntı.

-Ama Amerika, Irak'ta da bir batağın içinde. Savaş suçlarından yargılandı, bir yığın cürmün altında imzası bulunduğu ifade edildi. Irak'ta yapı henüz oturmuş değil. Daha 10 yıllık bir direnişin beklendiğinden söz ediyor Rumsfeld. Böyle bir Irak bataklığından sonra, İran veya Suriye'nin üzerine çöreklenmek... Bunun için "Aşırı muhafazakar" diye nitelenen Ahmedinejad yönetimini gerekçe olarak kullanmak. "İran halkı kendi kendine adam olamadı, ben silahımla gelip adam edeyim" demek... Bush yönetimi bunu yapar mı? "Yapmaz" diyemeyiz. Peki böyle bir durumda Bush yönetimine yardımcı olmak lazım mı? Bu Türkiye'nin hayrına olur mu? Cinayete ortaklık ne kadar hayrımıza olursa bu da o kadar olur, demekten başka çare yok.


30 Haziran 2005
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED