T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S O N   D A K İ K A 1 AĞUSTOS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

SSK'nın 52 bin 751 personeli Sağlık Bakanlığı'na geçti

Sağlık Bakanlığı, SSK hastanelerinin bakanlığa devriyle "bürokratik işlemler ortadan kaldırıldığını, geriye giden hiçbir şey olmadığını, insanlar ve hizmet veren kesimin memnun olduğunu" belirtirken, Türk-İş ise devrin mevcut sorunları çözmediği gibi yeni sorunlara neden olduğunu, kurumun hizmet satın almaya başlamasının maliyetleri artırdığını savunuyor.

Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Yasa uyarınca, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimleri bedelsiz olarak, SSK'ya ait olanlar ise rayiç bedeli karşılığında Sağlık Bakanlığına 19 Şubat 2005'te devredilmiş, devirle birlikte SSK'nın 52 bin 751 personeli de Sağlık Bakanlığına geçmişti.

SSK sağlık tesislerinin devredilmesiyle SSK'lıların sağlık alanında yaşadığı sorunların giderilmesi hedeflendi. Devrin ardından SSK'lılara sağlık hizmeti Sağlık Bakanlığı ve diğer sağlık kuruluşlarınca sağlanırken, SSK, sunulan sağlık hizmetlerinin karşılığını ilgili kuruluşlara ödemeye başladı. Devirle ayrıca SSK sağlık birimlerinin bünyesindeki eczaneler de kapatıldı, SSK'lılar ilaçlarını serbest eczanelerden almaya başladı.

YASANIN GEREKÇESİ NE DİYORDU?

Devri öngören yasanın genel gerekçesine göre, devrin öncesinde Türkiye'de sağlık hizmetlerinin organizasyon ve sunumu karmaşık ve çok başlı bir yapı arz ediyordu. Sağlık hizmeti sunan kurumlar ve bunlara ait sağlık kuruluşları arasında yeterli eşgüdüm bulunmadığından, hizmet ve yatırım planlamaları toplumsal ihtiyaçlara uygun olarak yapılamamaktaydı. Farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi olanların ve aktif kamu çalışanlarının farklı sağlık tesislerinden farklı şartlarla hizmet almaları hizmet verimini ve kaliteyi azaltıyor, standart eksikliği ve eşitsizliğe yol açıyordu. Devirden önce vatandaşlar, bağlı bulundukları sosyal güvenlik kurumuna göre ayrıma tabi tutuluyor, SSK'lılar, Sağlık Bakanlığı ile yapılan ortak kullanım protokolüne kadar sağlık ocakları ve devlet hastanelerine gidemiyordu.

DEVRİN ARDINDAN NELER OLDU?

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı İnci Yılmaz'ın verdiği bilgiye göre, yasanın çıkmasının ardından 146'sı SSK, 1'i İçişleri ve 1'i de Ulaştırma Bakanlığından olmak üzere, 148 hastane; 11 ağız ve diş sağlığı merkezi, 217 dispanser ve 279 SSK sağlık istasyonu Sağlık Bakanlığına geçti. Dispanserler semt polikliniklerine, sağlık istasyonları ise sağlık ocaklarına dönüştürüldü. Devir alınan 148 hastaneden 55'i bina, insan kaynakları, araç-gereç ve diğer tüm imkanların en verimli ve koordineli biçimde kullanılması gibi nedenlerle, Sağlık Bakanlığının mevcut hastaneleriyle birleştirildi.

Devir alınan 217 semt polikliniğinden 6'sı ile ağız ve diş sağlığı merkezlerinden 2'si, fatura kontrol merkezi olarak kullanılmak üzere SSK'ya iade edildi. 22 Semt polikliniği hastanelerin bünyesine taşınırken, 54'ü sağlık ocağına, 1'i ise hastaneye (Tuzla Devlet Hastanesi) dönüştürüldü.

Yapılan değerlendirmeler sonucunda, sağlık hizmetlerinin daha etkin ve verimli verilebilmesi amacıyla, aynı yerde bulunan genel dal hastanelerinden 18'i kadın hastalıkları ve doğum hastanesi haline getirildi. Böylece, kadın hastalıkları ve doğum hastanelerinin sayısı 48'den 66'ya çıktı.

Devrin ardından; 2004'te 2 bin 528 olan poliklinik oda sayısı bir sonraki yıl yüzde 34.65 artarak 3 bin 404'e; 38 milyon 120 bin 678 olan poliklinik muayene sayısı yüzde 7.74 artışla 41 milyon 72 bin 217'ye; 485 bin 911 olan ameliyat sayısı ise yüzde 15.42 artışla 560 bin 875'ye yükseldi.

BÜROKRATİK İŞLEMLER ORTADAN KALDIRILDI

Hastaneler daha önce mevzuatları gereği tüm ihtiyaçlarını merkezi ihale yoluyla temin ederken, devirden sonra ihtiyaçlar hastanelerce belirlendi ve ihaleler hastane baştabipliklerince yapıldı. Bu da hizmetlerin daha verimli olmasını sağladı.

Devirden sonra sağlık hizmetleri sunumuyla ilgili bürokratik işlemler ortadan kaldırıldı. Hasta sevk kağıdı, vizite kağıdı, sağlık karnesi ve kimlik fotokopisi alma işlemleri provizyon sisteminin devreye girmesiyle sona erdirildi, hasta kayıt ve kabul işlemleri tek bankoda toplandı, kayıt esnasında hastadan sadece bir belge istenmesi sağlandı.

SSK'lı hastalardan alınan poliklinik muayene ücretinin (katkı payı) serbest eczanelerden alınmaya başlanması, beklemeleri ortadan kaldırdı ve hastanelerdeki kuyruklara son verdi. Reçete tasdik ve mühür işlemi ortadan kaldırıldı. SSK'lı hasta ve hak sahipleri de diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı hastalar gibi serbest eczanelerden faydalanmaya başladı. Böylece ilaca ulaşmaları kolaylaştı.

SSK hastanelerinde eczanelerin kapatılmasıyla hastane içinde fiziki anlamda rahatlama sağlandı. Bu alanların, çoğunlukla poliklinik odasına dönüştürülmesi için gerekli takipler yapıldı. Hastanelerin yer sıkıntısından kaynaklanan sorunlarının çözümü amacıyla bina ve yer kiralama izni verilerek, hekim seçme özgürlüğünün hastalar tarafından kullanılabilmesi için her hekime bir poliklinik odası oluşturulmasına hız verildi.

PROBLEMLER YERİNDE ÇÖZÜLMEYE BAŞLANDI

Hastanelerde hasta hakları birimleri kurularak, sağlık hizmetlerinden yararlanma sırasında çıkan problemler yerinde çözülmeye başlandı.

Tedaviler için gerekli olan ortez, protez gibi tıbbi malzemeler, devirden önce SSK Başkanlığınca toplu olarak temin edilirken, devirden sonra, Bütçe Uygulama Talimatı doğrultusunda dışarıdan sigortalılarca temin edilmeleri sağlandı ve "tedavilerde bekleme süresi kaldırıldı".

SSK hastanelerindeki, randevu almayı güçleştiren telefonla randevu sistemine son verildi, hastaların hastaneye gider gitmez tedavi olmaları sağlandı.

Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz, devirden önce sağlık hizmetlerinin değişik kaynaklarca planlanıp sunulmasının sıkıntıya yol açtığını ifade ederek, "Devrin ardından, Sağlık Bakanlığı, kaynakları tek elden planlamaya başladı. Bu da verimliliği artırdı" dedi.

Devirden sonra hastaneye ve ilaca ulaşılabilirliğin arttığını kaydeden Yılmaz, "Hizmet alımının artmasından dolayı maliyet arttıysa, buna yapılacak bir yorum yok. Kaldı ki bu maliyet çok bariz değil" diye konuştu. Yılmaz, devirle ilgili olarak, "Geriye giden hiçbir şey yok. Ama, her geçen gün ileri adım attığımıza inanıyorum. İnsanlar çok memnun, hizmet veren kesim de memnun" değerlendirmesinde bulundu.

TÜRK-İŞ'E GÖRE ESKİ SİSTEMDEKİ SORUNLAR

Öte yandan, Türk-İş ise devrin mevcut sorunları çözmediği gibi yeni sorunlara neden olduğunu, kurumun hizmet satın almaya başlamasının maliyetleri artırdığını savunuyor.

Türk-İş'in SSK sağlık tesislerinin devrine ilişkin hazırladığı raporda, devirden önce SSK tesislerindeki sorunların başında, kurumun sağlık yatırımlarının artan SSK'lı nüfusun talebini karşılayacak düzeyde olmaması, sağlık personelinin ihtiyaçlarının karşılanmaması, tesislerin yetersiz kalması, buna bağlı olarak da hastaların, özellikle nüfusun yoğun olduğu illerde SSK hastanelerine başvurmada, muayene ve tedavide önemli sorunlar yaşandığı kaydedildi.

Raporda, devirden önceki sorunların tümü, sağlık tesislerinin ve sağlık personelinin yetersizliğinden kaynaklandığı ifade edildi.

TÜRK-İŞ'E GÖRE DEVRİN ARDINDAN

Türk-İş'in raporunda, devrin ardından hastaların sağlık hizmetlerine süratle ulaşacakları, adil ve eşit yararlanacakları, iyi muamele görecekleri, ilaçlara beklemeden ulaşacakları belirtildiği, ancak uygulama sonuçlarının aksini gösterdiği savunuldu.

Hizmetlerin iyileştirilmesine dönük hiçbir kaynak ayrılmadan devrin gerçekleştirildiği ve bunun mevcut sorunları çözmediği gibi yeni sorunlara neden olduğu kaydedilen raporda, kurumun, hizmet satın almaya başlaması nedeniyle maliyetlerin de arttığı kaydedildi.

Özellikle büyük illerde poliklinik hizmetleri sunan bazı dispanserlerin kapatılmasının, hizmet sunumunu zorlaştırdığı, devirden önce sağlık hizmetine ulaşmada sorun yaşanmayan bazı illerde, kapatılan sağlık tesisleri nedeniyle, hastaların hizmete ulaşmalarının güçleştiği anlatılan raporda, devrin ardından ortaya çıkan bazı sorunlar, şöyle sıralandı:

Devredilen sağlık tesislerinin bünyesindeki ödeme bürolarının kapatılması, bu yerlerdeki sigortalıların ve emeklilerin mağdur olmalarına neden olmuştur. Başka illere sevk edilen hastalardan yol masraflarını ödeyemeyecek durumda olanlar, bulunduğu yerdeki ödeme bürolarının hizmetlerinden de yoksun kaldıklarından tedavilerini yaptıramaz duruma düşmüşlerdir.

Devirden önce yatan hastaların her türlü ilaç, tıbbi malzeme, protez, ortez ve iyileştirme araç ve gereçleri kurum hastanesince karşılanırken, devirden sonra çoğu hastanede bu malzemeler hastalara temin ettirilmektedir. Bu malzemelerin bedellerini ödeyemeyecek durumda olanların tedavileri aksamaktadır.

Sürekli ilaç kullanmak zorunda olan sigortalı hastaların devirden önce yurtiçinden veya dışından temin edilecek ilaçları zamanında karşılanırken, devirden sonra ilaçların karşılanmasında gecikmeler olmaktadır.

"BIÇAK PARASI DEVAM EDİYOR"-

Yatarak tedavilerde, ameliyatlarda muayenehaneye başvuru yöntemi, "bıçak parası" adı altında uygulamaya devam edilmektedir.

Laboratuar hizmetleri yetersiz kaldığından hastaların tetkiklerini yaptırmaları bir haftayı geçmektedir.

Bazı hastaneler tarafından ameliyat sırasında kullanılacak ilaç ve tıbbi malzemeler hasta sahiplerine aldırıldığından, özellikle acil vakalarda önemli sıkıntılar yaşanmaktadır.

İlaçların temininde kuyrukların kalkmış olmasına karşın yeni sıkıntılar mevcut.

Sağlık personeline performansa dayalı ücret ödendiğinden bazı hekimler tarafından hastalar istismar edilmekte.

Hala hastanelerde ücret ödeyemeyen hastalar rehin tutulmakta ve senet alınmaktadır.

"MALİYETLER ARTTI"

Türk-İş'in raporunda hastanelerinin sağlık bakanlığına devrinden sonra, kurumun sağlık giderlerinin ve ek yükünün de arttığı ifade edildi.

Devrin ardından sağlık hizmeti üretemediği için maliyetleri kontrol edemeyen kurumun sağlık harcamalarının Mart 2005'te, Ocak 2005'e göre yüzde 160 oranında artarak, aylık 335.9 milyon YTL'den 926.4 milyon YTL'ye yükseldiğine işaret edilen raporda, kurumun sağlık giderlerindeki artışın sonraki aylarda da devam ettiği kaydedildi.

Raporda, sosyal güvenlik kurumlarının sağlık giderlerindeki büyük artış dikkate alınarak, 2006 yılı Bütçe Kanununda yapılan düzenlemeyle bu kurumların 31 Aralık 2005 itibariyle Sağlık Bakanlığına olan tedavi borçlarının terkin edildiği hatırlatıldı.

Raporda, "Sağlık hizmetlerini dışardan satın almanın düşük olduğu 2000 yılına kadar toplanan primler giderleri karşıladığı gibi önemli miktarlarda fazla vermiştir. Sağlık hizmetlerini satın alma zorunda bırakılan kurumun, giderek artan sağlık harcamalarını karşılaması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle açıklar büyüdükçe Hazinenin yükü de artacaktır" denildi.

Raporda, hastanelerin devri ile birlikte, kurumun sigortalı hastalara vereceği ilaçları piyasa eczanelerinden temin etmesinin, ilacın sağlık harcamaları içindeki payını artırdığı belirtilerek, toplu ilaç alımı imkanının ortadan kalkması ve ilaç fabrikasının kapatılmasının SSK'nın ilaç giderlerini yükselttiği kaydedildi.

"BUNLAR OLUMLU, ANCAK..."

Türk-İş Sosyal Güvenlik Danışmanı Celal Tozan, sigortalılara tüm hastanelerin açılmasının ve ilaçlarını serbest eczanelerden temin etmelerinin olumlu olduğunu belirterek, "Ancak kurumun, bu hizmetleri satın alacak mali güce sahip olması da lazım" dedi.

Serbest eczanelerde yapılan protokolün maliyetleri artırdığını ifade eden Tozan, "Eczanelere ilaç bedelleri protokolde öngörülen süre içinde ödenemiyor. Dolayısıyla eczaneler de özellikle pahalı ilaçları sigortalılara vermek istemiyorlar. Çünkü karşılığını zamanında alamıyorlar" diye konuştu.

Sağlık hizmetlerinin satın alma esasına dayandırıldığını anlatan Tozan, şunları kaydetti:

"Özel sağlık kuruluşlarının giderek öne çıkartılması ve devlet hastanelerinin işletmeye dönüştürülerek özelleştirilmesinin amaçlanması, sağlığı ticari meta haline dönüştürecektir. Bu da düşük gelire sahip sigortalıların yararlanmasını engelleyecektir. Maliye Bakanlığının Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinin nedeni de sağlıktaki artan maliyettir. Üniversite hastaneleri ve özel hastaneler tebliğin belirlediği fiyatla ücret veremeyeceklerini açıkladılar. Demek ki buralardan ancak farkı ödeyebilecek olan, gelir grubu yüksek olanlar yararlanacaklar."

SSK'LILARIN İLAÇ ALIMLARI VE FİZİK TEDAVİLERİ

Özel Hastaneler Platformu Derneği Başkanı Mehmet Altuğ da yaptığı açıklamada, daha önce, SSK'lı hastaların, Bağ-Kur'lu ve Emekli Sandığı mensupları gibi özel sağlık kurumlarında tedavi oldukları ilgili uzman hekimin gerekli görmesi halinde, buralarda fizik tedavi olabildiklerine dikkati çekti.

Altuğ, ancak, SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğünce 22 Haziranda yayınlanan genelgenin ardından, artık SSK'lıların özel sağlık kuruluşunda fizik tedavi yaptırabilmeleri için bir kamu hastanesinden heyet raporu almaları gerektiğini bildirdi.

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Genel Başkanı Nurten Saydan ise geçen yılın Şubat ayında SSK'lı hastaların serbest eczanelerden ilaç alımına olanak sağlanmasından bu yana bazı sıkıntılar yaşandığını ifade ederek, "SSK provizyon sistemi düzenli çalışmadığı gibi birçok ilde avans olarak faturalardan kesilen yüzde 10'luk miktar 10 aydır ödenmiyor" dedi.

  • ANKARA (AA)

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi