T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

Kültür, kültür, diye diye!

Tevfik Fikret'in meşhur "Doksanbeş'e Doğru" adlı şiiri kanun hakimiyetini sağlayacağım diye iktidara gelenlere karşı söylenmiştir. Bir mısrası şöyledir: "Kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi".

İstanbul, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti oluyor ya, eh bugünden itibaren "kültür meseleleri" tartışılacak, medyatik tabir ile "masaya yatırılacak".

Netekim yatırıldı da. Geçenlerde CNN televizyonunda bu konunun tartışıldığı bir program yayımlandı.

Programda bu iş için şimdilik tahmini ne kadar para gerektiği şimdiye dek kaç projenin geldiği, hangi projeye ne kadar bütçe ayrılacağı, herşeyin şeffaflığı falan derken çok şey konuşuldu. Faydalı oldu.

Aklımda kalan sözlerden biri "katılım"dır. Yani yapılacak kültürel etkinliklere halkın katılımı.

Yoksa bir avuç tuzu kuru insan zaten her yıl birçok etkinlik yapıyor veya yapılanlara katılıyor.

Katılım deyince akla çok şey geliyor. Bir ikisini aktarayım. Bir kaç sene önce CRR salonlarında "İstanbul'un Meseleleri" tartışılıyordu. Koca salonda önden iki sıra dolmuştu. Ertesi gün aynı salonda "I. Ufo Kongresi" yapıldı. Salon doldu taştı, kapıda kalanlar oldu. Son günlerde önemli bir üniversitemize, ABD'den önemli bir bilimadamı konferans vermek için gelmiş, salonda dört kişi varmış; aynı salonda Hülya Avşar arz-ı endam edince millet birbirini kıracak olmuş. Bu manzara karşısında üniversiteden bir profesör istifaya kalkıştı. Eh, popüler kültürün hakimiyet sahneleri bunlar, geçelim mi diyeceğiz?

Mesele İstanbul'un "kültür seçkinleri"nin gündemine gelmiş midir? Mayıs'ın ilk haftası Avrupalı tiyatrocular İstanbul'da toplandı. İETM Forumu (Sivil Avrupa Tiyatro Buluşması). Ancak bu toplantıya yerel sanatçılar, galericiler, kültür ve sanat merkezleri yöneticileri, eleştirmenler katılmamış. Demek ki bu iş "seçkinler"in gündemine henüz tam oturmamış.

Halkın katılımı olur mu dersiniz?

Türkiye'nin son yirmi beş yılı (ki Özal damgasını taşır) ekonominin öne geçtiği (aslında tüketimin yaygınlaştığı) kültür ve sanatın geri çekildiği yıllardır. Türkiye geri döndürülemeyecek biçimde, çağ atlama yâveleri ile varlığını harcama çılgınlığına tutulmuştur.

Sonuç: Gelir dağılımının uçurum haline gelmesi, işsizlik, şiddet, güven bunalımı gibi problemler (bilhassa diplomalı işsizlik), geçim darlığı gündemin baş köşesine bir daha kalkmamak üzere oturmuştur.

Yolsuzluk ve yoksulluk halli muhal bir mesele olmuştur. Anadolu'nun herhangi bir kentine veya büyük şehirlerin varoşlarına gidip vatandaşa; AB hakkında, BOP hakkında, aydınların ve tuzu kuru olanların ilgilendiği konular hakkında bir soru sorun, alacağınız tek cevap vardır: Durum kötüdür, esnaf siftahsız kepenk indirmektedir, iş, aş, barınacak bir dam altı yoktur (Yalnız havyarla yaşanamayacağı gibi, aç karnına kültür olmaz).

Bu durumda hangi kültürel etkinlikten bahsedilebilir? Söyleyelim: Özcan Deniz, Müslüm Baba, Sezen Aksu vb. konserleri. Futbol maçları. Ötesi yok. Bazıları, "öyle deme herkesin cebinde telefon, evinde televizyon var, eksiden böyle miydi" diyebilir.

Doğrudur, bunları vatandaşa kakalamanın ideolojik arka planı ayrı bir tartışma konusudur. İçmeye ayran bulamayan çiftçinin oğlunun ikinci el dahi olsa bir araba almaya heveslenmesi ile ülkede elli senedir uygulanan ulaşım politikalarını ilişkilendirmek meseleyi çözmeye yeter. %91 karayolu, %3 demiryolu, %3 denizyolu, %3 havayolu.

Birbirimizi kandırmayalım. Evet, Anadolu'nun pek çok kentine koca koca "Kültür Sarayları" inşa ettik ama, bunları kim dolduracak, buralarda o kentten yetişen nesillerin ürettiği hangi kültürel etkinlikler sahnelenecek, bunu hesap etmedik. O koca binalar çürüyor şimdi.

Bırakın Anadolu'yu İstanbul'da Feshane binası birkaç el değiştirdi ama, faal bir kültür merkezi haline gelemedi. Sütlüce'de eski mezbaha binasının yerine yapılan devasa kültür kompleksinin nasıl kullanılacağını merak ediyorum. Ömrü olan görecek.

Memleketi baştan başa bir müdür bir mühür ile açılan liselerle donattık. Şimdi sıfır çeken liselerin listesini çıkarıyoruz. Yedi üniversiteyi 77'ye çıkardık ama, hangisinde senede bir sayı dergi çıkıyor, bir oyun sahneye konuluyor bilemiyoruz.

Dünle bugünü kıyas için kendimden örnek vereyim. Ben Erzincan Lisesi'nde okurken Türkçe, Almanca, İngilizce üç duvar gazetesi muntazaman çıkar; arkadaşlarımızın kaleme aldığı oyunlar sahnelenirdi. Bizden iki dönem sonra bu lise Türkiye Liselerarası Bilgi Yarışması'nda şampiyon olmuştu. Şehirde dört kitabevi vardı ve bunlar sadece kitap satarak geçinirdi; şimdi belki yirmidört kitabevi var ama oralarda test kitabı, oyuncak ve spor malzemesi satılıyor.

Katılım, doğru, lakin nasıl?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi