T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 1 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE | ||
|
Piyasalardaki hareketlilik henüz durulmuş değil. Döviz kurları günübirlik hareketlerle yukarı çıkıyor, ardından bir miktar geriliyor. İlk dalga sonunda 1,45 ile 1,5 aralığına oturacağı düşünülen dolar kuru, son iki haftadır ardı ardına gelen artçı salınımlarla 1,5 YTL'nin üzerinde bir seviyede oturmak istediğini ilan etmiş durumda. Mayıs başından beri YTL'deki değer kaybı yüzde 15'e ulaştı. Sürecin nerede anlamlı bir istikrar bulacağı henüz bilinmiyor. Herkes kulaklarını dikmiş olduğu için de her türlü haber ve yorum, alım-satımları tetikleyebiliyor. Benzer bir durumu, yurtdışı piyasalarda da gözlemlemek mümkün. Piyasalardaki hareketlilik henüz durulmuş değil. Ancak bu hareketliliğin ekonominin temel dinamiklerini nasıl etkileyeceğini, bu etkilerin ne ölçüde kalıcı olacağını artık tahlil etmeye başlamak gerekiyor. Tahmin edileceği gibi, ilk etkilenenler bilançolarında kur riski taşıyan kesimler. Gelirleri ve varlıkları Türk Lirası olanların pasiflerinde döviz borcu taşımaları sonucu oluşan bu etkinin analizini herkes kendi çapında yapacaktır. Bu noktada pozisyon açığının boyutu kadar borcun vadesi ve döndürülebilirliği de ayrı bir önem taşıyor. Bankacılık kesiminin bu anlamda önemli bir pozisyon taşımadığını biliyoruz. Ancak bu gerçek, bu kesimin son dalgalanmalar sonucu zarara uğramadıkları anlamına gelmiyor. Keza bankalara döviz borcu olan kesimlerin geri ödeme zorluğu içine düşmeleri, bankaları dolaylı yoldan etkileyebilecek. Ancak bizi asıl ilgilendiren, yaşananların kamuyu nasıl etkileyeceği. Bilindiği gibi, kamu kesimi, gelirlerinin hemen tümü TL olmasına rağmen ciddi bir döviz yükümlülüğü taşıyor. Kurlardaki son hareketliliğin kamu borç stokunu nasıl etkilediği, kamunun 2006 yılı politikalarını da yönlendirebilir. Tabiatıyla gelişmeleri yakından takip etmek durumundayız. Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakçı, 2006 başında yaptığı bir sunumda Türk Lirasında olası bir yüzde 10'luk değer kaybının Kamu Net Borç Stokunun GSMH'ya oranı üzerinde 1,6 puanlık menfi bir etkisinin olacağını ifade etmişti. Benzer şekilde Hazine borçlanma maliyetlerinin de 3 puan artması durumunda 1,2 puanlık bir etki öngörülüyordu. Aslında Hazine son yıllarda kurun düşüklüğünü fırsat bilerek döviz borçlarını önemli ölçüde azaltmıştı. 2002 sonunda konsolide bütçe brüt borç stokunun % 58'i döviz ve dövize endeksli borçlardan müteşekkildi. Bu oran, 2004 sonuna dek % 42'ye çekilmiş, nihayet geçen yıl sonu itibariyle % 38'e kadar azaltılmıştı. İç borçlar içinde döviz ve dövize endeksli borçların oranı, 2006'nın ilk dört ayında 3 puan geri çekilmiş durumda. Kamu kesimi, dış borçlar açısından 2005 yılından net ödeyici konumuna geçmiş ve geçtiğimiz yıl içinde kamunun dış borç stoku % 8 azalmıştı. Gerçi bu gerilemede doların yıl içinde avro ve IMF parası SDR karşısındaki değer artışının da rolü var, ancak yine de Türkiye'nin toplam dış borcunun % 5'e yakın arttığı bir dönemde, kamu dış borcundaki seyrin bilinçli bir politika olduğu ortada. Kurlardaki son hareketliliğin kamunun iç borcunu TL bazında yüzde 2 civarı arttırdığını ifade edebiliriz. Dış borçların TL bazındaki artışı ile birlikte ele alındığında son gelişmelerin Hazine'ye fazladan 18-19 milyar YTL yük getirdiği tahmin edilebilir. Hazine'nin özellikle 2005 yılında sergilediği dövizden çıkış politikası sayesinde, kurlardaki dalgalanmanın, en azından kamu için, zararı makul ve taşınabilir seviyelere çekilmiştir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |