T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 MART 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Şemdinli, ikinci Susurluk mu?

Şemdinli olayları üzerine başlayan tartışmalar dinmek bilmiyor. Pasaj içindeki bir kitapçı dükkânının bombalanması ve ardından bir aracın bagajında bulunan silahlar...

Şemdinli olayı dediklerinin özeti bu kadar; teferruata gelince işte o tarafı sayfalar tutacak kadar geniş.

O günlerde hem iktidar hem muhalefet cephesinden yapılan açıklamalar şu noktada birleşiyordu:

"Suçlular mutlaka bulunacak / bulunmalı..."

Ve ardından eklenen bir cümle vardı:

"Nereye kadar giderse gitsin!"

Yani...

Ucu kime dayanırsa dayansın!

***

Ancak günler geçtikçe yorumlar farklılaşmaya başladı.

Herkesin değerlendirmesi kendine göreydi elbet.

Olay sonrasında yapılan tutuklamalar ve Orgeneral Büyükanıt'ın açıklamaları, cezaevindeki Astsubay Ali Kaya'nın "Silah yerine kaval mı alıp gitseydik" şeklinde konuşması hep o teferruata giren kısımlar arasında bulunuyor.

Sağdan, soldan ve estarabimden yapılan yorumlarda sıkça tekrarlanan bir cümle vardı:

"Şemdinli, ikinci bir Susurluk mu yoksa?"

***

Bu soruyu net bir şekilde cevaplayan çıkmadı.

Ortaya atılan görüş ve iddialar birbiriyle çelişmekteydi ve onların darasını almak için konuyla az buçuk ilgilenmek gerekiyordu.

Bendeniz işte onu yaptım.

"Az buçuk ilgilenmeci gazeteci" olarak, Şemdinli olayının ikinci bir Susurluk olup olmadığı konusuna eğildim.

Kendim için değil; sırf size bir nebze faydalı olmak maksadıyla.

En azından ortada tartışılan konunun bir yönü böylelikle karanlıkta kalmaktan kurtulmuş olur.

Tümüyle aydınlatamasam da katkı katkıdır netice itibariyle.

Karınca kararınca hesabı...

Çıkan sonuç şudur:

Şemdinli, ikinci bir Susurluk değildir.

***

Değildir dedikten sonra orada bırakacak halim yok.

Kestirip atmak bilimsel bir yaklaşım olmaz.

Sebebini de açıklamak zorundayım.

Efendim Şemdinli ikinci bir Susurluk değildir.

Çünkü ayranı yok.

***

Şemdinli'nin ayranıyla meşhur olmayışı, bu hükmü verirken en önemli dayanağım olarak ortaya çıktı.

Bir ikinci husus da bagajında silahların bulunduğu aracın Mercedes olmayışıdır tabii ki. Gördüğünüz gibi bilimsel yaklaşıyoruz meseleye.

Böylece, itiraza fırsat kapısı aralamıyoruz. Önem derecesinde üçüncü sıraya yerleşen konu ise, bagajında silahların bulunduğu aracın, bir kamyona çarpmaması gelmektedir.

Son sırada yer alan benzememe gerekçesi de şu şekilde:

Şemdinli olayında ortaya benzer ya da farklı üçgenler çıkmamıştır.

Siyasetçi, mafya, polis...

Gazeteci, asker, tuhafiyeci...

Esnaf, emniyetçi, jandarma...

Son ütücü, mafya, overlokçu gibi üçgenler farklı çıksaydı, benzerliğin söz konusu olduğunu kabul edebilirdik.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi