T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 NİSAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Gülümseten haberler ve harika çizgiler

Gülümseten haberler ve harika çizgiler

Bugün "özgün" bir yazı denemesine girmeyip "derleme" ile yetineceğim... Nedenini açıklayayım hemen: Geçen hafta üşenmeyip -hem de işi hakkında bir yüksek lisans tezini hatmeye vardırarak!- ETA üzerine "Basta ya!" başlıklı üç yazı yayınmadım. ETA "sürekli ateşkes" ilan etmiş ve sürekli barış için İspanya'da yeni bir umut doğmuştu. Hatta öyle ki, terör kurbanlarının yakınlarının oluşturduğu örgütlerin tamamı bile -bir ilk olarak- ülkelerinin bütün partilerini silahların susması için işbirliği yapmaya çağırmaya başlamıştı. ETA'nın 60'yı yılların başından itibaren "milliyetçilik" ile "marksizm-leninizm-stalinizm"i birlikte benimsemesine özellikle dikkat çekmiştim. Büyük bir "sapma" olarak değerlendirdiğim bu "sentez"in işleri nasıl içinden çıkılmaz hale getirdiğine işaret etmiş, bu tarihi dersten biraz da "kızım sana söylüyorum..." kabilinden "Biz"e ilişkin dersler çıkarmayı denemiştim...

Dikkat çekmeye, işaret etmeye, denemeye çalıştım da ne oldu... Benim açımdan büyük bir hayal kırıklığı... Belki inanmayacaksınız ama bu üç yazı için topu topu yedi mesaj aldım! Bunların içinden üçünün anlatmaya çalıştıklarımı teğet geçtiklerini de hatırlatalım. Konuyu ben mi abarttım, yoksa okur mu kayıtsız hâlâ bir karar verebilmiş değilim....

İşte bu nedenden dolayı bugün "özgün" yazı yok!

Şimdi gelelim "derleme"ye: Bunlar başlıkta belirttiğim gibi "iki gülümseten haber ve harika çizgiler"den ibaret.

Önce "gülümsetici haberler": Hürriyet'te okuduk. İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, "Körfez ülkeleri için geliştirdikleri strateji" çerçevevinde şu "gülümsetici" çağrıda bulunmuş:

"Kral Abdullah, ziyaret ettiği ülkelere maiyetiyle birlikte 17 uçakla gider ve her açıdan gittiği bölgeye canlılık getirir. Kanlıca Savda Tepesi'nde büyük bir arsası var ancak oraya ev yapamıyor. Eğer bu ziyaret öncesi burada ev yapabilmesi için bir jest yapılabilirse Türkiye açısından önemli bir fırsat yakalanabilir."(!)

Sizi bilmem ama bu çağrı beni bayağı gülümsetti... Görüyorsunuz, Yalçıntaş fazla bir şey istemiyor. İsteği sadece bir "jest"ten ibaret. O "jest" yapılsın ki, Kral Abdullah maiyetiyle birlikte "17 uçağa" doluşarak İstanbul'a gelip tatilini burada geçirsin ve İstanbul çarşıları da büyük bir canlılık kazansın... Bu çağrıyı Sevda Tepesi'nin ayağında iş tutmuş bir esnaf yapsa güler geçersiniz. Ama bu çağrıyı yapan kimse İstanbul'un Ticaret Odası Başkanı.

İkinci "gülümsetici haber" ile Bugün gazetesinde karşılaştık. Bu gazete Bergamalı köylülerin AİHM'de sonuçlanan davalarından toplam 945 bin euro tazminat hakkı kazanmalarına ilişkin haberi (inanmayacaksınız belki ama!) "Karar eskiye ait" başlığıyla sayfasına taşımıştı. Çok tuhaf değil mi? Haberin altbaşlığı da şöyleydi: "AİHM'nin Bergamalı köylüler lehine verdiği karar, eski döneme ait idari işlemleri kapsıyor. Koza Altın, üretimin kesintisiz sürdüğünü açıkladı."(!) Zaten haber metninin yarısından fazlasını da Koza Altın Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek'in başlıkta verilen bilgiyi açan açıklaması oluşturuyor.

Peki bu neden böyle? Yani Bugün gazetesi, AİHM kararına şöyle bir değinip konuyu Koza Altın'a niçin çeviriyor? Niçin olacak (bilmeyenler vardır diye hatırlatıyorum) Bugün'ün künyesinde gazetenin sahibi olarak görülen kişi Akın İpek'ten başkası değil de ondan! Memleketteki gazeteciliğe bakın...

Şimdi de gelelim (gülümseteci olduğu kadar can sıkıcı da olan bu haberlerden sonra) "harika çizgiler"e:

Latif Demirci, Hürriyet'e (29 Mart) çizmiş. Demirci'nin yabancısı olmadığınız iki karakteri bir kahvehanede açık olan televizyon ekranının önünde laflamakla meşgul. Gözü ekrana ilişen kahramanlarımızdan birisi diğerine şöyle diyor: "DUYDUN MU ABİ, CUMHURBAŞKANI 'GÜNEŞ TUTULMASINI' VETO ETMİŞ..."

Bir "veto" hikayesi bu kadar mı kısa, özlü ve güzel anlatılır? Mizahtan iyisi yok gerçekten...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi