|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 7 MART 2006 SALI | ||
|
|
"Dişlerinde köpek nefsin irade" cümlesini gördüğün zaman, bu cümlede insanı aşağılayan bir anlam olduğunu düşünerek dudak büken, burun kıvıran sendin değil mi? Nefsin köpeğe benzetilmesini bir türlü içine sindirememiştin, değil mi? İnsan, eşref-i mahlûkat diyordun, ahsen-i takvim üzre yaratılmış, diyordun değil mi? Dağların bile yüklenemediği emaneti yüklenmiş, yeryüzünün en seçkin, en üstün varlığı, bu varlığın benliği nasıl "köpek" sayılabilir diye itiraz etmeyi düşünmüştün, değil mi? Atası Âdem'e meleklerin bile secde ettiği bir varlık için böylesi bir benzetmeyi yakışıksız buluyordun, değil mi? Bu yüceltici yaklaşıma gerçekten lâyık olabilsen, bu liyakati bütün düşünüş ve davranışlarında koruyabilsen, gam yemezdim. Senin bu yaklaşımına hak vermeyi bile düşünebilirdim. Dünyada en vahşî hayvanların bile işlemediği ve işlemeyeceği cinayetleri, alçaklıkları gözünü kırpmadan, hattâ zevk alarak, marifet sayarak işlemekte olan kimseleri "insan" soyunun dışında yaratıklar saymayı, onların Kitap'ta sözü edilen "ülâike ke'l-en'am" (onlar hayvanlar gibidir) "bel hüm edall" (belki daha sapkındırlar) türünün örneği olduklarını kabul edebilirdim. Fakat dostum, onlar da beşerdir işte, sen de beşersin. Ve üzülerek ve utanarak görmekteyim ki, tam da şairin sözünü ettiği durumdasın: "Dişlerinde köpek nefsin irade!" Yoksa, bilgisayar başında, şimdiye kadar kaç kez oynadığın, kaç kez "kazandınız" noktasına ulaştığın oyunları, yeniden yeniden oynayabilir, çok değerli dakikalarını, ne dakikası, saatlerini bu anlamsız eğlence için harcayabilir miydin? Bu kötü alışkanlığı, "kafa dinleme", "dinlenme", "stres atma", "küçük bir değişiklik" saymayı ve hoş görmeyi isterdim ama görüyorum ki, durum hafife alınabilecek, görmezden gelinebilecek boyutu çoktan aşmış. Bu kötü alışkanlık için harcadığın zamanları alt alta koyup toplamayı düşündün mü hiç? Buna cesaret edebilir ve ortaya çıkan sonucu savunabilir misin? Sen ki, kahvehanelerde, kumarhanelerde vakit öldürenlere hayret ve dehşetle bakardın; şimdi senin yaptığın şey, -iş demeyeceğim tabii- onlarınkinden ne kadar farklı? Susuyorsun. Belki utanç da duyuyorsun. İnsan olarak güçsüzlüğünü, aczini itiraf etmeye hazırsın. Ama zihninin bir köşesinde affedilme, hoş görülme, anlayışla karşılanma gibi bir beklenti kıpırdayıp duruyor, belli. Seni severim ve beklentini karşılamayı çok isterim. Ama... Ama... İradeni ikide bir köpek nefsin dişleri arasında görmekten derin bir üzüntü, hattâ acı duyduğumu bilmeni isterim. Şunu da bilmeni isterim ki, sana bu eleştiriyi yönelten ben de, başka durumlarda, başka vesilelerle irademi murad olunanın dışına çıkarmak yanlışına düşüyorumdur. Fakat bize düşen, günahta yarışmak değil, hayırda yarışmaktır. Unutma ki, nefeslerimiz sayılı! Ve nefislerimiz, terbiye edilmeye muhtaç köpeklerden farksız. Nefislerimizi, dişlerine iradelerimizi teslim ettiğimiz arsız ve azgın köpekler olmaktan çıkarmak zorundayız. Varoluşumuzun anlamını ve kişiliğimizin gerçekleşmesini Allah'tan razı olan, Allah'ın razı olduğu, mutmain nefisler inşa ederek sağlayabiliriz. Ancak o zaman, eşref-i mahlûkat sıfatını hak edebiliriz.
|
![]()
![]()
| |||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |