T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 MART 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Zevke göre 'Tiananmen Meydanı'!

Her sabah iletişim fakültesi medya bölümünden öğrencilerimle bir araya gelerek ulusal basını gözden geçiriyoruz. Bu oturumlar bir "ders"ten ziyade bir "atölye çalışması" şeklinde sürüyor. Gözden geçirdiğimiz gazete sayısı 10'u geçiyor. Kim ne demiş, hangi haberi kim nasıl işlemiş, "Aliye" gibi son günlerin gözde konularına ilgi nasıl, komutanı kollamak ve eleştirmek söz konusu olduğunda kimler nasıl neyi öne çıkarıyor, bal alınabilecek bir iki yazı üzerinde hızlı bir "beyin fırtınası"(!) vesaire...

Bu 10'u aşkın gazeteyi her sabah Hasan Efendi kapıma bırakıyor; "ofis-dershane" ulaşımını ben gerçekleştiriyorum. Bildiğiniz gibi gazetelerimiz hâlâ kesekağıdı gibi bir kağıda basıldığından terazide epeyce ağır çekiyor doğrusu. Ayrıca biliyorsunuz, gazetelerimizin kullandığı mürekkep de hâlâ pek kalitesiz. Bu nedenle iki ders saati boyunca gazeteleri karıştırdıktan sonra yaptığımız ilk iş kömürcü ellerine dönen ellerimizi yıkamak oluyor.

Geçenlerde konuşuyoruz: Bu "gazeteler dünyası" bayağı sıkıcı bir şey aslında. Her gün belli sayıda gazeteci ve köşe yazarının bizleri aydınlatmak için bir gün öncesinden hazırladıkları haber ve yorumlarla dünyada olup biteni anlamaya çalışmanın bayağı iddialı bir "iktidar ilişkisi" olduğu besbelli değil mi? Yani özetle, bir avuç insan yazacak, insanlığın geride kalan bölümü de bunları okuyarak aydınlanacak! "Yazar-Okur" arasında -tabii ki ikinciler aleyhine- işleyen müthiş bir iktidar ilişkisi bu!

Bu böyle devam edemez herhalde... Bunun panzehiri olarak olabildiğince çok insanın aynı zamanda "Okur" ve "Yazar" olduğu bir iletişim ağına ihtiyaç olduğu muhakkak herhalde... (İyi olur, böylece medyaya yönelik dile getirilen "moral bozucu medya" gibi iddia ve suçlamalar da böylece tarihe karışmış olur!)

Öğrencilerim büyük bölümü bu "panzehir"in "internet"ten çıkacağında hemfikir. Bizde henüz emekleme dönemine bile girmeyen şu "blog" ağının bugünün bu eşitsiz ve adaletsiz iletişim problemine çare olacağını düşünüyorlar. Öyle yepyeni bir ağ oluşturulmalı ki, bize her sabah sayfalarından ve köşelerinden ışık saçan gazeteci ve muharrirlerin istibdatından bir an önce kurtulalım...

Öğrencilerimin bu görüşlerini ben de paylaşıyorum. "Okul"un "bilgi" tekelini kaybetmesine benzer bir biçimde bugüne kadar "haber" tekelini elinde tutmuş olan "gazeteler"in de ömürlerini tamamlamaları yakındır. Yani bilgi ve haber edinme ve verme işlemine-ağına ilişkin bir "demokratikleşme" gerçekleşecektir herhalde.

Ancak "Google"un Çin seferinin ortaya çıkardığı sorunları hatırlayacak olursak bu konuda -belki de- o kadar iyimser olunmaması gerekiyor. Biliyorsunuz, internet devlerinden "Google" da nihayet Çin'e girdi. Girdi ama ne pahasına?

İnternet devleri yöneticilerinin geçen ay ABD Kongresi'nin bir komisyonu tarafından alınan ifadeleri arama motorlarına bağlanan ümidi epeyce sarsar nitelikteydi doğrusu. Söz konusu komisyonda demokrat bir üyenin Çin yönetiminin dayattığı sansürü kabul eden Google yöneticisine yönelttiği şu sözlere bakın: "Bu işletmeler bize Çin'i değiştireceklerini söylüyorlar. Ama Çin'in onları şimdiden değiştirdiğini görüyoruz!" Şu paylama da hoş doğrusu: "Sonuç olarak, Google Çin yönetiminin bir memuru gibi davrandı." Bir başka komisyon üyesinin yaptığı şu tespit ise gerçekten harika: Google'un normal arama motorunda "Tiananmen Meydanı" için yapılan aramada ortaya çıkan sonuç "tanklar" iken, Çin'de motordan ortaya çıkan sonuç meydanda dolaşan güler yüzlü turistler!

Öyle bir "Çin usulü internet" ki, sakıncalı kullanıcıların deşifre edilebilmesi için Çin makamlarına hizmet sunuluyor, Çin'deki güvenlik servislerine izleme araçları satılıyor, ama yöneticiler "Hiç yoktan iyidir" gibi gerekçelerle sansürü açıkça kabul ediyor...

Ne dersiniz, bilgi ve haberin kaleme alınışından dolaşımına kadar bizi bambaşka bir döneme taşıyabilecek potansiyele sahip olan bu yeni teknolojik gelişmeler, "bilgi çağı"nın bu motorları da bugün Çin'de olduğu gibi yarın da başka yerlerde stop edebilir mi acaba?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi