T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
G Ü N D E M | 6 MAYIS 2006 CUMARTESİ | ||
|
28 Şubat'ın kalemleri zan altında
Sabah Grubu'nun eski sahibi Dinç Bilgin'in 28 Şubat sürecindeki asker-medya ilişkilerini açıklaması, 'yalan haber ve yazıları 'servise' koyan dönemin yazar ve yöneticilerinin gazeteciliğinin sorgulanmasına neden oldu
YORUM YAPMAK İSTEMEDİLER Dönemin Ankara'da görev yapan etkin gazetecilerinden bir kısmı Bilgin'in itiraflarını değerlendirmekten kaçındı. 28 Şubat döneminde Hürriyet Gazetesi'nin Ankara Temsilciliğini yapan Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Dinç Bilgin'in özeleştirilerinde kendi adının geçmediğini belirterek, bu sebeple konuşmak istemediğini kaydetti. Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara Temsilsilcisi Mustafa Balbay da konuyla ilgili değerlendirmeden kaçınırken, dönemin Milliyet Genel Yayın Yönetmeni olan Hürriyet yazarı Yalçın Doğan ise Dinç Bilgin'in özeleştiri yaptığı televizyon programını izlemediğini belirterek, görüş bildirmedi. TÜRENÇ ÜSTÜNE ALINMADI Andıç belgesini yayımlayan Hürriyet Gazetesi'nin o dönem Yazı İşleri Müdürü olan Tufan Türenç, Bilgin'in açıklamalarını "içtenlikli" bulduğunu ve etkilendiğini belirtirken, aynı özeleştiriyi o dönem için kendilerinin yapmasına gerek olmadığını ima etti. Türenç, Dinç Bilgin'in açıklamalarının Sabah gazetesiyle ilgili olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Ama önemli olan özeleştiriyi zirvedeyken yapabilmek. Yani düştükten sonra zaten yapabilecek başka bir şeyiniz kalmıyor. Zirvedeyken o özeleştiriyi yapabilecek çaptaysanız bu çok yararlı olacaktır. Genelkurmay ve bir iki komutan istedi diye bir patronun boyun eğmemesi gerekiyor." Türenç, 28 Şubat dönemindeki medya-asker ilişkilerine benzer durumların şu an için yaşanıp yaşanmadığına ilişkin soruya ise, "O dönem yaşanıyorsa şimdi de yaşanıyordur gibi bir mantık yanlıştır" diye cevap vedi. Türenç daha sonra bambaşka bir üslup takınarak şöyle konuştu: "Sivil-asker meselesinde eğer siviller ülkeyi doğru dürüst yönetirlerse askerin kışlasından çıkmasına gerek kalır mı? Ama Türkiye'de son 50 yıla bakarsanız, daima asker ne zaman etkili olmuş, sivil irade işini doğru dürüst yapamadığı zaman. İyi yönetildiği zaman asker zaten kışlasından çıkmamıştır. Sivil-asker ilişkisinde kabahati sivil otoritede buluyorum. Türkiye'de sivil otorite ülkeyi adam gibi yönetmelidir. Ancak o zaman siyasi otorite askeri otoriteyi egemenliği altına alabilir." BİLA: AMACI ANLAMADIK 28 Şubat döneminden bu yana Milliyet Gazetesi'nin Ankara Temsilciliğini yapan Fikret Bila, Andıç'ın kendilerine de geldiğini fakat kullanmadıklarını belirterek, şöyle konuştu: "Sayın Bilgin çok samimi bir özeleştiri yapmış ama bunun kendi gazetesiyle sınırlı olduğunu düşünüyorum. Andıç bize de gelmişti. Ancak biz kullanmadık. Buna karşılık Sabah ve Hürriyet kullandı. Dinç Bilgin 'Hürriyet bu haberi kullanacak' diye duyduğunu ve duyar duymaz da yayınladıklarını söylüyor. Haber değeri olan ve gerçeği yansıtanla yansıtmayanı ayırmak gerekiyor." Milliyet Gazetesi'nin yayınlarının da o dönemde anti demokratik sayılacak bir üslubun bulunduğuna ilişkin değerlendirmeleri hatırlattığımızda ise Fikret Bila, şunları söyledi: "Mesela Umur Talu'nun bu konuda açıklamaları var, yani baskı geldiğine ilişkin. Ama işten çıkartma veya yazıya müdahale gibi bunun bir sonucu olmadı Milliyet'te. Zaten Genelkurmay'ın yöntemi medyayı, yargıyı, kendine göre etkili bulduğu belli sivil güç odaklarını çağırarak brifing vermekti. Yine gerçekçi olmak gerekir ki Genelkurmay'ın verdiği bilgiler ve brifingler haber değeri taşıyordu. Basının bu brifinglere katılmaması ya da söylenenleri haberleştirmemesini beklemek gerçekçi olmaz. Ama bunların hepsinin planlanmış, hedefinin bir iktidar değişikliği olan bir süreç olduğu çok sonra anlaşıldı." Bilgin neler demişti?
28 ŞUBAT DÖNEMİNDE GAZETE YÖNETİMLERİ
Hürriyet: Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ankara Temsilcisi Sedat Ergin
Fransa'da asker-medya ilişkisi yaşanmaz Le Soir, Le Temps ve Fransız RMC İnfo isimli Radyou'nun Türkiye Temsilciliği yapan Fransız gazeteci Delphine Nerbollier asker-medya ilişkisiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Fransa'da ordu Türkiye'de olduğu gibi bir rol üstlenmiyor. Siyasette hiç bir rolü yoktur. Biz orduyu "büyük sessiz kurum" olarak adlandırırız. Çünkü ordu politika üzerine hiç bir sey söyleyemez. Aynı şekilde medya üzerine de direkt olarak hiç bir müdahalesi yoktur. Fransız medyası da bağımssızlık prensibine sıkıca bağlıdır. Medyanın etkilenmesi daha cok ekonomik veya politiktir. Asker hiç bir zaman müdahale etmez. Bu durum iki ülke arasındaki temel farklılıklardan birisidir. AB sürekli olarak Türkiye'ye bunu hatırlatıyor."
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |