|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin geleceğinden bundan böyle daha da emin olabiliriz. Bazı emekli politikacılar ile bir takım sivil-asker emekli bürokratın Türkiye'yi içine çekmek istedikleri tartışma ve oluşturmaya çalıştıkları ortam, hiç değilse onların beklediği kadar ve istedikleri biçimde, yankı bulmadı. Türkiye'de 'istikrar' sözcüğünden rahatsızlık duyanlar, sürekli izledikleri 'kaos' politikalarıyla ülkenin en değerli yıllarını çalanlar, ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, istedikleri sonucu alamayacaklarını artık fark etmiş olmalılar. Türkiye'nin kayıp yılları çok. O yıllar iyi değerlendirilebilmiş olsaydı, bugün çektiğimiz pek çok sıkıntıdan haberimiz bile olmayacaktı. Toplumda varolan ve bazı kesimlerin diğerlerine kuşkuyla bakmasını getiren bazı kırılma noktaları o yıllarda izlenen politikalarla yakından irtibatlı. İstendiği zaman harekete geçirilip ciddi sarsıntılara yol açması için yerleştirilmiş yapay fay hatları olarak da bakabiliriz o politikaların ürünlerine. Birkaç kez burada değinme ihtiyacı duyduğum eski bir tezi hatırlatmanın tam zamanı: Türkiye'de siyasî hayata yapılan müdahaleler demokraside kesintilere sebep oluyor ve bu yüzden bizler demokrasiyi süregiden bir süreç, müdahaleleri de istisna görüyoruz; oysa gerçek bunun tam tersi: Siyasî tarihimizde ara sıra yaşanan demokratik dönemler var; ama gerçekte süregiden ve toplumu etkisi altında tutan genel yapı demokrasiye ters bakan sistemdir... Müdahaleler ise, o ara sıra kendini belli eden demokrasi fışkırmalarını gemleme amaçlı restorasyon hamleleridir... Çok önceden siyasî zemine yerleştirilmiş yapay fay kırıkları ne zaman harekete geçirilirse, Türkiye, kısa süre içerisinde o bildik 'demokrasi dışı' günlerine döndürülebiliyor. Fay kırığı nasıl depremi tetikliyorsa, siyasetin zeminindeki yapay kırıklar da toplumsal sarsıntılara yol açarak benzer etkilere sebep oluyor. Toplumsal sarsıntıları her zaman müdahalelerin izlemesi bir sürpriz değil elbette. Yakın tarihimize bu gözle baktığımızda, son yıllarda yaşananları, yukarıdaki teze haklılık kazandıran olumsuz gerçekleri artık geride bırakma çabası olarak görebiliriz. Ara ara da olsa, eski alışkanlıkları depreşerek toplumsal kırılma noktalarına el atan, bundan geçmişte yaşananlara benzer sonuçlar elde etmeyi umanlar çıkabiliyor. Son zamanlarda açılmak istenen tartışmaların bazısı o türden çabalar... Bir kez o tartışmaların girdabına düşelim, arkasından doğacak kaosu yatıştırmak için geçmişteki alışkanlıklara dönme dışında bir çare kalmayabilecek... Bugünün 'farklı' ortamını 'kalıcı' kılmak gerekiyor; bunun için de herkese görev düşüyor. Herkes normalleşme yönündeki görevini yerine getirdiği taktirde, Türkiye, kısa sürede geçmişin hatalarını telâfi etmenin yolunu da bulacaktır. Sorumlu makamlarda bulunanların bir bölümü içine girilen yeni dönemin kurallarına bütünüyle uyan bir çizgi izliyor. Bazıları ise, ya dünya şartlarının değiştiğinden habersiz olduğu, ya da toplumun akıllandığını hâlâ göremediği için, belki de eski alışkanlıklarına esir olarak, zaman zaman hatalı çıkışlar yapabiliyor. Kastî olmadığı, bilgisizlik veya idrak yoksunluğuyla irtibatlı bulunduğu sürece, bu tür yanlış çıkışların genel gidişi olumsuz etkilemesi beklenmemeli. Esas dikkat edilmesi gerekenler, şartların değiştiğini bildiği, bunun durdurulamaz bir yürüyüşe dönüşeceğini gördüğü halde, hatta tam da o sebeple, gidişi durdurmak için 'kaos yaratma' rolüne soyunanlar... Bunların hedef saptırarak ülkeye zarar verme potansiyeli hâlâ var ve azımsanmayacak kadar büyük bir potansiyel bu. Zaman zaman yaptıkları çıkışlarla bilgisiz ve idrak yoksunlarını avlamaya çalışanlar işte bu tipler. Ancak, son çıkışlarına fazla takılan olmaması, tahribat potansiyellerini tüketme noktasına yaklaştıklarını gösteriyor. Bir süre sonra söylediklerine kulak veren çıkmayabilir. O güne kadar herkes dikkatli olmalı.
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |