T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 29 MART 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

'Sanki 68' mi?

Fransız gazeteci Marie Beloeil, "banliyöler isyanı"ndan sonra Fransa'yı vuran ikinci sokak gösterilerinin dış basındaki yansımalarını değerlendirdiği yazısında şöyle diyor: "Dış basın, özellikle de Amerikan basını öğrencilerin mücadelesinden pek bir şey anlamıyor."

Bu çerçevede Chicago Tribune'de yer alan şu ironik yorumu aktarıyor: "Ücretliler Fransa'da o derece korunuyor ki, işe alınan birisine işini yapamasa bile yol verebilmek pratik olarak imkansızdır." Gazete bu yorumunun ardından şunu da ilave ediyor: "Amerikalı çalışanların iş güvencesi Fransızların sahip olduğundan daha az önemli, ancak onların iş bulanları daha çok."

Amerikan basınının Fransa'da olup bitenler karşısında "fransız" kalması ve "Eğer iş bulamıyorsanız, hayat boyu iş garantinizin olmasının ne anlamı olabilir?" diye sorması anlaşılabilir bir durum. Amerika'daki çalışma hayatına hakim olan anlayıştan Avrupa'da yakın zamana kadar başarıyla yürütülmüş, içinde "iş garantisi"ni de içeren "sosyal devlet" politikasını anlamasını istemek tabii ki olacak iş değil.

Biliyorsunuz, Fransa'da gençleri sokaklara döken yasa (CPE), gençlerin ilk işe girdikleri zaman tabi olacakları şartları düzenleyen bir yasa. Bu şartlar içinde en çok tepki çekeni ise, işverene işe başlayan gençlere ilk iki yıl içinde yol verebilme hakkının tanınması. Kıyamet -asıl olarak- bundan kopuyor...

Siz ne dersiniz bilemem ama özellikle Amerikan basınının Fransa'daki olaylara bir anlam verememesini okuduğumda ben şöyle düşündüm: Sadece Amerikan basını mı, Fransa'daki olaylara mutlaka Türk basını da bir anlam veremiyordur! Veremiyordur, çünkü -bırakın diğer sektörleri- medya sektöründe bile Fransız gençlerin geri çektirmeye çalıştıkları yasanın öngördüğü şartların bin beteri hakim değil mi zaten? Yanılıyor muyum? Özellikle gençlere yönelik olarak işletilen "iş garantisi"nden ve hatta (CPE yasasının öngördüğünden bin kere beter olarak) herhangi bir "sözleşme"den söz edebilir miyiz? Diğer sektörleri hatırlatmıyorum bile....

İşte nitekim bu yüzden olacak, Fransa'daki olayların arkasındaki asıl nedenlere biz de "fransız" kaldık ve olup biteni sonunda (bula bula!) "68 olayları" ile bağlantısı içinde gözden geçirmeye karar verdik! Bu çerçevede cevabını beklediğimiz soru şu idi: Fransa'da bugün yaşanan olaylar "68" ile karşılaştırıldığında ne söylenebilir? Evet, dönüp dolaşıp (aslında "dönüp dolaşmadan"!) sonunda bu soruda karar kıldık. "Tarih"e çok meraklıyız ya, bu meseleyi de mutlaka "tarihteki örnekleriyle" anlamaya ve anlatmaya çalışacağız...

O halde tartışmaya biz de katılalım ve bugünkü olayların "68" ile bir benzerliğinin olup olmadığını biz de tartışalım. Ancak önce, ortalığı birbirine katan yasa hakkında -bizde pek söz edilmeyen- bir başka "boyut"u hatırlatalım:

"Şans eşitliği"nin güçlendirilmesi çerçevesinde "bakan gibi" (ministre delegue) çalışan Aziz Begag'ın dikkat çektiği gibi, geri çekilmesi istenen yasa (CPE) yakın zamanda ayaklanan "banliyö gençleri" açısından savunulması gereken -ve savunulan- bir yasadır. İşsizlik oranı yüzde 50'ye yaklaşan bu kesimdeki gençler, söz konusu yasanın kendilerine hiç değilse bir fırsat tanıyacağını söylemektedirler. Kendilerine tanınacak bu fırsatın -belki de- iki sonra da kalıcı olabileceğini düşünmektedirler... Onlar açısından yasanın öngördüğü kimi haklar da (formasyon hakkı, lojman ve işsizlik yardımı hakkı gibi) küçümsenebilecek gibi değildir. "Banliyö gençleri", iki yılın sonunda bir "iş garantisi" içermese de, bu yolu kendileri için bir şans olarak değerlendirmektedirler...

Yani: Liseli ve üniversitelilerin gelecekteki iş güvencelerini askıya aldığı için karşı çıktıkları yasa, taşıdığı olumsuzluklara rağmen toplumdaki farklı bir genç kesimin ("banliyö gençleri") umudu da olabilmektedir.

Gelecek yazıda da işin "68" ile ilgili faslını ve diğer yönlerini gözden geçirelim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi