T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S O N   D A K İ K A 10 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
  Favorilere Ekle
  Giriş sayfası yap

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Özok: Türkiye, hoyratça yıpratılıyor

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, "uluslararası arenada yerini alan çağdaş, uygar ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti'nin, ettikleri antla ona bağlılıklarını yineleyenler tarafından hoyratça hırpalandığını" ileri sürdü.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok
Özok, "Son yaşanan olaylarla artık bu tespiti sadece biz yapmıyoruz, uluslararası kuruluş ve kişiler de demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yörüngesinden ciddi sapmalar olduğunu vurgulamaktadırlar" dedi.

Özdemir Özok, Danıştay'ın 138. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, 40 sayfadan oluşan konuşma metnini özetledi.

İktidarların yargı için söyledikleri ile gerçekleşenlerin hep farklı olduğunu savunan Özok, özellikle idari yargının güçlenmesi ve her işlem ve tasarrufun idari yargı denetiminden geçmesinin siyasal iktidarları memnun etmediğini, hoşnutsuzluklarını her fırsatta ortaya koymaktan çekinmediklerini söyledi.

"Siyasal iradenin bir yasa çıkardığında kendi özel beklentisi yanında diyet borcu duyduğu kişi ya da kurumlara karşı vefanın izlerine rastlandığını" öne süren Özok, tercihlerde hukuk devleti ilkesinin öncelikli olmadığını savundu.

"HUKUK SİSTEMİ ALABORA OLDU"

Özok, Avrupa Birliği (AB) müktesebatı nedeniyle kimi çağdaş içerikli tasarıların içe sindirilmese de yasalaştırıldığını kaydetti.

Özümsenmeden yapılan yasal değişikliklerin Türk hukuku yerleşik sistemini alabora ettiğini ifade eden Özok, bunun en somut örneğinin Türk ceza hukukunda yaşandığını söyledi, bundan sonra çıkarılacak temel yasalarda aynı durumun yaşanmaması dileğinde bulundu.

Yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesinin Anayasa ile teminat altına alındığını, ancak yine aynı ilkelerin Anayasa ile zayıflatıldığını anlatan Özok, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin yargıca tanınmış bir imtiyaz olmayıp, hizmetin gereği ve vatandaşın güven kaynağı olduğunu söyledi.

"VAHİM DURUM"

Yasama organının özellikle yargıya intikal etmiş olaylardaki bazı uygulamalarının ciddi karışıklıklara neden olduğunu anlatan Özok, Susurluk ve Şemdinli olaylarında yargıya intikal etmiş konularda Meclis Araştırması yolunun işletilmesinin buna örnek olarak gösterilebileceğini söyledi.

Özok, Meclis Araştırma Komisyonu'nun, hükümeti denetleme aracı olmaktan çıkarılarak yarı yargısal bir kisve altında hükümetin siyasal duruşunu güçlendirecek bir araç olarak kullanıldığını ileri sürdü.

Yürütmenin idari yargı başta olmak üzere yargıdan sürekli yakınmasının ve verilen mahkeme kararlarını uygulamasının ya da ağırdan almasının son derece vahim bir durum olduğunu ifade eden Özok, yargı bağımsızlığı için her kesime görev düştüğünü söyledi.

Özok, "Devletimiz, toplumumuz, insanımız için bu denli önemli olan yargı erkinin önündeki engellerin hızla kaldırılması için siyasal iktidarlar sözde değil, kurumu ayağa kaldıracak özde düzenlemeler yapmalıdır" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemler, Yüksek Askeri Şura Kararları ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararlarının idari yargı denetimine açılması yönündeki görüşünü yineleyen Özok, Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın meslekten çıkarılmasının HSYK kararlarının yargı denetiminden geçmesi ve savcılık kurumu hakkında yapılan kimi tartışmaları gündeme taşıdığını kaydetti.

"BAŞSAVCI DA SORUMLUDUR"

Savcılık kurumunun bir bütün olduğunu ifade eden Özok, şu görüşlere yer verdi:

"Van savcılarından birisi tarafından düzenlenen ve Türkiye gündemine bomba gibi düşen Şemdinli olayları hakkındaki iddia ve suçlamaları içeren iddianamede sadece ona imza atan savcı değil, Van Cumhuriyet Başsavcısı da sorumludur. Van Yüzüncüyıl Üniversitesi Rektörü için yapılan soruşturma ve hazırlık evrelerinde en az Şemdinli iddianamesi kadar hukuk dışılıkları gerçekleştiren ve bunların sonucunda bir şüphelinin intihar etmesine neden olan savcı Kahramanmaraş Başsavcılığı'na atanmak suretiyle ödüllendirilmiştir."

"DEVRİMLERDEN ÖDÜN VERİLEMEZ"

Cumhuriyetin son günlerde dozu giderek artan haksız ve tutarsız saldırılara uğradığını savunan Özok, laik hukuk, laik yönetim ve laik eğitim eksenleri üzerine oturtulan Cumhuriyetin karşı karşıya kaldığı sorunların son derece düşündürücü ve kaygı verici olduğunu ifade etti.

Özok, şöyle konuştu:

"Atatürkçü anlayışın, onun oluşturduğu çağdaş yapının bu yolları sessizce izleyerek ikbal ve iktidar sahibi olanlarca didiklendiğini, binbir dereden su getirilerek saldırıya uğratıldığını, içinin boşaltılmak istendiğini açıkça gözlemlemekteyiz. Oysa varlık nedenimiz olan, tam bağımsızlıkçı Atatürkçü düşünce hepimiz için her yerde ve her koşulda rehber olması gereken ve korunması, kollanması, tek başına hiçbir kimseye ve hiçbir kuruma bırakılmayacak bir yüksek değerler bütünüdür. Hiçbir koşul ve şartta bu ilkelerden ve devrimlerden ödün verilemez."

Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu anımsatan Özok, özetle şunları söyledi:

"Uluslararası arenada yerini alan çağdaş, uygar ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti,ettikleri antla ona bağlılıklarını yineleyenler tarafından hoyratça hırpalanmaktadır. Son yaşanan olaylarla artık bu tespiti sadece biz yapmıyoruz, uluslararası kuruluş ve kişiler de demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yörüngesinden ciddi sapmalar olduğunu vurgulamaktadırlar. Özellikle Cumhuriyetin temel ilkelerinden olan, son günlerde en çok saldırılan laiklik ilkesi, insan hak ve özgürlüklerinden nasibini almamış bir ümmet anlayışı ile çağdaş değerler üzerinde yükselen ulus kavramları arasındaki farkı belirleyen temel bir ilke olması yanında ulus olmanın hem nedeni, hem sonucudur. Laiklik, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu ve vazgeçilmez güvencesi olma yanından uygar ve çağdaş yaşamın sigortasıdır."

"BİRÇOK OLUMSUZLUĞUN TEMEL KAYNAĞI"

Özok, bugün yaşanan birçok olumsuzluğun temel kaynağının 12 Eylül anlayışının ve onun ürünü olan Anayasal ve yasal hukuk düzeni olduğunu ileri sürdü. Anayasanın örgütlenme özgürlüğünü sınırladığını savunan Özok, şunları kaydetti:

"İşte tüm bu çarpık yapılanma bünyesinde, demokratik teamül, ilke ve kurallara yer vermeyen, ancak halkımız için hiç de yabancı olmayan bir sivil toplum örgüt modeli olan tarikat ve cemaatlerin hızlı bir biçimde gelişmelerine uygun ortam ve iklimi oluşturmuştu. Böylece 12 Eylül müdahalesinin kökten budadığı, bir anlamda yok ettiği demokratik toplumsal yapıdaki mevcut boşluğu, kendine özgü giyim, kuşam yanında farklı bir yaşam ve demokrasi anlayışıyla doldurmaya çalışan bir yeni siyasal örgütlenme modeli çok başarılı olmuştur."

"Coşkulu söylemlerle AB savunuculuğu yapan, insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti gibi insan aklının ürünü olan çağcıl değerleri savunan bir siyasal anlayışın aynı zamanda bu kurum ve kavramlarla asla örtüşmeyen, tamamen Tanrı buyruğu olan ve bireyin inanç dünyasını aydınlatan çağdaş anlayışlar nedeniyle orada kalması öngörülen kutsal din kurallarına sık sık gönderme yapmasını anlamak mümkün olamaz" diyen Özok, bu nedenle kamu yönetiminin en üst görevlerine getirilen kimi kişiler ve yakınlarını da bu yaklaşımla değerlendirmek yanında, demokratik laik hukuk düzeniyle yapılan kavganın da mevcut siyasi anlayışın bir sonucu olduğunu kabul etmek gerektiğini öne sürdü.

"ANLAYIŞ DEĞİŞİKLİĞİ"

Özok, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Tüm bunların yanında laik hukuk düzeninin teminatı olan Yargıtay başta olmak üzere, bütün eğitim kurumlarına yönelik dini yayınlar yollama girişimleri, bilimsel varoluş teorisinin dinsel yönden tartışmaya açılması amacıyla ilkokullarda yapılan toplantı ve yayınlar, Cumhuriyetin anıt isimlerinden olan TRT ve benzeri kurumlarda zihniyet ve anlayış değişiklikleri, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda sergilenen görüntüler ve seçilen delikanlının coşkulu söylemleri yanında toplumsal dokumuzdaki dini motiflerin ilmik ilmik yeniden örülmesini hep bu anlayış değişikliğinde aramak gerekir. Yaşam ve varlık nedeni demokrasi, insan hakları, barış, özgürlük, hukukun üstünlüğü gibi temel kavramlar yanında hedefi tüm kurum ve kurallarıyla işleyen laik bir hukuk devleti olan Türkiye Barolar Birliği ve barolarımız nereden ve kimden gelirse gelsin bu üstün değerlere ve bize emanet edilen laik demokratik cumhuriyete yönelik her türlü istismara ve saldırıya karşı, geçmişten aldığı güçle her zaman olduğu gibi örgütsel refleksini ve karşı duruşunu her koşul ve şartta sergilemeye devam edecektir."

Törende daha sonra Danıştay'dan son 1 yılda ayrılanlara plaket verildi.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, eski Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, eski 7. Daire Başkanı Gündüz Haştemoğlu, eski 9. Daire Başkanı Selahattin Çelik ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen eski Danıştay üyesi Şevket Apalak'a da plaketlerini verdi.

Törene katılan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, kısa süre sonra ayrıldı.

Çiçek, komisyon toplantısı nedeniyle erken ayrıldığını söyledi.

  • ANKARA (A.A)

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi