T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 2 MAYIS 2006 SALI | ||
|
|
Su başlığı attım ya; kendime de posta attım. Yahu bu ne biçim taraftarlık, senin Fenerbahçe'ye hiç mi güvenin yok. Yekten "Bu iş bitti" desene. Hayır efendim, adam "üfürmek" istemiyor, adam kılı kırk yarıyor, adam sağlamcı yani. Sağlamcılık dedim de aklıma geldi. Bazan böyle şeyler oluyor: Mesela Fenerbahçe bir yabancı ülkenin hiç de tanınmayan bir takımı ile karşılaşıyor ve... Aa, Fener mağlup. Yorumcular şöyle yorumluyorlar. Bu Fenerbahçe bu takımla yüz maç yapsın yüzünü de kazanır. Ee, bu yenilgi. Efendim onu yorumlamak mümkün değil, oldu bir kere. İşte futbolun çözülemeyen sırrı buradadır. Alalım Trabzon-Fener maçını, örnek olarak. Herkeslerin gördüğü gibi hakem dahil sahada 24 kişi vardı. Haydaa!... Nerden çıktı şimdi bu. Efendim bu yabancısı olmadığımız, tanıdık bir sima. Kale direkleri. Yani şans, yani "top bize gülmedi". Halbuki her iki kalede de bu direklerden var. Yani şanslar eşit. Yine de direkten dönen toplar gol olsaydı netice değişirdi. Böyle yorumlar yersizdir. Fenerbahçe bileğinin hakkı ile (ve tabii kenarda oturup kritik anlarda ortaya çıkan Semih'in hakkı ile) hem Galatasaray'ı ezerek mağlup etti, hem Trabzon'dan galibiyetle döndü. Açıkcası tehlikeli virajları dönüp düze çıktı. Artık ona şampiyon gözü ile bakabiliriz. Kabak gibi açığa çıkan bir gerçekle de yüzleşmeliyiz. Tek başına bir takım kadar pahalı olan Anelka Fener'e ancak yüzde otuz performans ile yardımcı olabiliyor. Hele böyle Nobre'nin yerinde falan oynarsa. Kimse Anelka'ya toz kondurmuyor. Bu hususta herkes Daum'u suçluyor. Efendim Daum onu nasıl olur da kenarda oturturmuş. Yahut tam tersi "Aferin Daum'a, bak Anelka gibi bir şöhreti dahî kenarda oturtabiliyor".7 İfrat ile tefrit arasında gidip gelmenin âlemi yok. Anelka'nın Fenerbahçe ile bir kan uyuşmazlığı yaşadığı ortada. Bu tartışmayı lastik gibi uzatmanın mânası yok. Fenerbahçe yüzde üç, yüzde beş dahi olsa bir ihtimal kazaya uğramaz ise şampiyondur. O zaman asıl konu gündeme getirilmeli. Aziz Başkan'ın programına ve verdiği sözlere göre 2007'de Avrupa Kupaları'nda dişe dokunur bir başarı hedeflenmişti. Bu kadro, bu hoca bu yıl, bu hedefi vurabilir mi? Galatasaray maçında gösterdiği futbolu oynarsa olur, demeyin. Fenerbahçe böyle futbolu üç beş yılda bir oynuyor. Peki ne yapmalı? Bu soruya cevap verecek o kadar fazla otorite var ki, bana söz düşmez. Şimdilik Fenerbahçe'yi kutlamakla iktifa edelim.
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |