AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Sezer-Özkök farkı…

Eğer, Van rektörü Yücel Aşkın "yolsuzlukla" suçlandığı olaylardan sağ salim kurtulursa, bunda Cumhurbaşkanı Sezer'in, YÖK'ün, Barolar Birliği'nin ve CHP'nin büyük emeği olacaktır. Allah için Sezer de, Aşkın için büyük gayret sarfetti. Genel teamül ve hukukun prensipleri, yargılamanın selameti açısından devletin etkili ve yetkili kurumlarının yargıyı etkileyecek tutum ve davranışlardan uzak durmalarını gerektirir.

Ancak Türkiye gibi ülkelerde nedense işler böyle yürümez. Mesela, üniversite rektörleri cüppeleriyle ortaya çıkar yargıya karşı yürür... Barolar ve ana muhalefet suçlanan rektör için kurtarma kampanyaları düzenler. Hepsinden de önemlisi, ülkenin cumhurbaşkanının "kurtarma kampanyaları" safında yer almasıdır. Galiba, bir cumhurbaşkanının "taraf" olması sadece bizim ülkemize has bir özellik olsa gerek.

Herhalde hiçbir demokratik ülkede, tam da yargılamanın sürdüğü bir aşamada çıkıp, açıkça yargılanmakta olan bir rektörü işaret edercesine, "Yürütmenin parmağının yargının içinde olmaması gerekiyor" diyerek bütün dünyaya "taraf" olduğunu deklare edemez.

Eğer ederse, bunun adına 'yargıyı etkileme' denir. Peki, yarın yargılama süreci devletin tepesindeki bir zatın açıklamalarından etkilenirse "adalete güven" zedelenmez mi? Oysa 'adalet' hepimize lazım. Yarın birileri çıkar, işine gelmediği bir yargılamada yargıyı etkilemeye kalkarsa ne yapacağız, bugün milletin gözü önünde cereyan eden tavırları nasıl izah edeceğiz?

Türkiye o kadar garip bir ülke ki, özellikle "hukukun üstünlüğü" konusunda açık, şeffaf ve 'demokratik tavır' sergilemesi gereken Cumhurbaşkanı son derece "yanlı" bir tutum sergilerken, ordunun başında bulunan ve otoriteyi temsil eden Genelkurmay Başkanı, rektörler konusunda son derece demokratik bir fotoğraf veriyor.

Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Cumhurbaşkanı Sezer'in bir "tavır" olarak rektörleri topluca davet ettiği 29 Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda, 'yargı' ve 'yürütme'yi kendi bağımsızlık alanları içinde değerlendirerek, Türkiye'nin demokratik rotasına yakışan mesajlar verdi:

"Bizim çok okullarımız var. Rektörlerle de iyi ilişkilerimiz var. Zaman zaman gelirler. Ama benim bilgim dahilinde politik amaçlı veya anayasal kurumu karşısına alan bir hareketi temsil eden bir grup karşımıza gelip konuşamaz. Ama öyle almam. Ama, belli bir hareketin içinde, hele bazı boyutlar, amaçlanın dışına çıkmışsa; ona biz muhatap olmayız."

'Hukukun üstünlüğü'nü ve yargı bağımsızlığını zedelemeden, laikliği, cumhuriyeti ve demokrasiye savunmak, herhalde ancak böyle mümkün olabilir. Çünkü, bugüne kadar yaşadığımız deneyimler de gösterdi ki, grupların, kampların şablonları arasına sıkıştırılan bir cumhuriyet ve demokrasi anlayışı, toplumsal hafızada her zaman derin tahribatlar yapmıştır.

İyi ki, bu ülkede Özkök gibi kampların diliyle konuşmayan yöneticiler de var…


2 Kasım 2005
Çarşamba
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED