|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 7 MART 2006 SALI | ||
|
|
Geçenlerde, bir galada, vaktiyle eş durumundan siyasetle çok yakından ilgilenmiş bir tanıdıkla karşılaştım. Şimdilerde istirahatte olan eski politikacı, etraftan gelen "Erken seçim olur mu?" sorusuna beni muhatap etmeye çalışırken ben de dikkatimi onun eşine yönelttim. "Ne diyorsunuz, erken seçim olacak mı?" sorusuyla... "Benim bir 'komplo teorim' var" diye söze başladı. Dediği şu: Ak Parti Çankaya'ya Tayyip Erdoğan'ı çıkarmadan seçim yapmazmış... Kendisi de seçimi ondan sonra bekliyormuş... "Mayıs'ta cumhurbaşkanını seçer, haziranda genel seçime giderler" dedi eski politikacının eşi. Bu tahlilde herhangi bir 'komplo' kokusu yok. Bunu kendisine de söyledim. Sohbetimiz, "Sonra ne olur?" noktasına geldiğinde esas 'komplo teorisi' ortaya çıkıverdi. Politikayla eş durumundan ilgili kişi, "Bir medya patronu sahneye girebilir" dedi bana. Ona göre, Berlusconi'nin İtalya'daki başarısından etkilenen bir medya patronu kendini politikaya hazırlıyormuş... Benim, "Ama o iş için biraz yaşlı değil mi?" soruma, "Hayır" cevabını verdi muhatabım. "Acaba aynı kişiden mi söz ediyoruz?" kafa karışıklığıyla yanından ayrıldım. Medya patronları aslında politika üzerinde hep etkili olmak istemişlerdir. Yılmaz Çetiner bu noktaya ışık tutmak üzere 'Nefes Nefese Bir Ömür' adlı anı kitabında yazdığı bir olayı Hürriyet'ten Yener Süsoy'a da anlatmış. İlginç bir öykü olduğu için sizin de bilmenizi isterim. Okuyalım:
"Nezih Demirkent'le Erol Simavi'nin odasına çıktık. Patron sigarasını içiyor, köpüklü kahvesi de yanında. Bülent Ecevit'i düşünmüş bütün gece. Halk bir 'Karaoğlan' diye tutturmuş. 'Umudumuz Ecevit' diyor, başka bir şey demiyor. Erol Simavi birden bana döndü; 'Yılmaz, git Bülent Bey'e. Benim selam ve saygılarımı söyle. Bir demeç versin sana. 'Ben komünist, Marksist değilim' diye açıklama yapsın. Ama net olarak söylesin bunları. Biz de onu sekiz sütun manşet yapalım, destek verelim." Yılmaz Çetiner Ankara'ya gidiyor, Ecevit'e patronun mesajını iletiyor. Lâfını ağzına tıkamıyor Ecevit, "Sen de, patronun da işinize bakın" demiyor, lâfı ağzında evirip çevirerek gazete patronunu kızdırmamaya çalışıyor... İlginç, değil mi? Bir medya patronu günlük politikayı etkilemek üzere nasıl devreye giriyor... Bizler Türkiye'yi politikacılar yönetiyor sanıyoruz, oysa politikacının ne söyleyeceğine gazete patronu karar veriyor... Bütün bunlar hâlâ aklımdan çıkaramadığım Tayyip Erdoğan'a ait bir cümle yüzünden zihnime üşüştü. Kemal Unakıtan konusu tartışılırken, Tayyip Bey, "Açıklayın Sayın Başbakan" türü manşetleri göze alarak şu sözleri sarf etmişti: "Biz ne zaman nasıl adım atacağımızı biliriz, medya bu konuda kendini fazla yormasın, medyanın ileri gelenleri de kendini yormasın, köşe yazarları da kendini yormasın. Attıkları birçok iftiranın yalan olduğu ortaya çıkıyor. Bunun bir şeylerin karşılığı olduğunun farkındayız. Bakın bunu da bu kadar ağır söylüyorum." "Bunun bir şeylerin karşılığı olması" gerçekten ağır bir itham... Konuyu bir grup dostla tartışırken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni yakın gözlemi altında tutan bir haberci, "Başbakanın bu sözü boşuna söylemediğine inanıyorum" dedi ve ekledi: "Patronlardan birinin Büyükşehir'e rezidans projesi başvurusu olmuş mu, ona bakmak lâzım..." Geçen yıl sonlarında yapılan bir özelleştirmede, ülkemizin en görkemli binalarından birini bir medya patronu satın almıştı; hem de büyük paralar ödeyerek... Finans işlerinden anlayanlar, "O kadar yüklü para yılda iki milyon dolarlık kâr beklentisiyle ödenmez" demişlerdi o günlerde. Konuyu konuştuğum bir büyük yatırımcı ise, "Tabii, oteli yıkıp yerine binlerce daireden oluşan rezidans inşa edecek izni koparmayı başarırsa durum değişir" demişti bana. Aynı yatırımcı, önündeki peçete üzerinde bir çırpıda hesap yaparak, otel yerine inşa edilecek kompleksin yatırılan paranın dört misli getirisi olacağını bildirmişti. Bunca yıldır politikayı gözlerim, içinde yer aldığım halde medyaya genellikle eleştirel yaklaşırım, ama yine de bir medya grubunun tamamen 'duygusal' ve kişisel sebeplerle bir iktidarı sıkıştırmasını, gerekirse devirmeyi göze almasını anlayamam... Zaten Karun kadar paralı bir insan, biraz daha zengin olmak için, ülkesini karıştırmaya çalışır mı? Eş durumundan ülke politikasını etkilemiş kişinin "Bir medya patronu politikaya girecek" tespitini ne kadar zorlama görmüşsem, belediyeyi gözleyen habercinin "Otelin rezidansa çevrilme projesi ne safhada, bakıla" kuşkuculuğu da o kadar betime gitti. Ona da, "Hiç sanmıyorum" dediğimi biliniz. İyi de, Başbakan Tayyip Erdoğan da boşa konuşmadı ya!
|
![]()
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |