T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 24 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Karadağ referandumu Sancak'ı 3. kez böldü

Türkler bu topraklardan çekileli 100 yıl bile olmadı. Buradaki Boşnak kardeşlerimiz sembol olarak hâlâ ayyıldızlı bayrakı kullanıyor. Bizi ilgilendiren Karadağ'ın bağımsız olması değil, Sancak'ın üçüncü defa bölünmesidir

  H. YILDIRIM AĞANOĞLU (*)
Karadağ'da, 21 Mayıs 2006 Pazar günü, bağımsızlık referandumu yapıldı. Referandumdan bağımsızlık kararı çıktı. Ancak bu, Sancak Boşnaklarının da tarihteki üçüncü defa bölünmesi neticesini doğurdu.

SANCAK'IN MAKUS TARİHİ
VE TALİHİ

1877-78 Osmanlı-Rus Harbi'nden (93 Harbi), sonra, Osmanlı büyük bir yenilgiye uğramış ve Ruslar, Ayastefanos'a (Yeşilköy) kadar gelmişlerdi. İki devlet arasında 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos Anlaşması, Osmanlı açısından büyük kayıplarla neticelenmişti. Büyük Bulgaristan'ın kurulması ve Ege Denizi'ne çıkış verilmesiyle Rumeli toprakları ikiye bölünmüş, Osmanlı Avrupası ile İstanbul'un karadan bağlantısı kesilmişti.

Bu ve bunun gibi ağır şartları içeren anlaşma fazla yürürlükte kalmadı. Menfaatlerinin Rusya lehine bozulduğunu gören Avrupalı devletlerin çabalarıyla Berlin'de bir kongre toplandı. 13 Temmuz 1878'de Berlin Anlaşması imzalandı. Böylece Avusturya-Macaristan ve İngiltere lehine yapılan değişiklikler ile uluslararası bunalım çözülmüş oldu. Osmanlı da bu durumdan istifade etti. Ancak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bosna-Hersek'in 6 sancağını işgal etti.

7. Sancak olan Yenipazar (Novipazar) Sancağı ise Osmanlı yönetimine bırakıldı. Osmanlı idarî taksimatında ise Kosova Vilayeti'nin altı sancağından biri oldu. Ancak Avusturya, bu sancakta da askeri kontrol ve işgal noktaları oluşturdu. Bu idari bölünmeyle Sancak Boşnakları, diğer Boşnak kardeşlerinden birinci ayrılıklarını yaşadılar.

İşte günümüzde kısaca SANCAK diye adlandırılan coğrafya, Bosna-Hersek Vilayeti'nin 7. sancağı olan Yenipazar Sancağı'dır.

Berlin Kongresi'nden sonra Balkanlar'da, Osmanlı'nın başının belası olan üç Balkan devleti Sırbistan, Romanya ve Karadağ, bağımsızlıklarını, adeta Avrupa ve Rusya'nın hediye etmesiyle kazanmışlardı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu işgal altında tuttuğu Bosna-Hersek'i 1909 yılında ilhak ettiğini ilan etti. Osmanlı Devleti, bu durumu kabullenmek zorunda kaldı.

1912 Balkan Harbi'nde Osmanlı'ya karşı ilk savaşı açan ülke de yine Karadağ'dı. 1913 yılında, Sancak bölgesi, Belgrad Anlaşması ile tam ortadan Sırbistan ile Karadağ arasında paylaşıldı. Bu paylaşım da Sancak Boşnaklarının yaşadığı ikinci ayrılıktı. Nikola'nın tahtından indirilmesiyle Karadağ Krallığı toprakları, 1918'de kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı'na katılmıştı. Böylece Sancaklı Boşnaklar arasındaki bu ikinci ayrılık fazla sürmedi. En azından Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı, sınırları içinde birleştiler. Ancak bu birliktelik de onlara rahat yüzü göstermedi. Sırplar, tarihî düşman olarak gördükleri Boşnakları özellikle katlediyor, linç ediyor, dükkânlarını yağmalıyordu. Boşnakların tarihinde bu katliamlar adeta birer makûs talih halini almıştı.

MÜSLÜMANLARI BÖLÜYORLAR

II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti, altı cumhuriyet ve iki özerk bölgeden(Kosova ve Voyvodina) oluşuyordu. Bu cumhuriyetlerden Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek 1992'den sonra bağımsızlıklarını ilan etti. Geriye kalan Sırbistan ve eski Yugoslavya'nın en küçüğü Karadağ, ikili bir birliktelik oluşturdu ve yeni devletin adı Sırbistan-Karadağ oldu. Ancak bu birliktelik zorlama bir birliktelikti. Çünkü Karadağ, bağımsızlık istiyordu.

Bu ayrılık düşüncesindeki en önemli faktör, Avrupa Birliği'nin, Yugoslavya'yı parçalaması planlarının, henüz nihaî neticeye ulaşmamasıdır. AB ve ABD, el altından Karadağ'ın bağımsız olma fikrini desteklemektedir. Burada dikkat çekici olan nokta Karadağ gibi küçük bir nüfusa sahip olan bir ülkeyi, Sırbistan gibi büyük bir nüfustan ayıran Batılı güçlerin, klasik "böl, parçala, kontrol et ve yönet" politikası yürütmesidir.

Balkanlar'daki tüm yeni oluşumlar dikkate alındığında, bu oluşumlar hiçbir zaman Balkanlar'daki Müslümanların yararına olmamıştır. Nitekim bölünme, Balkanlar'da Müslümanların ya da Kıbrıs'ta olduğu gibi Türklerin yararına olacağı zaman AB, klasik politikasını unutmaktadır. Kıbrıs'ta ısrarcı bir şekilde birlikteliği savunan Avrupa ve ABD, iş eski Yugoslavya'nın parçalanmasına gelince farklı davranmaktadır. Bosna'yı bölen de, Karadağ'ın bağımsızlığını destekleyen de bu zihniyettir.

Avrupa Birliği'ne girmek isteyen Sırbistan'ın AB müktesebatına göre azınlık haklarını iyileştirmek zorunda olması neticesinde yıllar süren baskı ve zulüm politikaları büyük ölçüde sona ermiştir. 2003 yılında, Sırbistan-Karadağ Boşnak Milli Meclisi toplandı; bu meclisin 35 üyesi Süleyman Ugljanin'i başkan olarak seçti.

Sancaklılar 1 Nisan 2006'da Sancak Boşnak Kongresi'ni toplayarak, referandumdan Karadağ'ın bağımsız çıkması halinde ne yapılacağı konusunu görüştüler. Sancak'ın özerk bir yapıda parçalanmadan Sırbistan ya da Karadağ'da kalması konusunda bir halk oylaması yapma kararı aldılar. Şüphesiz bu karar, Sancak açısından ideal bir karardır. Ancak konjonktürde bunun gerçekleşme ihtimali neredeyse imkansıza yakındır.

REFERANDUM, YENİ KARIŞIKLIKLARIN HABERCİSİ

Türkler, bu topraklardan çekileli daha 100 sene bile olmadı. Burada bıraktığımız Boşnak kardeşlerimiz sembol olarak hâlâ ayyıldızlı bayraklarını kullanıyorlar. Referandum sonucunun bizi ilgilendiren tarafı Karadağ'ın bağımsız olması değil, Sancak'ın tarihte üçüncü defa bölünmüş olmasıdır.

Referandum'da seçmenlerin %56,3'ü bağımsızlık yönünde oy kullandı. Resmi sayımlar da bu şekilde çıkarsa Karadağ Avrupa'nın 46. ülkesi olacak, BM'nin ise 192. üyesi olmak için başvuracaktır. Yaklaşık 3 bin 400 yerli ve yabancı gözlemci ile birlikte, 247'si yabancı 603 gazetecinin izlemesi de, Avrupa ve ABD'nin bölgeyi ne kadar yakından takip ettiğini ispatlamaktadır. Özellikle İspanya'nın Bask ve Katalanya bölgesi de, Karadağ'ın bağımsızlık modelini AB'nin önüne koymak için bu oylamayı yakından takip etmekteydi. Türkiye basınından ise bölgeye gönderilen gazeteci sayısının bir elin parmaklarını geçmeyecek seviyede olması, Balkan politikamızı ve Balkanlar'daki etkimizi bir kez daha gözden geçirmemizi düşündürtmektedir.

Karadağ'ın bağımsızlık kararı, bölge ülkelerini çok yakından ilgilendiren bir öneme sahiptir. Dayton Anlaşması ile kurulan, ve savaş sonrası kanı durdurmak hariç, hiçbir meseleyi çözmeyen bu zoraki Boşnak-Hırvat Federasyonu'nun % 49'unu oluşturan Bosna Sırp Cumhuriyeti (Rebublica Sırpska), eğer Karadağ ve Kosova bağımsız olursa, biz de Sırbistan ile birleşiriz tehdidinde bulunmaktadır. Karadağ'ın kuzeyinde yaşayan Sırplar ise çıkan bağımsızlık kararını protesto etmek için huzursuzluk çıkarabilir. Bu da, bölgenin yeniden karışması demek olacaktır.

OSMANLI GİTTİ, HER ŞEY BİTTİ AMA...

Batı dünyası, Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda hiçbir sorunu kalıcı olarak çözmek istemiyor. Sorunlar donduruluyor ve istenildiği zaman tekrar daha da kötü bir şekilde yeniden hortlatılıyor. Balkanlar'da yaşayan Türk ve akraba toplulukların, Osmanlı Devleti sonrasında hiç rahat yüzü görmemelerinin temel nedeni budur. O yüzden, bugün Balkanlar'da Boşnaklar 3 devlette, Arnavutlar 4 devlet sınırları içinde bölünmüş durumdadır.

Sancak'ın, günümüzde olmasa bile ilerleyen yıllarda dünya siyaset dengelerinin izin vereceği ölçüde tekrar birleşebileceği umudunu taşımaktayız. Sancaklı politikacıların bunu gözden kaçırmayıp, siyasi ihtiraslarını bir kenara bırakarak, tek bir millî mefkûre doğrultusunda, birlikte tek hedefe doğru kilitlenmeleri gerekiyor. Sancaklı siyasi liderler kendi aralarındaki çekişmeyi bırakıp, gerek Belgrad'da, gerekse Podgorica'da ne kadar önemli bir anahtar konumunda olduklarının bilincinde olmalıdır.

Balkanlar'daki Boşnak ve Arnavut kardeşlerimiz ile burada yaşayan Türkler, kendilerine anavatan olarak Türkiye'yi görmektedirler. Geçtiğimiz sene Ramazan ayında Balkanlar'a yönelik yapılan Bereket Konvoyu bunu ispatlamıştır. Tarih, bizi reddettiğimiz mirasımıza en azından kültürel manada sahip çıkmaya her geçen gün daha çok mecbur bırakıyor. Türkiye devleti ve insanı da bunu hiçbir zaman unutmamalıdır.

Karadağ'da yaşayan Boşnaklar ise bağımsızlık kararındaki evet oyu kullanmaları için, geçici olarak kendilerine sunulan demokrasi(!) tepsisindeki mavi boncuğun, ilelebed ellerinde kalmayacağını hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalı ve bundan sonraki siyasetlerini yeniden yapılandırmalıdır. Tarihte Boşnakların başına gelen bölünmelerin, hiçbir zaman hayır getirmediği artık anlaşılmış olmalı.

(*) H. Yıldırım AĞANOĞLU, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rumeli Araştırmaları Grup Başkanı (y_aganoglu@yahoo.com).

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi