T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf KAPLAN

Şahsiyetini "çınar"lara ve gölgesindeki "pınar"lara borçlu olan...

Şaban Düz Hocamız, önceki hafta vefat etti. Çok üzüldüm. Hayır duasını almak için İzmir'deki evinde son ziyaretimde Şaban Hocamızı bir hayli yaşlanmış görmüştüm. Ama hâlâ, o her zamanki diriliği, canlılığı, heyecanı, coşkusu üzerindeydi.

Şaban Hocamız, her ân, her lâhza, her dâim, öncü bir kuşağın; tertemiz, parlak ve pırlanta gibi bir neslin yetiştirilmesi için yaşıyor; bütün enerjisini, dinamizmini ve birikimini bu kuşağın en güzel ahlâk üzere, en iyi şekilde, en verimli ilim ve irfan birikimiyle donanması için harcıyor, bunun için nefes alıp veriyordu. Allah rahmet eylesin, Allah şefaatine nâil etsin ve sevdiği öncü şahsiyetlerle birlikte haşretsin.

Şaban Hocamız, İzmir'e karınca kararınca İslâmî bir ruh ve hava katmaya çalışan birkaç öncü şahsiyetten biridir.

Hisarönü ve Kemeraltı dışında, İzmir'e İslâmî bir renk, koku ve dokunun sindiği başka bir yer yoktur İzmir'de. İzmir'in Üsküdar'ı, Süleymaniye'si, Fatih'i, Eyüp'ü yoktur, ne yazık ki.

İzmir'deki mülkî ve mahallî idareciler, İzmir'in, İslâmî havanın, ruhun, dokun sindiği bir şehir olmaması için yoğun çaba gösteriyorlar sanki. Hatta son yıllarda İzmir Belediyesi'nin yaptığı yayınlarda, bunu tüm çıplaklığıyla görebilmek mümkün.

Şehir, şehirde yaşayanların kimliklerini, kişiliklerini ve ruhlarını yansıttığı ölçüde vardır; varlığını, kimliğini, kişiliğini, şahsiyetini ve asâletini koruyabilir ve sürdürebilir ancak. Dünyanın neresine giderseniz gidin, böyledir bu. Oysa, İzmir, bugün kendisine İslâmî bir ruh, şahsiyet ve asâlet verebilecek "çınar"lardan, "pınar"lardan ve kaynaklardan yoksun bırakılmaya çalışılıyor.

İzmir'in yakın tarihimizde yetiştirdiği en büyük düşünürlerden biri İzmirli İsmail Hakkı'dır. Ama İzmir Belediyesi'nin İzmirli İsmail Hakkı'yla ilgili tek bir yayını yoktur; İzmir'i yönetenler, öyle zannediyorum ki, İzmirli İsmail Hakkı'nın adını, duymamışlardır bile.

Geçtiğimiz aylarda "gavur İzmir" tartışması yaşandığında, Türk medyasında köşe başlarını tutan aklı evvel bazı kişiler, "gavur İzmir" nitelemesine sert tepkiler verdiler: Ama tepkileri, "İzmir'in neden gavur İzmir olarak nitelendirilemeyeceğini" değil de, sanki "İzmir'in neden gavur İzmir olarak nitelendirilmesi ve olması gerektiğini" ispatlamaya dönük tepkilerdi! O hâlde, neden tepki verdi bu kişiler? İzmir'in İslâmî bir ruhun, havanın ve atmosferin eseceği bir İzmir yapılmasına izin verilemeyeceğini ispatlamak için mi acaba? Ne büyük salaklık ve asalaklık bu böyle!

İşte tam bu noktada Şaban Hoca'yı rahmetle ve şükranla anmamız gerekiyor. O bize, İzmir'de Müslüman olarak nefes alıp verebileceğimiz mekânlar ve imkânlar oluşturdu. Tabii, bu arada, Fethullah Hoca'nın neden öncelikle İzmir'e yerleştiğini ve İzmir'e İslâmî bir havanın az biraz da olsa sinmesine zemin hazırlayacak inançlı genç kuşaklar yetiştirmek için çırpınıp durduğunu şimdi daha iyi anlıyor olmalıyız.

O yüzden, Şaban Hocamız, Fethullah Hoca'yı hep takdirle, şükranla ve hayırla yâd ederdi. (Ben de, tıpkı Şaban Hocamız gibi, İzmir'e İslâmî bir ruh, koku, doku ve renk katabilmek için gece gündüz çalışan ve geçtiğimiz gün vefat eden Yaşar Tunagür Hoca'yı da rahmetle ve şükranla anıyorum).

Müslüman bir cemiyet, ancak öncü şahsiyetlerle kurulur ve ayakta durabilir. Bu manevî önderler, toplumun çınarları gibidir; Müslüman ruhunun kuşaktan kuşağa akmasını ve aktarılmasını sağlayan gürül gürül akan pınarlardır onlar. Bu pınarların kurumaya, çınarların yok olmaya yüztuttuğu toplumlar, yavaş yavaş ruhlarını, varlıklarını, hayat ve hayatiyet kaynaklarını yitirmekten kurtulamazlar.

Nasıl pınar, şahsiyetini, ruhunu ve havasını asîl çınarlarla kazanır ve çınarların gölgesinde daha bir coşkuyla sularsa insanları; toplumlar da şahsiyetlerini ve asâletlerini tam birer çınar işlevi gören büyük şahsiyetlerle kazanırlar. O yüzden, bencil, açgözlü, benmerkezci, hazlarının pençesinde kıvranan zayıf insancıklar imal eden seküler ve popüler kültürün her şeye ve her yere nüfûz ettiği günümüzde, gölgesinde soluklanacağımız "çınar"lara, suyundan kana kana içeceğimiz "pınar"lara; bu "çınar"ların ve "pınar"ların yeşerteceği, hayat ve hayatiyet kazandıracağı topraklarda nefes alıp veren köklü ve asîl şahsiyetlere, cemaatlere ve cemiyetlere her zamankinden daha çok ihtiyacı var dünyamızın.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi