Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Son Dakika
657'liler Ailesi
Ankara'da Şafak
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Haldun DOMAÇ hdomac@yenisafak.com.tr

Evet, itiraf ediyorum; "Fenerbahçe ile Galatasaray arasında yaşanan nefes kesen yarışın sorumlusu biz spor yazarlarıyız"

"Şimdi bunu nereden çıkardın?" diyeceksiniz. Bizzat kulaklarımla Daum'un ağzından duydum. Fenerbahçe'nin Alman teknik direktörü Trabzonspor maçının ardından Avni Aker'de yaptığı açıklamada, "Bu yarışın böyle gitmesini sizler için sağladık" dedi.

Üstelik bu konuda ilginç bir de gerekçesi vardı. Daum kendisine yöneltilen, "Sezon başında Fenerbahçe'nin 8-10 puan farkla şampiyon olur düşüncesine rağmen yarışın böyle puan puana gitmesinin nedeni nedir?" sorusuna farklı bir yaklaşımla, "Durum böyle olsaydı, sizler yazacak bir şey bulamaz, beni eleştiremezdiniz. Fena mı oldu?" yanıtını verdi.

Sizin anlayacağınız, Daum, "bize malzeme çıksın, kendisini eleştirelim" diye heyecanı son haftalara kadar yaymış. Arada birkaç Fenerbahçeli'nin telef olması dışında buna itiraz edecek halimiz yok. Yarışın böylesine yaşanması sonucu gazeteler satıyor, televizyon programları reyting yapıyor. İşte bu açıklamalar sırasında yüzünde oluşan tebessüm Daum'un neşeli olduğunun ve bize takıldığının bir göstergesiydi. Ancak ciddileşip, Galatasaray'la aynı puana sahip olmalarını Avrupa Kupaları'nda oynadıkları maçlara bağlayınca, itirazım oldu. Daum'a, Fenerbahçe'nin Avrupa maçlarını ilk yarıda oynadığını, oysa kayıpların ligin 2. yarısında oluştuğunu söylediğimde, biraz şaşırdı.

Ve bir süre sonra bu kez, Türkiye Kupası'nda rakiplerine göre iki fazla maç yaptıklarını söyledi. Konuyu tartışma boyutuna orada taşımadım. Burada da taşımayacağım. Fenerbahçe takımının teknik direktörü Daum, kayıpları sadece birkaç fazla maça bağlıyorsa, olaylara çok yüzeysel bakıyor demektir. Bunu Fenerbahçe açısından ciddi bir tehlike olarak görmek lazım.

Şimdi gelelim Trabzonspor maçının teknik yorumuna; Daum bu sezon en başarılı kenar yönetimini bu maçta yaptı. Sahaya çıkardığı kadro doğruydu. Semih'i oyuna alma zamanı da... Yattara'ya karşı Serkan hamlesi bir başka artısıydı. Anelka'yı oyundan geç aldı eleştirilerine de katılmıyorum. Anelka'nın sahada durması bile Trabzonspor savunması için tehdit oluşturuyordu. Sonuçta Daum'u dizginler elinde gördük, zaten sonuçta ortada.

Sorumlu yayıncılık

Trabzon'da oynanan kritik Fenerbahçe maçında yine olaylar vardı. Ancak hemen şunu belirtelim, geçmişte, özellikle 1996 yılında oynanan maçla kıyaslandığında bu karşılaşmada yaşananlar devede kulaktı. Yani ülkenin hemen tüm statlarında görülen ve ne yazık ki bizler için sıradan hale gelen olaylar.

Böylesine bir maçta, gerilim tırmanmamasının nedenleri vardı kuşkusuz. Başta Trabzonspor yönetiminin sağduyulu açıklamaları. Ancak bundan önemlisi yerel basının yaptığı sorumlu yayıncılıktı. Trabzon'da yayımlanan Karadeniz, Taka, Güne Bakış, Ekspres, Türk Sesi, Hüryol, Hizmet ve Gündem gazeteleri ortak bir kararla, "Bu maç 1996'nın intikamı değil" düşüncesini manşetlerine taşıyarak, ortamın gerilmesini engellediler.

Bu örnek girişimleri için tüm meslektaşlarımızı candan kutluyor ve Türkiye'de sadece yerel basın değil, ulusal basınımızda ki amigolarında bu tavırdan bir ders çıkarmasını diliyoruz.

Bir de küçük not; Avni Aker'de en yeni teknolojiyle donatılıp, çok iyi düzenlenmiş bir basın tribününde görev yaptık. Emeği geçen TSYD Trabzon Şube Başkanı İhsan Öksüz ve yönetimine, ayrıca desteklerinden dolayı Atay Aktuğ'a teşükkürler.

Halilhodziç'in hataları

Trabzonspor, Fenerbahçe'ye kritik maçta yenilirken, teknik direktör Vahid Halilhodziç'in maç sırasında ve sonrasında ciddi hataları vardı. Boşnak hocanın maça 4 hücumcu ile başlamayıp, orta alana bir oyuncu takviyesi çok eleştirilmesine rağmen bence doğru karardı. Gerçekten Fenerbahçe'ye orta alanı bırakıp, 4 hücumcu ile oynamak, baştan elektrikli sandalyeye oturmak demekti. Üstelik Halilhodziç bir hücumcu keserek istediğini aldı ve ilk yarıyı 1-0 önde kapadı. Ancak Fenerbahçe'nin ikinci yarıda riskleri alıp, üstlerine geleceğini nedense hesaplamadı. Oysa ikinci yarıya Yattara ile başlasa, Fenerbahçe baskısını ortadan kaldırır, kontrataktan ikinci golü bulabilirdi. Ayrıca Yattara'yı oyuna almak için Trabzonspor'un mağlup duruma düşmesini beklemesi ciddi hataydı. Stepanov'un sakatlığı sırasında Trabzon- spor'un 10 kişi oynarken ikinci golü yemesi, yani 10 dakikada bir oyuncuyu değiştirememesi de teknik adam yanlışlığıydı.

Şimdi gelelim son hatasına... Halilhodziç maçtan sonra yaptığı açıklama ile hatalarına tüy dikti. Önce ilk maçtaki hakem hatalarını gündeme getirdi. Sonra hakemin Fenerbahçe'yi kolladığını, ikinci golün ofsayt olduğunu söyledi. Ancak hedef saptırma planı, televizyon görüntüleri ile yıkıldı. Çünkü Selçuk Dereli tertemiz bir maç yönetmişti.

Sonuç olarak şunu vurgulayalım; Vahid hoca bu yükün altından kalkamadı. Bu maç büyük hedeflere yürümek isteyen yönetimin, Halilhodziç hakkında vereceği kararın pusulası olacak diye düşünüyorum.

Polat'ın gönlü zengin

Galatasaray 2. Başkanı Adnan Polat'ın gönlü çok zengin. Neden mi? Fenerbahçe hangi rakiple oynasa, Polat, gönlünün o takımdan yana olduğunu söylüyor. Nitekim, Trabzonspor maçı öncesinde Trabzon'a gönül veren Adnan Polat, Beşiktaş kupa maçı öncesi gönlünde Beşiktaş'ın yattığını söyledi. Bunu sakın hafta sonu karşılaşacakları Beşiktaşlılar'ın gönüllerini almak olarak yorumlamayın. En azından ben öyle düşünmüyorum. Ben çarşambadan sonrayı bekliyorum. Acaba Adnan Polat rutin açıklamasını yapıp, "Gönlüm K.Erciyes'in kazanmasından yana" diyecek mi? Bülent Tulun gibi, "Biz ahlaklıyız" sözleriyle, Fenerbahçe'ye laf atacağım derken, Trabzonspor'u da ahlak zafiyetine uğratacağına hep gönlünden konuşsun daha iyi...

Geri dön

Yazdır

Yukarı