T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 24 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Son bir haftada ekonomide yaşanan keskin hareketlilikler, dünya genelinde gerçek bir ekonomik kriz yaşanacağına dair korkuları önemli ölçüde besledi. Amerikan ekonomisine güvenin sarsılması, bu güvensizliğin önüne geçmek için kullanılan hırçın yöntemler, doların geleceğine ilişkin spekülasyonların artması, Çin ve ABD'nin alımları nedeniyle altın fiyatlarının tırmanması, enerji kaynakları üzerindeki rekabetin çatışmaya dönüşmesi ve bu çatışmanın ekonomik olmaktan çıkıp tehlikeli bir kamplaşma halini alması korkuların haksız olmadığının işareti. Bugünlerde "küçük" işaretlerle kendini hissettiren tehlike, yakın zamanda kon-trol edilemez ve katlanılmaz sonuçlara yol açabilir. Yoğun bir stres birikimi var ve kendisini her açıdan hissettiriyor. Şok edici gelişmeler olabilir. Sadece ekonomik kriz olmayabilir. Ekonomik krizi de besleyecek şekilde bir siyasi/askeri kriz her an karşımıza çıkabilir. Bu nedenle son günlerde yaşananları hapşırma olarak değerlendirenler, karamsarlığın giderek arttığını, global ekonomik kâbus yaşanabileceğini söylüyor. Birçok ülkede son bir yıldaki kazanımların bir haftada silindiğine işaret ediyor. Aynı çevreler, dünya finans piyasasının çok tehlikeli bir süreçten geçtiği, 74 trilyon dolarlık finansal varlığın güvenli limanlar aradığı uyarısı yapıyor. Şüphesiz bu durum sadece ekonomik verilerle açıklanabilir olmaktan uzak. Gerilimin kaynağında elbette kaynaklar, özellikle enerji kaynakları ve pazarlar üzerindeki paylaşım mücadelesi yatıyor. Ancak bu kaynakların kontrol edilmesi için geliştirilen güvenlik politikaları belli güçler arasında nüfuz mücadelesini değil tam anlamıyla çatışmayı ortaya çıkardı. Sermaye hareketliliğinden silahlanmaya, askeri planlamalardan sosyal çözülmelere kadar, dünya üzerinde yaşanan huzursuzlukların ve hepimizi tehdit edici sürecin sebebi bu. Sahip olma, hükmetme ve kontrol etme hırsı. Oyunun kurallarını belirleyen güçler kendi aralarında bile "paylaşım" sözcüğünü adeta unuttu, her şeyin tek hakimi olmak istiyor. İran'a yönelik saldırı tehditlerinin kaynağında bu yok mu? Mesele İran'ın nükleer teknolojiye sahip olması mı sadece? Elbette değil. İran'ın ABD blokuna boyun eğmemesi, ABD ile rekabet etmeye çalışan güçlerle iş tutması ve jeopolitik konumu gereği bütün enerji planlamalarını sabote edecek güce sahip olmasıdır asıl sorun. Terörizmle mücadele de aynı ilkesizlik geçerli değil mi? ABD, İran'a ve hedef seçtiği ülkelere karşı terörü destekliyor. PKK, PJAK, Halkın Mücahitleri Örgütü ve İran içinde örtülü operasyonlar için kullandığı yeni yetme terör örgütlerini eğitip silahlandırıyor. ABD karşıtları da Irak'ta direnen örgütlerden bazılarını destekleyip ABD ile savaştırıyor. Nükleer silahlanmada aynı ikiyüzlülük geçerli değil mi? ABD kendine sadık ülkeleri silahlandırıyor, nükleer teknolojiye geçmelerine yardım ediyor. ABD karşıtı ülkelerse, İran gibi, Washington'ın hedef belirlediği ülkeleri silahlarla donatıyor, bu ülkelere nükleer teknoloji transfer ediyor. Petrol fiyatları konusunda da aynı çatışma yok mu? ABD ve müttefikleri Irak'ı ele geçirip petrol piyasasına hakim olmada önemli adım atmış olacaklardı. Ancak Rusya, İran, OPEC'in bazı üyeleri hatta S. Arabistan petrol fiyatları üzerindeki denetimlerini hâlâ ellerinde tutuyor. İşte son aşamada sermaye savaşı yapılıyor. Para üzerinden bir çatışma yürütülüyor ve karşılıklı manevraları izliyoruz. Ne zamana kadar? Çatışma büyük depreme yol açıncaya kadar. Ondan sonrası tufan! Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 1 Temmuz'dan itibaren petrol ve gaz borsası kuracağını, petrol ticaretini ruble üzerinden yapacağını açıkladı. Şimdi dünyaya ruble pompalıyor. Neye karşı? Petrodolara karşı. Çünkü Rusya dünya petrol ticaretinin yüzde 15.2'sini, doğalgaz ticaretinin yüzde 25.8'ini elinde tutuyor. Petrol ticaretinin yüzde 5.8'ini elinde tutan İran da petrol/doğalgaz ticaretini Euro'ya çevireceğini açıkladı ancak henüz bunu başaramadı. Yine Venezüella gibi bazı ülkeler aynı niyetleri taşıyor. Taşıyor ki, ABD ve müttefikleri Karayip açıklarında askeri tatbikatlara başladı! Moskova'nın Ukrayna gazını kesmesi ile başlayan restleşme, ABD Başkan Yardımcısı Cheney'nin Rusya'yı enerji kaynaklarını şantaj malzemesi olarak kullandığı suçlamasıyla tırmandı. Moskova ise 40 yıldır hiçbir enerji anlaşmasını bozmadıklarını hatırlattı. Adeta yeni bir soğuk savaş başladı. Çatışma sadece ekonomik değil. Çatışma sadece petrol ve doğalgazla sınırlı değil. Çatışma sadece ekonomik verilerle finansal değerlendirmelerle açıklanabilir değil. Herkes 21. yüzyılın hesabını yapıyor ve ölümcül planlar hazırlıyor. Küresel ekonomik ve siyasi dengeler kısa sürede yerine oturamayacak ve şiddet artarak devam edecek. Çatışmanın içinde enerji savaşı kadar nükleer silahlanma, yeni harita taslakları kadar iç savaşlar var. Türkiye çatışmanın tam merkezinde. Türkiye, nükleer silahlanmanın da, küresel sermaye hareketliliğinin de merkezinde. Bu nedenle İsrail Hava Kuvvetleri'nin yüzde 12'si Türkiye topraklarında tutuluyor!
|
![]()
| ||||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |