T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 5 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

Erdoğan, 'kutsal muhalefet'in canını sıktı

Genelkurmay Başkanlığı'na Büyükanıt'ın atanması ile ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'hamlesi' konusunda, toplumun zihninde 'nifak' oluşturma gayretlerini, en doğru ifade eden cümle şu olsa gerek: "Erdoğan kutsal muhalefet cephesinin canını sıktı."

Bilindiği gibi, Büyükanıt'la ilgili spekülasyonların başladığı ilk günlerde, AK Parti iktidarına karşı "kutsal ittifak cephesi", Büyükanıt bağlamında ortalarda dolaşan 'komplolar'ı hükümetin aleyhine kullanmak için fırsat bilmişler ve senaryolar üretmeye başlamışlardı.

Oysa TSK'nın gelenekleri biliniyordu ve hükümetin bu konudaki tavrı da başında beri son derece açıktı. Ayrıca Başbakan Erdoğan, Büyükanıt'ın atanması konusunun her gündeme gelişinde, lisanı hal ile tavrını net olarak ortaya koymuş ve senaryolara kapıyı kapatmıştı.

Ancak özellikle ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal ve 'merkez medya' spekülasyonları tırmandırarak, bu 'çirkin senaryolar' üzerinden hükümeti vurmak için akıl almaz bir tavır sergiliyorlardı.

Her seferinde, 'asker merkezli' düşünüyormuş gibi görünmelerine rağmen, nedense bu senaryoların aynı zamanda TSK'yı yıprattığını bir türlü görmek istemediler ve spekülasyonları köpürtmeye devam ettiler.

Sonuçta ne oldu?

Başbakan Erdoğan, yaptığı 'hamle' ile Büyükanıt üzerinden TSK'nın yıpratılmasına izin vermedi ve Türkiye'yi rahatlattı.

Ancak, 'kutsal muhalefet cephesi' bütün bu doğru hamlelerden de mutlu olmadı. Çünkü onlar için, başından beri Türkiye için 'doğru karar' önemli değildi. Önemli olan, bu atama sürecinden hükümetin zararlı çıkmasıydı. Oysa beklenenin aksine, Başbakan Erdoğan'ın devlet ciddiyeti içinde verdiği bu karar, hükümete prestij kazandırdı.

İşte bu sonuç, özellikle 'merkez medya'yı çileden çıkarmıştı. Dolayısıyla, ne yapıp edip 'atama kararı'ndaki Erdoğan'ın inisiyatifi ya da hamlesi ile ilgili zihinlerde bir karmaşa yaratılması gerekiyordu.

Hemen 'senaryo üretim merkezler'i harekete geçti ve "Aslında Büyükanıt'ın acilen atanmasını Erdoğan değil, Sezer istedi" gibi tamamen 'düzmece' haberler servise sokuldu.

Doğrusu bu kadarına da pes... Nitekim, Başbakan Erdoğan Malezya'ya gidişi öncesinde havaalanında gazetecilerin bu konudaki sorularına sert cevaplar verdi: "Büyükanıt'ı ben atadım, biz güdülen bir hükümet değiliz. Genelkurmay Başkanı'nın ataması Askeri Şura ile yapılmaz. Atama, Bakanlar Kurulu kararıyla Cumhurbaşkanı'na teklif edilir ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile yürürlüğe girer. Bunun dışında herhangi bir süreç yoktur ve süreç içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın, gazetelerde, köşelerde yazıldığı gibi ve atılan başlıklarda olduğu gibi benimle Genelkurmay Başkanlığı konusunda en ufak bir görüşmesi olmamıştır."

Eğer, hükümet 'atama' konusunda en küçük bir zikzak çizseydi, ülkede kıyametler kopardı. Daha doğrusu, 'merkez medya' bunu bir 'rejim karşıtı' hareket olarak lanse eder, bununla da yetinmez, 'darbe çağrısı' bile yapardı.

Ama hükümet doğru olanı ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yakışanı yaptı.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi