T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Salih TUNA

Hiç değişme böyle kal Deniz Baykal

Bir zamanlar dişlerinden kan damlayan tahta sakallı, takunyalı adamlar arzı endam ederlerdi filmlerde. Kasabalarına 'aydınlığı' getiren 'çağdaş' kadınlara karşı 'ahaliyi' türlü hile ve desiselerle ayaklandırırlar, "İstemezuk" diye haykırırlardı.

Üfürükçü, zır cahil 'yobazlar, kara çarşaflı kadınlarla birlikte modern ve kentli kadına komplo kurarlar; "Vurun Kahpeye" diyerek linç etmeye kalkışırlardı.

Nicedir 'film' tersinden akmaya başladı.

Modern üfürükçüler var şimdi. Hani, "İkna odaları"nda, başörtülerini sabunlaştıramadıkları öğrencileri üniversiteden atan, Avrupa'da bin bir çeşit çileyle öğrenimini tamamlayanlara da 'duruma özel' muameleyle, "denklik" engeli çıkaran çağdaş 'istemezuk' kafalılar.

Dünün cahil yobazları kasabalarına gelen modern kadının kaşından, gözünden, saçından velhasıl her hareketinden olmadık anlamlar çıkarır, ne kadar kutsal değer varsa 'ahaliyi' kışkırtmak için istismar ederdi. Günümüzün okumuş yobazları, başörtüsüne yabancılaştırma efekti uygulayarak ilkin "türban", sonra da "simge" falan diyerek aynı şeyi yapmaya çalıştılar.

Dün "ham yobaz, kaba softa" alıştığının dışında kalana her türlü iftirayı atmakta sakınca görmezdi. Bugün modern müfteriler var. Paranoyalarını yaşatmak için sürekli panik havasına ihtiyaç duyan, kışkırtmaya çalıştıkları 'ahaliye', oluşturdukları panik seralarında hormonlu tepkiler üreten 'üfürükçü aydınlar' var.

Hayli zamandır 'filmler' birbirine karıştı. Günün yobazı, dünün yobazıyla kavga yaptığını sanıyor hâlâ. Biri, 'film' kopmadan çıkıp gelse; "Durun, yapmayın; siz kardeşsiziniz!" diye haykırsa bari.

Film dedim de aklıma geldi. Sahi,''Kurtlar Vadisi'' niçin yayımdan kaldırıldı? İlk mekteplere kadar inen nevzuhur şiddet olayları işin bahanesi olmasın sakın? 'Komplo çözücü' mezkur dizi, bir komploya mı kurban gitti yoksa? Sevgili halkımız şimdi nasıl anlayacak Danıştay cinayetini?

Hayır, ne münasebet; niçin küçümseyeyim? Romandan tarih öğreniliyor da, televizyon dizisinden komplo teorisi öğrenilemez mi? Metin Üstündağ, "Mizahçıdan sosyalizm getirmesini bekliyorlar" gibilerinden bir laf etmişti vaktiyle. Olabilir, neden olmasın?

Biz de Deniz Baykal'dan demokratik muhalefet bekliyoruz yıllardır!

Danıştay cinayeti hemen bir 'film'e dönüştürüldü. Tepki ve demeçler peşin verildi.

"Andıç medyası", laiklik ve cumhuriyet düşmanı diyerek türban yanlılarını suçlarken, cinayet hakkında hiçbir bulguya ihtiyaç duymadı. Türkiye'nin yakın tarihini; Oğuz Atay'ın çarpıcı tespitiyle, "bize en uzak olan tarihini" göz önünde tutarak değerlendirme yapanlar, 'komplo' olarak tanımladıkları 'olayın' arkasındaki çeteyi deşifre etmek için kolları sıvadılar.

Danıştay terör saldırısını, "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" ilan edenler (Devlet Bahçeli gibi konuştum; ciddi ve şahıslara mesafeli), tezvirlerinin mürekkebi kurumadan, "Ve bu saldırı sonunda, şu veya bu olsun, demokratik rejime yönelik değil mi?" diyebiliyorlar.

Terör saldırısının hemen ardından İran'ı töhmet altında tutmak isteyenler (Bahçeli'nin üslubu güzelmiş lan!) çok geçmeden ABD karşıtı maskelerini tekrar takmak telaşıyla ağız değiştirdiler.

Danıştay üyesi Ayfer Özdemir ve diğer üye Kamuran Erbuğ'a göre katil, "Allah'ın askerleriyiz" gibi laflar etmeksizin direkt ateş etmiş. O halde Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan hanımefendi ne yapmak istedi acaba? (Anında olayın şokundan sıyrılıp, 'hedef üretmek' nasıl bir yetenektir arkadaş!)

Tuhaf bir ülke burası! Gerçek nerde bitiyor, kurgu nerde başlıyor belli değil. Siyasetçisi duruma göre demokrat; aydınının bir günü, bir gününü tutmuyor...

İnsana zamanın hiç akmadığı hissini uyandırsa da en iyisi Deniz Baykal. Hiç değilse dün ne diyorsa, bugün de onu söylüyor. 28 Şubat günlerinde askerin tavrını, sivil toplum örgütüne benzetmişti. Bugünlerde ise sivillerin nerdeyse askerlere benzemesi için uğraşıyor. Net ve açık; kafa karıştırmıyor. Aman, hiç değişme böyle kal Deniz Baykal.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi