T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 7 MART 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Dünya sistemi felakete sürüklenirken

Amerika, tüm dünyada, düşman üstüne düşman kazanıyor. Neo-conların çılgın politikaları, ABD'yi beklenmedik bir iç savaşın eşiğine sürüklenmekle sonuçlanabilir

İran'ın en iyi dostu: Bush yönetimi
   The New York Times

  IMMANUEL WALLERSTEIN*
Ajitasyonun dozu, her yerde hızla yükseliyor. Dünya sistemi, bugüne dek bu kadar anarşik bir hâl almamıştı. Dünya, tam bir felâketin eşiğine doğru sürükleniyor.

ABD, IRAK'TA KONTROLÜ YİTİRDİ

Askeriye Türbesi'nin bombalanması, Irak'ta yalnızca mezhepler arasında ânî ve büyük bir çatışmanın patlak vermesiyle sonuçlanmadı; aynı zamanda, ABD'nin Büyükelçisi Zalmay Khalilzad'ın Sünnilerin Irak'ta kurulacak hükümete katılma girişimlerini de muhtemelen rayından çıkardı. Bu, yeni hükümetin kurulması için gerekli üçte-ikilik çoğunluğun elde edilmesini ve bu ortamda gerçekleştirilmesi gerçekten çok zor olacak yeni seçimlere gidilmesini engelleyebilir. Öte yandan, Irak'taki Amerikan askerî güçleri, önceden Amerikan desteği olmadan tek başına askerî operasyonlar yapabilecek kapasite ve kabiliyette olan Irak'ın tek askerî birliğini darmadağın etti; öyle ki, artık Irak askerî birliği, ABD'nin desteği olmadan hiçbir operasyon gerçekleştiremeyecek duruma geldi. Artık ABD, Irak parlamentosunda çoğunluğu ellerinde bulunduran Şii partiler tarafından açıkça eleştirilmekte hatta saldırılmaktadır; öyle ki, Irak'taki ABD varlığına ve hedeflerine karşı ilk defa ülkedeki bütün taraflar topyekûn bir düşmanlık besler hâle geldiler. Ve Basra'daki İngiliz güçleri, tıpkı Bağdat'taki Amerikan güçleri gibi, durumu kontrol altına alma kabiliyetlerini yitirmek üzere.

KARİKATÜR MESELESİ, BASİT DEĞİL

Artık herkes her yerde, Danimarka'daki Jyllands-Posten gazetesinde yayınlanan ünlü karikatür meselesini konuşuyor, tartışıyor. Batı dünyasında yapılan tartışmaların çoğunda meselenin püf noktasının kaçırıldığı gözleniyor. Herkes, basının sorumluluğu ve basın özgürlüğü karşıtlığı meselesini tartışıyor. Bu oldukça bayat/lamış bir tartışmadır ve doğrusunu söylemek gerekirse, burada sözkonusu edilmesi ve tartışılması gereken asıl meseleyle hemen hiçbir ilgisi ve ilişkisi yoktur bu tartışmanın. Oysa burada sözkonusu edilmesi ve üzerinde kafa patlatılması gereken asıl mesele, bu karikatürlerin yalnızca İslâm dünyasındaki kitleleri değil, aynı zamanda Batı dünyasındaki insanları da niçin tahrik ettiği meselesidir. Bunun, Batı'daki o bildik ifade özgürlüğü meselesinin çok daha ötesine geçen, Müslümanlar açısından çok daha köklü ve yakıcı bir mesele olduğu görülmelidir.

Müslümanların peygamberlerinin karikatürlerinin, önce Danimarka'da, ardından da pek çok Batı ülkesinde yayımlanması, en azından, Müslüman toplumlardaki gerilimin hangi boyutlarda seyrettiğini ve Batı'da Müslümanlara karşı beslenen ırkçı yabancı düşmanlığının ne denli kontrolden çıkacak boyutlar kazandığını gözler önüne seriyor. Korku ve öfke, patlama noktasına ulaşmış durumda. Ve Danimarka'daki, ama sadece Danimarka'da değil Batı dünyasındaki çeşitli ülkelerde yaşayan Müslüman nüfusun bir bakıma ülkelerinden sürülmelerini isteyen ya da en azından yeni Müslüman göçmen nüfusun ülkelerine gelmelerini istemeyen insanların sayısının gün geçtikçe hızla arttığı gözleniyor.

MÜSLÜMANLARIN TEPKİSİNİ İYİ ANLAMAK

Öte yandan, karikatürlere karşı İslâm dünyasından gösterilen şiddetli tepkinin, yalnızca Muhammed peygamberin görsel olarak resmedilmesine gösterilen bir protesto hadisesi olmadığını görmek gerekiyor. Karikatürlere gösterilen tepkiler, Batılıların kendi ülkelerinin iç işlerine her bakımdan fazlasıyla müdahale etmelerine, burunlarını sokmalarına karşı duyulan korku ve öfkenin ifadesidir. Müslüman ülkelerdeki yönetimlerin, Müslüman kitlelerin bu öfkelerini kanalize etmeleri, bizzat bu şiddet olaylarına ve Batı ülkelerinin büyükelçiliklerine yapılan saldırılara kapıyı açmaları geri tepmiş ve büyük kitlesel gösteriler bir ânda Batı yanlısı yönetimlere karşı yapılan protesto gösterilerine dönüşmüştür. Sözgelişi, Pakistan'da olduğu gibi, Devlet Başkanı Müşerref'i bugüne kadar destekleyen İslâmî çevreler, şimdi onun istifasını istiyorlar.

BATI ÜLKELERİ DE ABD'Yİ ELEŞTİRİYOR

Bu arada, Batı dünyasında, Amerikan hükümetine karşı daha önce görülmemiş boyutlarda bir eleştiri ve saldırı sözkonusu olmaya başlamıştır. Guantanamo'daki hapishane, bir ânda yaygın bir ilgi ve kınamanın konusu oldu. Bu kınamalar, yalnızca her fırsatta Bush rejimini eleştiren bildik Amerikan solundan değil, aynı zamanda, İngiltere, Fransa, Almanya hükümetlerinden, Birleşmiş Milletler'den ve dünyadaki bütün insan hakları grupları ve örgütlerinden geliyor. Bunlar, Guantanamo'nun derhal kapatılması çağrısında bulunarak, zanlıların ya mahkeme önüne çıkarılmasını ya da salıverilmesini talep ediyorlar. Bush rejiminin, Guantanamo'daki gerçekleri itiraf etmemesi üzerine, bu eleştirilerin dili ve dozajı, bir ânda sertleşmeye başladı.

Bush rejimine yönelik en büyük darbelerden biri, Amerika'daki muhafazakâr hareketin en yaşlı ve deneyimli öncülerinden ve devlet adamlarından William Buckley'den geldi. Buckley, ABD'deki muhafazakârların kalesi The National Review dergisinde yazdığı bir makalede, "Amerika'nın Irak'taki hedefini gerçekleştirmekte başarısızlığa ulaştığından artık kimse şüphe duyamaz" diyor ve "yenilginin itiraf edilmesi" çağrısında bulunuyor. Eğer savaş yanlısı kampın liderlerinden biri gerçekten yenilgiyi kabul ve itiraf edecek olursa, bu, Bush'un büyük bir çıkmazın eşiğine sürüklenmesi anlamına gelecektir. Öte yandan da, ABD'de her şeyin paramparça olması ile sonuçlanacaktır. Ünlü şair William Butler Yeats'in deyişiyle "artık her şey paramparça; merkez dağılmış durumda".

NEO-CONLAR, ABD'Yİ İÇ SAVAŞA SÜRÜKLEYEBİLİR

Yapıp ettikleriyle Amerikan kamuoyunda büyük tepki toplamaya başlayan Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in başını çektiği Bush rejimindeki neo-con çete'nin bütün bu olup bitenlere karşı bugüne kadar gösterdiği tavır, sanki hiçbir şey olmamış gibi başlarını kuma gömmek ve bildiklerini okumaya devam etmek olmuştur. Neo-con çete, şimdilerde, yoğun bir şekilde İran'a karşı savaş çığırtkanlığı yapmakla meşgul (oysa böyle bir savaşın başlatılabilmesi bile büyük ihtimalle imkânsız gibi görünüyor).

Sanki Amerika'nın düşman üstüne düşman kazanması yetmiyormuş gibi, şimdi de Cheney, Putin'i ve Rusya'yı hedef göstermeye başladı. Böyle yapmakla, Cheney, "tapınağı" yerle bir eden ABD'nin Samson'u rolünü oynuyor. Oysa Cheney, ABD'de bir iç savaş'ın patlak vermesine yol açmakla başarıya ulaşabilir yalnızca!

*Profesör Immanuel Wallerstein, Amerika'nın yaşayan en büyük düşünürlerinden.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi