T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Bürokrasi ve demokrasi

Türkiye bürokratik bir imparatorluğun bakiyesi bir devlet olarak güçlü ve etkin bir bürokrasiye sahip. Aslında her devletin bir bürokrasi aygıtı var ve devletin üzerine aldığı kamu hizmetleri yerine getirmesi için böyle bir aygıta kesinlikle ihtiyacı vardır. Bunun tersini düşünmek, yani bürokrasisi olmayan bir devleti düşünmek mümkün değil.

Ancak bürokrasilerle siyasi kadrolar arasında eğer bir denge tesis edilemezse demokrasilerin işlemesinde ciddi sıkıntılar çıktığı da bir gerçek. Sorun nerde peki?

Demokrasilerin basit ama anlamlı bir tercihi var. Toplumun mukadderatını ilgilendiren kararlar alma, tüm toplum bireylerini bağlayan kurallar koyma yetkisi toplum adına egemenlik yetkisini kullanan siyasi temsilcilerindir. Temsilcilerden oluşan meclisin aldığı kararları uygulamak, koyduğu kuralları hayata geçirmek de hükümetlerin görevidir. Hükümetlerin bu işi önceden konulmuş kurallara uygun yapıp yapmadıklarını denetlemek, çıkan sorunlara çözüm bulmak ise yargının yetkisindedir.

Burada değindiğimiz bu üç temel işlev, aslında siyasi iktidarın varlık nedeni olup bir güç kullanımını gerektirmektedir.

Bunlar arasındaki ilişkileri belli bir dengede götürmek için "güçler ayrımı" ilkesi geliştirilmiş ve her bir "erk"in yetki, görev ve sorumlulukları önceden belirlenerek işlerin bir denge içerisinde götürülmesi sağlanmak istenmiştir.

İşleyişe bakıldığında karar alma ve kural koyma işi seçimle gelen temsilcilerde iken bu kuralları uygulamak ve kararların hayata geçirilmesini yansız bir şekilde yerine getirmek de idarenin/bürokrasinin olmaktadır.

Sorun şurada çıkmaktadır: Kuralları uygulamak ödevi bulunan atanmış memurlardan oluşan bürokrasi, bununla yetinmeyip tasarruf ettiği kamu otoritesinin kendisine verdiği güçle siyasi temsilcilerin görev ve yetkisinde olan kural koyma, karar alma, yani siyasi yetkiyi kullanmaya yönelmesi durumunda sorun çıkmaktadır.

Yani seçilmişlerle atanmışlar arasında bir çatışma ve karmaşa söz konusu olabilmektedir. Bu durum yaşanan pekçok sorunun kaynağını oluşturmaktadır.

Türkiye'nin bürokratik bir imparatorluğun bakiyesi olması bu bakımdan önemli. Zira bürokratik imparatorluklarda bürokrasi sadece siyasal kararları yansız şekilde uygulayan bir aygıt değil aynı zamanda siyasal karar alan bir aygıt konumundadır. Demokratik toplumlarda siyaset yetkisini seçilmiş temsilciler kullanırken bürokratik imparatorluklarda seçilmiş temsili kurumlar olmadığından bu yetkiyi de bürokrasi kullanmıştır.

Siyasi yetki kullanma alışkanlığıyla yetişmiş, bu yönde bir geleneğe sahip bir idare siyaset yetkisini seçilmiş temsilcilere bırakmak istememektedir. Sıkıntı işte buradadır.

Her gün şahit olduğumuz tartışmalara bakalım. Siyasi temsil kimliği olanların tartışmalarını anlıyoruz, ancak temsil yetkisi olmayan ve temelde atanmış birer memur konumunda olan üst düzey bürokratların yürüttükleri tartışmalardan biri iktidar yetkisini kullanmaktan kaynaklanmıyor mu? Ülkenin geleceği, rejimin tehlikede oluşu, birtakım ilkelerin yorumu vesaire gibi hususlar siyasetin mi, bürokrasinin mi yetkisindedir?

Bürokrasi iktidar ilişkilerinde yaşanan tartışma ve sorunlar bir tür yetki ve ödev belirsizliğinden kaynaklanıyormuş gibi gözükse de sorunun kökleri bürokratik yönetim geleneğinde yatmaktadır. Siyasi yönetim geleneği henüz yerleşmemiş bir toplumda bürokratik yönetim geleneği siyasal yetki kullanımından kolay kolay vazgeçmek istemiyor. Demokratik hayat için sadece vatandaşın sandığa girip oy atması ve seçtiği temsilcilerin ülke sorunlarını çözmesini beklemesi yeterli değil aynı zamanda bürokrasinin de demokrasinin gereklerine göre yapılanması gerektiği en acil ihtiyaçtır. Bürokrasinin demokratik hayatı sindirmesi ve buna göre konum alması gerekir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi