T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KARAALİOĞLU

ABD üzerinden Barzani'ye söz geçirme sorunu

ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın ziyaretinden sonra Türkiye-ABD ilişkilerini yeniden tanımlamak ihtiyacı ortaya çıktı. Çok kısa bir süre önce, "gergin ve problemli" olarak tanımlanan ilişkilerde; bugün sanki öyle bir süreç yaşanmamış gibi bahar havası esiyor olması da yerli yerinde bir tanımı zorunlu kılıyor.

Anlaşılan o ki, bazı tanımlar gerçeği pek yansıtmıyordu.

Aslında, Rice ziyaretinin satır araları ve cümleler de bir ölçüde bu durumu teyid ediyor.

Mesela, Erdoğan-Rice görüşmesinin daha başlangıcında şöyle bir diyalog yaşandı. Erdoğan, Türk-Amerikan ilişkilerindeki temel konuları sıralayıp Ankara'nın yaklaşımlarını ortaya koydu. Irak, İran, Afganistan, PKK, terörle mücadele, ikili ilişkiler... Başbakan'ın uzun analizinden sonra konuşan Rice'ın ilk cümlesi şu oldu. "Bu konuların hepsinde özünde sizinle mutabıkız Sayın Erdoğan..."

Böyle bir cümle, iki ülke arasındaki ilişkilere dair bütün o gerilimli tanımları geçersiz kılıyor. Belki de bu tanımlama problemi nedeniyle yeni bir mekanizma kurma ve "stratejik vizyon belgesi" üretme ihtiyacı doğuyor.

Amerika, Türkiye'yi ilişkilere sahip çıkmadığı için kritik ederken, Türkiye PKK ağırlıklı olarak bir dizi konuda şikayette bulunuyor. Gündem, her defasında konjonktüre bağlı olarak bir-iki konuya sıkışıyor ve hangi konu öne çıkarsa ilişkilerde o renk hakim oluyor.

Aynı sıkıntıyı hissettikleri için bir stratejik vizyon belgesi hazırlama fikri önce Amerikalılar'dan çıktı ama Ankara da fikir olarak epeyidir buna hazırdı.

Belgenin hiçbir bağlayıcılığı olmayacak, altına imza atılmayacak, hukuki değer taşımayacak ama bir referans kağıdı olarak iki ülke ilişkilerinde koordinat oluşturacak.

Dışişleri bürokrasisinin deyimiyle, "Bu belge sayesinde Türkiye ile Amerika arasında sürprizler önlenecek!..."

Bu gelişmenin bir başka anlamı da şu: Uzun yıllar Pentagon ekseninde askeri ağırlıklı olarak yürütülen ilişkiler şimdi ABD Dışişleri Bakanlığı eksenine kayıyor. Yani daha kapsamlı ve yoğun bir gündeme doğru...

PKK KOZU PATLAR

Hiç şüphesiz, Türkiye açısından o gündemin "aktüel" konu başlığı da Kuzey Irak ve PKK olacak. Son ziyarette de bıkmadan usanmadan tekrarlanan PKK'yla mücadele konusu, açık bir şekilde ABD'nin dostluk sınavı özelliği taşıyor.

Türkiye tabiî ki, sert önlemler istiyor ama bu yolda atılacak başka adımların varlığını da işaret ediyor. ABD'nin Kuzey Irak'ta askeri varlığı bulunmadığı gerekçesiyle bölgede aktif bir tutum izleyememe gerekçesi masada dursa da, buna karşılık Ankara şu öneriyi getiriyor: "O zaman PKK'nın başta Bağdat olmak üzere birçok Irak şehrindeki bürolarını kapatın."

Ya da "Barzani'ye PKK ile ilişkiler konusunda baskı yapın."

PKK ile ilişkileri dengede tutarak bunu bir koza dönüştürme eğilimini gösteren Barzani'ye de mesaj şu: "Bugüne kadar, kullanmak isteyenlerin elinde bu koz patladı..."

Ama, öte yandan Kerkük'te önümüzdeki yılın sonunda bir referandum yapılacağı ve içeriğinin hâlâ belirsiz olduğu gerçeği de Ankara'yı düşündürüyor. Belirsizlikler önümüzdeki 2 yılda bir şekilde hallolacak. Yani, daha çok Kerkük konuşacağımız bir sürece giriyoruz.

YAKLAŞAN SIKINTI KERKÜK

Ankara, çözümü sağlayacak bir cümle üzerine oylama yapılmasını umuyor ama şehre yerleştirilen ve 300 bin olduğu iddia edilen Kürt nüfusunun gölgesinde dürüst bir oylama da beklemiyor. İşte bu noktada da ABD'nin Barzani'yi uyarması, Kerkük'ün bir Kürt şehri olmadığını anlatması ve bu yönde attığı adımları engellemesi beklentisi var. Ama zaten, Irak Anayasası da Kerkük'te yapılacak oylamanın dürüst olmaması durumunda uluslararası müdahaleye açık hüküm içeriyor.

Yani, PKK ile mücadeleden başlayan talepler, Kerkük'teki Türkmen varlığını korumaya kadar uzanıyor ve her durumda işbirliği seçeneği önem kazanıyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi