T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Nazif GÜRDOĞAN

Türkiye'nin birbiriyle çatışan iki yüzü

Türkiye birbiriyle zaman zaman çatışan, çoğu zaman da birbirini tamamlayan iki farklı yüze sahiptir. Türkiye'nin iki yüzünden birini devlet, diğerini de millet temsil eder. Devleti temsil eden kesimlerin güç kazandığı dönemlerde, demokratik ilkeler gözardı edilerek, Anadolu insanı kendi kültüründen daha çok başka kültürleri benimsemeye zorlanır. Millete dayanan kesimlerin ağırlık kazandığı dönemlerde de, yabancılaşmaya değil, Anadolu'yu Anadolu yapan kültüre önem verilir.

Türkiye'de çok partili dönemde de, devletin değerleriyle milletin değerleri arasındaki çatışma, atanmışların yönettiği devlet kurumlarının, seçilmişlerin yönettiği kurumlara karşı güç kullanmasına kadar gitmiştir. Devlet ile millet arasındaki iktidar çatışması, Türkiye'nin ekonomik kaynaklarıyla birlikte kültürel zenginliklerinin değerlendirilmesini büyük ölçüde önlemiştir. Türkiye Avrupa ülkeleri arasındaki ekonomik gücünü koruyamadığı gibi, onların en yoksulu konumuna düşmüştür.

Türkiye'nin ekonomik, siyasal ve kültürel alanda Avrupa ülkeleri arasında kendisine sağlam bir yer edinebilmesi için, devletle temsil edilen yüzünü değil, milletle temsil edilen yüzünü öne çıkarıp, güçlendirmesi gerekir. Bunun için de, hem devlet, hem de millet bin yıllık Anadolu tarihi, kültürü, sanatı ve düşüncesinden beslenmelidir. Türk milletini yoğuran Anadolu'nun bin yıllık tarihinde toplum hiçbir zaman yanlışta ısrar etmediği gibi, yanlışta işbirliği de yapmamıştır.

Yaşanılabilir olduğu kadar yönetilebilir bir Türkiye için, Amerika'nın bağımsızlık mücadelesiyle yaşıt bir uygulamaya sahip olan demokrasi, Türkiye'de hem devleti, hem de milleti temsil eden bütün kurum ve kuruluşlara lazımdır. Bunun için de, Anadolu insanı, daha iyisi ve daha faydalısı bulununcaya kadar, bütün kurum ve kurallarıyla demokrasiyi benimseyerek, dört elle sarılmaktadır. O, yönetilebilir bir ülke olmadan, yaşanabilir bir ülke olunamayacağını çok iyi bilmektedir.

Pazar mekanızması gibi, demokratik mekanızmaya işlerlik kazandıracak olanlar, devletin değişik yönetim kademelerinde yer alan önemli insanlar değil, milletin bütün kesimlerine güç kazandıran, tükettiklerinden daha çok üretmesini bilen, değerli insanlardır. Devlettekilerin önemi tüketme, millettekilerin değeri de, üretme güçlerinden kaynaklanır. Biri devletin kaynaklarını tüketerek önem, diğeri de, ülkenin kaynaklarını millete aktararak, değer kazanır.

Değerli insan, ülkenin en erdemlisidir. O yaşanır olduğu kadar yönetilebilir toplum olmanın yol ve yöntemlerini özümsemiştir. Onun iyilikleri özendirme ve kötülükleri önleme çalışmaları, demokratik sürecin temelidir. Değer oluşturmasını bilen insan, değişime direnmekten daha çok değişimi yönetir.

Kendini sürekli yenilemesini bilen toplum, demokratik sürece işlerlik kazandırmasını bilir.

Demokratik süreç tersine işlemez, direnenler er ya da geç yok olurlar.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi