T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 24 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Son günlerde ülkedeki yabancı gazeteci sayısı epey arttı... Sordukları sorular benzer: Türkiye'de yaşanan gerilimin kökeninde ne yatıyor? Sorun laik-dindar çatışma eksenine oturan toplumsal bir gerginlikle mi ilgili yoksa siyasi mi? Yapısal bir hastalığın öne çıkması mı yoksa konjonktürel mi? Biraz daha içeriden bakıp soruyu şöyle de sormak mümkün: Siyasi iktidar geçtiğimiz altı ay içinde son üç yılda yaptıklarından fazla ya da eksik ne yaptı da Türkiye dolaylı ya da doğrudan siyasi iktidar merkezli bir tartışmanın içine girdi?.. Üslup mu? Atamalar mı? Belediyelerin yayınladığı broşürler mi? Türkiye'nin İran ve Suriye politikası mı? Hemen hiç biri... Hiç birinde temel bir değişiklik yok... Meseleye AK Parti'yi başından beri tehlike olarak görenlerin, her koşulda bu siyasi partinin alaşağı edilmesini isteyenlerin açısından bakarsanız, şu an yaşanan gerginlik yeni bir fırsatın yaratılması ve kullanılmasından başka bir şey ifade etmez... AK Partili olan kitle açısından da ciddi sorunlar yaşandığı kanısında değiliz. İşsizlik, ekonomik zorluklar gibi unsurlar elbet kimi kaçışlara, tepkilere yol açmıştır ama ana yapıyı, desteği değiştirmemiştir... Eğer bir sorun varsa; kutuplarda değil, ara noktalarda, ara kesimlerdedir... Yapılması gereken ilk tespit şudur: AB merkezli reform ve demokratikleşme projesi ve bu proje üzerinden AK Parti etrafında oluşan büyük toplumsal koalisyon sona ermiştir. Doğan Medya Grubu'ndan TÜSİAD'a, yaygın demokrat kesimlere kadar birçok gücü barındıran bu ittifak sayesinde Türkiye, sivilleşme ve demokratikleşmeye yönelik bir dizi direnç harekatını savuşturmuştu. Bir Kara Kuvvetleri Komutanı'nın yaptığı bir açıklama tüm basın tarafından gayri meşru ilan edilmişti örneğin. Kıbrıs sürecinde siyasi iktidar, arkasında pek az hükümetin gördügü desteği bulmuştu... Evet değişen en önemli unsur budur. AK Parti'yi destekleyen birçok güç ve kesimin gözünde bu parti işlevini yerine getirmiş, görevini bitirmiştir... Sanırız Ertuğrul Özkök ve Doğan Medya Grubu açısından durum budur. Özkök köşesinde sıkça şöyle diyor: "Ben iktidarın yerinde olsam şu soruyu kendime sorardım: Biz nerede hata yaptık ki, Türkiye'de bize iyi bakan çevreler bu kadar değişti..." Bu ifadede doğru olan Hürriyet gibi çevrelerin değiştiğidir... Yanlış olan ise bu değişimin iktidarın bir türlü telaffuz edilemeyen ciddi hatalarına bağlı olduğudur... Milliyetçilik ve devletçilikte birinciliği kimseye bırakmayan Hürriyet Gazetesi, AK Parti'den, Şemdinli sürecindeki tedirgin tavrından, seçimler yaklaştıkça artan milliyetçi üslubundan ötürü uzaklaşmış değildir herhalde... Bugünkü tablo şu: Reform ortaklığı sona ermekle ve ittifak bitmekle kalmamış, değişime yönelik direnç hamleleri bu koşullarda birer rejim meselesi haline getirilerek özellikle basın üzerinden yeniden piyasaya sürülmeye başlamıştır. Bu kavganın arkasında güç dengesi ve iktidar paylaşımı kavgası olduğu artık gizlenemez hale gelmiştir... Türkiye kendi içine dönmüş bir haldedir... Cumhurbaşkanlığı seçimleri, devlet iktidarı-siyasi iktidar arasındaki ayrım ve ayrım üzerine oturan denge önümüze sürülen yemektir... Bu suni ayrımın bitmesi, Çankaya seçimlerinin bir sorun olmaktan çıkması demokratikleşmenin, sivilleşmenin, siyasete ve topluma güven duymanın ikinci aşamasını oluşturacaktır. Ülke şimdi bu kavganın içinde... Son söz: Tüm bu söylenenlere rağmen sanılmasın ki işler siyasi iktidar açısından sütten çıkmış ak kaşıktır... Bu ortamın oluşmasına, söz konusu güvenin azalmasına, reformcu ittifakın dağılmasına AK Parti'nin büyük katkıları olmuştur... Nasıl? Yarına...
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |