|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Eski Dışişleri bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil'e bir mülâkat esnasında: "-ne dersiniz, insanoğlu hayat macerasında, önce kalbine mi, yoksa aklına mı itaat etmeli?" diye sormuştum: Hazret hemen cevabı yapıştırdı: "İnsan, meslek hayatında aklına, ferdî yaşantısında da kalbine tâbî olmalıdır." Ardından da ilâve etmişti: "İnsan bu hayatı bir san'atkâr gibi yaşamalıdır.." Çağlayangil, kültür ve tecrübesi, zengin; idraki gayet geniş bir adamdı. Tâ Halk Partisi iktidarından itibaren üst seviyede vazifelerde, emniyet hizmetlerinde, valiliklerde, Senato başkanlığında hattâ Cumhurbaşkanlığı vekâletinde de bulunmuştu. Akıl, günlük faaliyetimizde bizi başarıya iyiye, güzele götürecek tesbitleri, düşünceleri ve kararları sağlıyacaktır.. kendiliğinden veya bir muhakeme ameliyesinden sonra vukûa gelen kararlar ortaya çıkarken hiç şüphesiz kalbimizin sesi de etkili olacaktır.. aklın ve kalbin işbirliğiyle alınan kararlar yüksek seviyeli, kaliteli bir şahsın dimağından çıkıyorsa, bunların uygulanması da o nisbette sağlam, mükemmel ve etkili olacak demektir. Böyle bir şahıs az ve öz konuşacak, hattâ bazı ahvâlde hiç konuşmayacak, aktivitesini ve reaksiyonunu hareket ve icrâatla gösterecektir.. susmak, bazı hallerde en keskin cevaptır.. iyi seçilmiş, tek bir kelime uzun bir izahattan daha müessirdir.. kararlar, tavırlar ve sözler; haklılığımızı doğruluğumuzu, vakarımızı, kendimize ve herkesin hakkına olan saygımızı ve cesaretimizi göstermelidir.. şurası bir gerçektir ki, bazı rizikoları göze almadan doğru olmak, hakkı ve haklıyı müdafaa etmek, açıkgöz ve çıkarcı takımına lâf anlatmak çoğu zaman, mümkün olmamaktadır... doğruya güzele, iyiye, adalete ulaşmak için bir bedel ödemeye hazır olmaktan başka çâre yoktur. Bununla beraber, başarı, hizmet ve hakkımızı elde etmek yolunda îtidâli, sükûneti ve efendiliği terketmemek de bir vazife olsa gerektir. Bu vazifeyi yerine getirirken hakkı ve doğruyu elde etmek kararlılığını da elbette ki terkedemeyiz.. hareket ve tavırlarımızda zikzaklı mubalâğalı ve telaşlı olmaktan kendimizi koruduğumuz nisbette etrafımıza olumlu tesirler yayacağımıza şüphe yoktur. Bu da isteklerimizde, haklı ve samimi olmak, prensiplerimizde insanî ölçülere sağlam bir şekilde bağlı bulunmak suretiyle sağlanabilecektir.. haklı olmak, inançlı olmak, bencillikten uzak durmak; maddî ve manevî hukukumuzun zayi olmasını da önleyecektir... Gerekli hallerde fedakârlık yapabilmek, şefkatli hareket edebilmek, gayretimizi artırmak ve sürdürmek, gerçeklerle bağlantıyı kaybetmemek, ayrıca iş görürken, problem çözerken bilimsel ve klasik tekniklerden, plân ve projelerden mahrum bulunmamak da başarılarımızda rol oynayacak faktörler arasında sayılmak gerekir. Anlaşılmaktadır ki yaşamaktan beklediğimiz mutluluk; aklımızın ve kalbimizin işbirliği yapmasından doğacaktır!..
|
|
![]() |
|
|
|
|