T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 MART 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Darbeli haberler

Nur topu gibi, iki tane 'darbeli' haberimiz var... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında Şemdinli olaylarıyla ilgili değerlendirme yaparken şöyle konuştu:

Genellikle Silahlı Kuvvetler "darbe yapar" diye bilinir. Ne yazık ki şimdi Silahlı Kuvvetlere karşı bir darbe girişimi söz konusu.

Bu birincisiydi. Gelelim ikinciye:

Ankara 78'liler Dayanışma ve Araştırma Derneği üyeleri, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında "Askeri darbeyi ve darbecileri övdüğü" gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

* * *

Baykal'ın söyledikleriyle ilgili yorum yapmayalım.

Çünkü Baykal darbe yapılmasını övüyor mu övmüyor mu tam anlaşılmıyor.

Silahlı Kuvvetlerin darbe yapmasını normal bulup bulmadığı da kesinlik kazanmış değil.

O yüzden geçelim.

78'lilerin Evren hakkındaki suç duyurusunda bulunmasına gelince duracağız.

Duracağız da ne olacak?

Bu durağa otobüs uğramaz ki!

Beyhude bir çaba.

Aslında 78'liler de biliyordur bir sonuç alınamayacağını.

Dernekleri olsa, 79'lular da bilir.

Ve darbeyle ilgili suç duyurusu yerine yaptığı resimler kötü diye eleştirmek daha mantıklı bir davranıştır.

Ama işin bir ucunda tarihe bir not düşme niyeti harekete geçiriyor olsa gerek.

Lala, kaderin cilvesi dedikleri bu mu yoksa?

Şair Abdurrahim Karakoç'un "İsyanlı sükût" adlı meşhur şiirini hiç duymayanlar vardır şüphesiz.

Ancak o şiir, edebiyat dünyasına uzak olmayan pek çok kişinin de ezberindedir.

Yanlış hatırlamıyorsam 70'li yılların son dönemine ait bir şiirdir bu.

Devlet dairesine işi düşen bir köylünün, azarlanması karşısındaki çaresizliği, çarpıcı bir şekilde anlatılmaktadır.

* * *

Köylü azar işitince başını eğip çıkar, kahveye oturur ve bir çay söyler.

Gelen çayı içmeyi unutur, garsona para vereceği sırada farkında olmadan çakmağı uzatır ve sonunda yürüyerek köyüne döner.

* * *

O zamanlar köylü nüfusumuz bugüne göre fazlaydı.

Resmî dairelerde bu tür azarlamalar sıradan bulunurdu.

Köylünün, milletin efendisi olduğu kitaplarda yazılıydı ama "Bugün git yarın gel" sözü slogan halini almıştı.

* * *

Aradan geçen otuz küsur yıl içinde köylü nüfus oranı azaldı.

Vatandaşta hak arama bilinci bir nebze gelişti.

Fakat hâlâ tam olarak netleşmeyen bir husustur o meşhur "Vatandaş mı devlet içindir, devlet mi vatandaş için?" sorusu.

* * *

Halktan birinin devlet dairesine girerken önünü iliklemesi, kapıyı tıklatması herkesçe normal karşılanır.

Aynı sahnenin yaşandığı sırada, karşısında vatandaşı gören bir memurun, önünü ilikleyerek ayağa kalkması ise, abes ötesi bir davranış olarak yorumlanır.

Oysa asgari nezaket ve saygı karşılıklı olmalı.

Değil mi?

* * *

Biz zihnimizi öyle şartlamışızdır ki belediye otobüsüne yahut tramvaya bizden sonra binenler bile, nazarımızda mülteci Peşmergelerden biraz hallicedir.

(Bu benzetmenin de Metin Üstündağ'a ait olma ihtimali yüksektir sanıyorum. Değilse bir başka ustanındır. Biz sadece biraz renklendirmiş olduk; yeri geldiği için.)

* * *

Adburrahim Karakoç, İsyanlı Sükût'u dün Vakit gazetesindeki köşesinde yayınladı.

Ancak bir kelime yanlış çıkmıştı.

(Hatasız kul olmaz.)

Tamamı altı kıta olan bu şiirin ilk iki kıtasını hata olmamasına dikkat ederek sunmak istiyorum.

Kim derdi ki şiirin sahibi bir mısrada bir kelimeyi yanlış yazacak da düzeltmek fakire nasip olacak...

Lala, kaderin cilvesi dedikleri bu mu yoksa?

* * *

Sevgili Abdurrahim Ağabey sehven yanlış yazılan kelimeyi fark etse bile düzeltmeye gerek duymayabilir.

"Ârif olan anlar" diyecektir muhtemelen.

Fakat ârif olmayanlar var aramızda, yöremizde.

Onları da düşünmek gerekir.

* * *

İSYANLI SÜKÛT

Gitmişti makama arzı hal için
Bey dedi, yutkundu, eğdi başını
Bir azar yedi ki oldu o biçim
Şey dedi, yutkundu, eğdi başını

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı
Bir baktı konağa alttan yukarı
Vay dedi, yutkundu, eğdi başını

* * *

Böylesi şiirlerin artık mazide kalmasını, devlet dairesinde işini gördürürken zorluk yaşayanların, sıkıntıya düşen ve pişmanlık duyanların hikâyeleriyle birlikte, nostaljiyle anılmasını dilemek, çok mu hayalcilik olur dersiniz?

DIŞ TEMSİLCİLİK

AB'ye uyum çerçevesinde Siyasi Partiler Yasası'nda yapılan değişiklikle partilere yurt dışında temsilcilik hakkı tanındığını duymuşsunuzdur.

Bu hakkın tanınmasından sonra AK Parti yurt dışına açılma kararı aldı.

Parti faaliyetlerini bütün dünyaya duyurmak maksadıyla 57 ülkede 100'den fazla temsilcilik açılacak.

AK Parti'nin Almanya ve ABD başta olmak üzere, özellikle Türk işçilerin çok olduğu ülkelerde örgütlenmesi planlanıyor.

Yakın zamanda diğer partiler de bu haktan yararlanmayı düşüneceklerdir.

İyi fikir ama yurt dışındaki temsilciliklerden havale yapılamayacaksa neye yarar?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi