T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Ali Murat GÜVEN

Gençliğimize bu yanlışı yapma sevgili Warner Bros...

15 haftadan bu yana Yeni Şafak sinema sayfasını hazırlıyorum. Bu süreçte, gösterime girecek filmleriyle ilgili olarak şahsıma tanıtım bültenleri ve ön gösterim davetiyeleri gönderen irili ufaklı bütün işletmeci şirketler karşısında, elimden geldiğince dengeli durmaya çalıştım. İşimi yaparken de Türkiye'de bir dönem hayli revaçta olan "Amerikan dağıtım şirketleri sinema salonlarını ele geçirip Türk sinemasının geleceğini öldürüyor" muhabbetine zerre kadar prim vermedim. Çünkü aklım ve hafızam, 1980'lerde, yani bu şirketler ülkemizde örgütlenip film dağıtım işine bir çeki düzen vermeden önce, "yüzde yüz millî" işletmecilerimizin yönettiği leş gibi salonlarda berbat bir hizmet kalitesiyle film izlemenin ulusal sinemamızı ne denli geliştirdiğini (!) hatırlayacak kadar da yerinde...

Bir Film, Özen, Kenda ve diğer yerli dağıtıcılarla ortak bir kulvarda koşturan Warner Bros ve UIP gibi yabancı kökenli şirketler, ülkemizde çağdaş sinemacılığın gelişmesine son derece önemli katkılarda bulunmuştur ve gelecekte de bulunacaktır. O yüzden, bu şirketlere yaklaşımımda öteden beri ortodoks sol ya da sağ edebiyata kolay kolay tevessül etmişliğim yok. Zaten, yer sorunları nedeniyle kendisinden uzun uzadıya söz edemediğim kimi filmleri yan sütunlarda kapsül bilgi şeklinde tanıtırken bile dağıtıcı şirketlerin adlarını mutlaka anmaya çalışmam, onların bu hizmetlerine duyduğum saygının bir sonucu...

Ancak, bu hafta -meslek hayatımda belki de ilk kez- dağıtıcılarla aramdaki bu düzeyli ilişkiyi bulandırmak pahasına, ülkemizin majör dağıtıcılarından Warner Bros'un yetkililerine adam akıllı sitem etmek durumundayım. Bu siteme konu olan vak'a ise 24 Mart'ta gösterime girmesi planlanan "Brokeback Mountain" filmi. Yani, benim bu sütunda bir kaç hafta önce koymuş olduğum -daha akılda kalıcı- adıyla, "Homo Kovboylar"...

Malûmunuz, bu filmle ilgili olarak şimdiye kadar iki ayrı eleştiri yazısı kaleme aldım. Bunlar nisbeten düşük yoğunlukluydu; ama beni ülkemizdeki eşcinsel grupların hedefi yapmaya yettiler. Şu sıralarda internetteki bir çok agresif eşcinsel portalında adım "Medya Soytarısı" ifadesiyle birlikte yer alıyor. Bunun en önemli nedeni de "Brokeback Mountain" filmine karşı, adının sektörde ilk yankılandığı günden bu yana kararlı bir duruş sergilemekte oluşum...

"İzlemeden ne konuşuyorsun ey cahil adam" ekolünün mensubu kimi çığırtkanları rahatlatmak için hemen belirteyim ki filmi Oscar jürisinin kullanımı için hazırlanmış pırıl pırıl bir DVD'den, bir değil, üstüste tam iki kez izledim. Ve izledikten sonra da yalnızca Oscar ödüllerinin niteliğindeki değişim açısından değil, sinema sanatının geleceği adına da bayağı bir üzüldüm. Oscar oylamaları geçmişte ticariydi micariydi ama, zaman zaman hedefi on ikiden vurduğu da olurdu. Demek ki Akademi üyeleri artık böylesine "orta yollu" bir filme 8 dalda adaylık ikram edecek kadar yerlerde sürünür olmuşlar.

Bu filmin nesinin 8 önemli dalda aday gösterilmeye lâyık bulunduğu konusunda ulusal ve uluslararası bir jürinin önünde her türlü entelektüel tartışmaya girmeye peşinen hazır olduğumu belirteyim. Gitar ağırlıklı hoş bir özgün müzik çalışması, gösterişten uzak sakin ve temiz bir kurgu, ekrana yansıdığında gözleri okşayan tablo güzelliğindeki yaylalar, sevimli koyun sürülerinin görüntüleri ve rollerine kendilerini fena kaptırmış, her fırsat bulduklarında birbirlerine tutkuyla "saldıran" iki erkek oyuncu... Buraya kadar tamam. Pekiyi, bunlar Oscar almaya yetiyordu da sinema tarihinden gelip geçen, benzer niteliklere sahip bunca ortalama filmin günahı neydi?

"Brokeback Mountain", 1963 yılı yazında Wyoming yaylalarında sezonluk çobanlık yapmaya gelen genç bir adamın, dağa kendisiyle birlikte çıkan rodeocu arkadaşının ayartmalarına kapılarak, sonradan bütün hayatını mahvedecek olan tutkulu bir eşcinsel ilişkiye girmesinin öyküsünü anlatıyor. Geçiyorum filmdeki cinsel içerikli bir kaç sahneyi (sinemaseverlikteki ilgi ve bilgi düzeyim sırf bu tür unsurlara saplanıp kalacak kadar sığ değil); burada rahatsız edici olan şey doğrudan doğruya filmin ana mesajı. Çünkü "Brokeback Mountain"ın yaratıcılarının bu öyküde kendilerini konumlandırdıkları yer ayan beyan ortada: "Görüyor musunuz, bu iki adamın tek günahları birbirlerini ölesiye sevmekti" demeye getiriyorlar işi, "Ama şu bizim öküz toplumumuz, onlara diledikleri gibi yaşama fırsatını bir türlü vermedi!"

Taraflardan "aktif" olan kahramanımız Ennis, eşcinsel partneri uğruna kendisini delicesine seven karısını (ve bu arada da küçük kızlarını) âdeta bozuk para gibi harcıyor, rezilliğinin ayyuka çıkması üzerine karısından boşanıyor, sonrasında çocuklarını yıllarca gözü görmüyor, aklını uçkuruyla bozması nedeniyle iş hayatı sık sık aksamalara uğruyor ve güç bela bulabildiği birbirinden kötü işlerde çalışıyor. O, "aşkı uğruna" bütün bu çileleri yaşarken, sevdiği adamın gözünün önünde un ufak olan masum ailesine zerre kadar acıma beslemeyen (tipik bir "tutkuyla bağlanmış eşcinsel" gaddarlığı!) pasif partneri Jack'in ise bir tek derdi var: "Daha sık buluşmak ve bu ilişkiyi gidebildiği en son noktaya kadar sürdürmek... Üstelik, eşcinsellerin o ünlü "sadâkat" geyiğine bile inanmıyor diğer kahramanımız, buluşmaların araları biraz açıldığında kadim dostunu boynuzlamaktan da hiç geri kalmıyor!

Sonuçta, bir düzine kadar insana verdiği dehşetengiz zararların yanısıra, kendisini de ömrünü çaldığı partnerini de adım adım mahvediyor Jack. Film ise onu bu tutumundan dolayı bir an için bile "yargılamıyor". Varsa yoksa "sevgililerin kavuşamaması" sorunsalından beslenen, ahlâkî temelleri çürük bir hüzün duygusuna oynama çabası...

"Brokeback Mountain"ın konusu özetle bu.

Adım kadar eminim ki 5 Mart gecesi sözkonusu film aday gösterildiği 8 dalın en az 4'ünde Oscar ödüllerini alacak. Çünkü, hem ABD'de hem de diğer dünya ülkelerindeki güçlü eşcinsel lobisi bu filmi sinema tarihinde ayrıcalıklı bir konuma oturtabilmek için aylardır canhıraş bir mücadeleye girişmiş durumda. Yönetmen Ang Lee'yi o gece evine asla eli boş göndermeyecekler.

Ben Hollywood'dan daha güçlü biri değilim; dolayısıyla bu kitlesel histeriyi durduramam. Ama 25 yıllık sinemaseverliğim, mesleğim ve de en önemlisi vicdanım beni Warner Bros'un Türkiye ayağını uyarmaya zorluyor.

Sizlere dostça bir tavsiye sevgili Warner Bros-Türkiye yetkilileri... Elbette ki hukuken özgürsünüz, hangi filmi, ne zaman ve hangi koşullarda gösterime sokacağınıza sizler karar verirsiniz. Ama bence bu iyi niyetli çağrıya kulak verin ve sözkonusu filmi cinsel konularda böylesine kafası karışık bir ülkede göstermeyin. Yok eğer, "İş bitmiş, mutlaka gösterilecek, yoksa ABD'deki merkezimiz bizi oylum oylum oyar" diyorsanız, o durumda en azından 18 yaş sınırlamasıyla gösterime sokmayı düşünün.

Sinemada yasakçı bir zihniyete hiç de bayılmıyorum. Fakat burası bir İsveç ya da Danimarka değil; cinsellik konusunda taşların hâlâ yerli yerine oturmadığı Türkiye. Böyle bir filmi hiç bir öz denetime tâbi tutmadan, hiç bir ticarî sınırlama getirmeden bodoslama gösterime sokmak, bence bu ülkeye karşı açık bir sevgisizliğin göstergesidir.

Ne Türk toplumunun ne de insanlığın "Brokeback Mountain"ın gösteriminden elde edebileceği hiç bir kültürel kazanım yok. Olamaz da... Benden ölesiye/öldüresiye nefret eden eşcinseller sitelerinde şahsım hakkında her ne derlerse desinler, insanın bu kısacık hayatta seçebileceği doğru ve yanlış yollar insanlık tarihi kadar eski bir zamanda çoktan çizilmişti. Onlar "normal" olanın değil, "anormal" olanın ardından yürüyorlar. Ha, böyle bir yolu seçme hakları elbette ki var, ama "anormal" olanı bizlere "normal" diye dayatmamak ve cinsel tercihlerinin hem bu dünyada hem de ahiretteki sonuçlarına paşalar gibi katlanmak kaydıyla...

Bu yazıyı, başta Yörünge olmak üzere muhafazakâr dergilerde yıllarca omuz omuza çalıştığım, ancak sonradan eşcinsel tercihleri nedeniyle avuçlarımızın arasından sessizce kayıp giden ve bütünüyle o karanlık âleme karışan, nihayetinde de geçen hafta evinde bir seks cinayetine kurban verdiğimiz 16 yıllık arkadaşım Bâki Koşar için yazdım. Son yıllarda -eşcinselliğin ister istemez aramıza çektiği sınırlar nedeniyle- hemen hiç görüşemesek de o yine de benim arkadaşımdı ve daima arkadaşım olarak kalacak.

Rahmetli Bâki, Türk basınının kalemi en kuvvetli adamlarından biriydi ve evinde cinsel partneri tarafından paramparça edilmiş vaziyette bulundu. Oysa daha sağlıklı bir cinsel tercihe sahip olsaydı, bizler de onu bu sarmalın içinde yalnız bırakmasaydık, gelecekte -belki de Yeni Şafak'ta- birbirinden güzel yazılar kaleme alıyor olacaktı. Ama yapamadık. Yitip gidişini izlemekle yetindik ve o da sonunda yitip gitti.

Bu ülkede artık yeni yeni Bâki Koşar'lar ve gemi azıya almış eşcinsel cinayetleri görmek istemiyorum. O yüzden "Brokeback Mountain" hakkında lütfen gerekeni yapın sevgili Warner Bros'çular...

Daha henüz normal düzlemde bir cinselliği bile doğru düzgün yaşama fırsatı bulamamış sorunlu bir topluma böylesine kışkırtıcı bir filmi sunmanın vebâlini, inanın ki sırtınızdan öyle kolay kolay atamazsınız.

* * *

"Brokeback Mountain"ın dünya ülkelerindeki son durumu

  • Malezya: Gösterimi yasaklandı.
  • Singapur: 21 yaşından küçüklerin izlemesi yasak.
  • Arjantin, Brezilya, İrlanda: 16 yaşından küçüklerin izlemesi yasak.
  • İngiltere, Güney Kore: 15 yaşından küçüklerin izlemesi yasak.
  • ABD: 17 yaşından küçükler ancak erişkin bir refakatçiyle izleyebilir.


    Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi