|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Türk ekonomisi, IMF destek programlarıyla paralel olarak yönetiliyor. Diğer bir deyişle, henüz tamamiyle kendi ayaklarımızın üzerinde duramıyoruz. Ayrıca kamu borçlanma gereği azaltılmaya çalışılmasına rağmen, faiz geri ödemeleriyle sosyal güvenlik açıkları için Bütçeden yapılan ödemeler, Bütçeyi yiyen bir yapıdan daha makul boyutlara henüz çekilemedi. Ve bu olumsuzluğun vahameti, ekonominin üzerine kambur olmaya devam ediyor. İşte bu zaruretle Ekonomik ve Sosyal Konsey'in 02.11.2005 tarihli toplantısının gündemine, sosyal güvenlik açıklarına çözüm bulmayı amaçlayan sosyal güvenlik reformu alınmıştır. TBMM'ne sevk edilmiş bulunan Sosyal Güvenlik Reformu Tasarısı, Konsey'de geniş boyutlu olarak incelenecek. Bütün toplumsal kesimlerin katılımıyla, Türkiye'nin şartlarına uygun bir reformda uzlaşma sağlamak şart. Çünkü bugünkü yapının devam ettirilemezliğinde kuşku yok. Pekiyi bu uzlaşmaya neden ihtiyaç var? Gazetemizin 31.10.2005 tarihli nüshasında yer alan, "Karadelikte Ürkütücü Tablo" başlıklı Maliye Bakanlığı kaynaklı haberde, "Son 10 yılda sosyal güvenlik kuruluşlarının açıkları için Hazine'den 2004 yılı fiyatlarıyla 474.8 katrilyon liranın (474.8 milyar YTL) çıktığı bildiriliyor. Maliye Bakanlığı'nca hazırlanan 2006 Yılı Bütçe Gerekçesi'nde, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nın 1994-2004 yılları arasındaki açıklarının Hazine borçlanma faiziyle güncel değeri, 474.8 katrilyon lira olarak hesaplanmıştır. Gerekçede, 2004 sonundaki toplam iç borç stokunun 224.5 katrilyon lira (224.5 milyar YTL), toplam konsolide borç stokunun 316.1 katrilyon lira (316.1 milyar YTL), GSMH'nin ise 424.1 katrilyon lira (424.1 milyar YTL) olduğuna işaret edilerek, şu değerlendirme yapılmıştır: "Sosyal güvenlik kurumlarının 1994-2004 dönemindeki toplam açıklarının aynı dönemdeki Hazine iç borçlanma faiz oranları dikkate alınarak hesaplanan 2004 yılı güncel değeri, 475 milyar YTL'ye (475 katrilyon lira) ulaşmıştır. Bir başka ifadeyle, bu tutar, 2004 yılı sonu toplam konsolide borç stokundan da daha fazladır." Sosyal güvenlik sisteminin yoksulluğa karşı yeterince koruma sağlama fonksiyonuna kavuşamadığı hususu da Bütçe Gerekçesi'nde belirtilmektedir. Şöyle ki: -Çalışırken alınan ücretlerin düşük olması. -Prime esas ücret tavanının düşük tutulması. -Emekli aylığı bağlanmasına hak kazanma açısından prim ödeme sürelerinin kısalığı ve emeklilik yaşının düşük olması. -Prime esas kazancın eksik beyanı veya hiç beyan edilmemesinin yaygın olması ve bir çok gelir unsurunun yasal düzenlemeler ile prim matrahının dışında tutulması. -Erken emekliliğin cazip hale getirilmesi. -Emekli aylığına hak kazanacakların kapsamının genişletilmesi, uzayan ortalama ömür nedeniyle artan aylık ödemeleri. -Tedavi harcamalarındaki artış. -Prim gelirleriyle ödenen aylıklar arasındaki ilişki zayıflığı ve prim karşılığı olmaksızın yapılan ödeme ve yardımlar. Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre, 2000 yılında 3 katrilyon 226 trilyon lira olan sosyal güvenlik açığı, önümüzdeki yıl 23 katrilyon 885 trilyon liraya (23 milyar 885 milyon YTL) ulaşacak. Böylece yeni yılda, YTL bazında SSK'ya 6 milyar 700 milyon, Bağ-Kur'a 6 milyar 750 milyon, Emekli Sandığı'na 9 milyar 835 milyon YTL kaynak aktarılacak. İşsizlik sigortasına da 600 milyon YTL devlet desteği sağlanacak. Böylece 2006 yılında da bütçe sosyal güvenliğe akmak zorunda kalacak. İşte bu olumsuz şartlar içerisinde gerçekleştirilen Ekonomik ve Sosyal Konsey Toplantısı, Türkiye'nin önünü açacak bir çözüm doğrultusu keşfetmek zorunda.
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |