T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 MART 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Öncelikle darbelerin analizi gerekli...

Türk siyasetinin duayenlerinden Cevdet Akçalı önceki günkü "Üç Askeri Müdahale ve Tartışılması Gereken Üç Konu" başlıklı yazısında okuyucularına şunları sormaktaydı: "...28 Şubat tarihinde postmodern darbe yapılırken, Cumhurbaşkanı, TBMM, siyasi parti liderleri, bürokratlar ve hatta Türk basını üzerinde düşen görevleri yaptı mı?"

Malumunuz geçen hafta 28 Şubat "postmodern" darbesinin yıldönümü idi. Basında çıkan yazı ve eleştirilere bakılınca 28 Şubatın tartışılmasından çok Darbe Lideri Kenan Evren'in Muğla Üniversitesinde bir televizyon programında öğrencilerin kendisine yönettikleri sorulara verdiği cevaplar tartışıldı. Bunun yanında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in konuyla ilişkin savunmaları ile siyasi zevatı suçlamaları tartışmalara damgasını vurmuş oldu.

Evet Türk siyasal sistemi çok partili dönemde dört müdahaleye maruz kalmış ve seçimle gelen hükümetler, askerlerin aktif rol oynadıkları gelişmeler sonunda iktidardan uzaklaştırılmışlardır.

Darbelerin yıldönümlerinde "olaylar nasıl oldu?" sorusunu tartışmaktan çok olayların oluşunda kim veya kimler sorumluluklarını yerine getirmediler, niçin böyle bir sonuçla karşı karşıya kalınmıştır, ne yapılmış olsaydı böyle bir sonuç olmazdı gibi sorulara cevap aramak ve darbelerin analizini yapmak daha makul bir yöntem olabilir. Ancak toplum olarak, akademya olarak, hatta siyaset erbabı olarak bunu yapamadığımız görülüyor.

Herkes Kenan Evren'in kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplar eleştiriliyor. Eleştiriler Evren'in "benzer olaylar yine olsa ben de Genelkurmay Başkanı olsam yine müdahale etmekte tereddüt etmem" sözleriyle idam cezalarını onaylarken ellerinin asla titremediği anlamındaki cümlelerinde odaklanıyor.

Kenan Evren bunları ilk kez söylüyor değil. Nerede ise bütün konuşmalarında yeri geldiğinde benzer sözler söylemektedir. Kocaman hatıratının neredeyse her bölümü benzer savunmalarla dolu. Ülkenin mukadderatına hükmetmiş bir liderin yaptıklarını savunmasından daha doğal ne olabilir? Bugün bir özeleştiri yapması ve darbelerin ülke için asla bir çözüm olmadığını söylemesi beklenirdi. Ama Evren anlaşılıyor ki darbeleri bir çözüm olarak görmektedir!

Sorulacak soru şudur: Türk toplumunda krizlerden çıkmak için askeri darbeleri bir çözüm olarak gören sadece askerler mi? Bürokrasi, siyaset erbabı, toplum kesimleri, bazı kurumlar darbeleri bir kriz çözme yöntemi olarak görmüyorlar mı?

Sayın Akçalı'nın yazısında sorduğu kesimler, her bir darbe öncesinde yaşanan kriz ve çözümsüzlüklerde kendileri üzerinde düşen görev ve sorumlulukları hakkıyla yerine getirmişler midir?

Bir iki örnek vereyim: 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra dönemin Başbakanı N. Erbakan, muhalefet liderlerini ziyaret etmiş ve onlardan seçilmiş iktidara karşı yapılan baskılar karşısında destek istemişti. Muhalefetin tavrı "bizim sorunumuz değil, kendin hallet" anlamında olmuştu.

Yine söz konusu Milli Güvenlik Kurulu kararlarının TBMM'ne getirilmesi ve orada tartışılması gündeme gelmişti. O zamanın Meclis Başkanı Kalemli ve hatta hükümet ortağı DYP buna şiddetle karşı çıkmış, adeta Erbakan kendi başına bırakılmıştı. Sanılmıştı ki bu baskı Erbakan ve partisine yöneliktir. Oysaki hükümetle birlikte sistem köşeye sıkışmıştır.

Yine 12 Eylül 1980 öncesinde krizleri aşmada demokratik bir kurum olan erken genel seçimler gündeme gelmiş ve Meclise verilen önerge ilgili komisyonda ele alınmıştı. Ne var ki darbe her gün geliyorken muhalefet partiler erken seçimin iktidar partisine yarayacağı gerekçesiyle darbenin mevcut hükümete yöneleceğini düşünerek erken seçime destek vermemişlerdi.

Türkiye'nin kriz zamanlarında konunun taraflarının kendi sorumluluklarını ne kadar yerine getirip getirmediklerini tartışmasına şiddetle ihtiyacı var. Darbe sürecinde aktif görev almış olanların bugün yapıp ettiklerini savunmaları biraz da bundan dolayıdır. Türkiye'nin darbe aktörlerini yargılaması mümkün olmamıştır, ancak tarafların sorumluluklarını tartışmasının önünde bir engel yoktur.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi