T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 NİSAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Cumhurbaşkanı ve uyum

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Sosyal Güvenlik Kurumları Kanunu'nu kısmen veto edip Meclis'e geri gönderdi. Cumhurbaşkanıdır, anayasada yasaları Meclis'e geri gönderme yetkisi vardır, elbette böyle davranabilir. Meclis de, yeniden görüşeceği yasanın ilk halinde ısrar edebileceği gibi, 'veto' sebebini göz önünde tutarak Cumhurbaşkanı Sezer'in istediği değişikliği de yapabilir...

İlginç olan, Cumhurbaşkanı Sezer'in 'veto' gerekçesi: Bu yasayla, bazı atamalarda, Cumhurbaşkanının devre dışı bırakıldığına itiraz ediyor Cumhurbaşkanı Sezer... Gerekçeye bakıldığında, Sezer'in, 'özellikle tek parti iktidarında' atamalarda Cumhurbaşkanına söz hakkı tanınmasının önemli olduğuna inandığı anlaşılıyor. "Anayasamıza göre, yürütmenin iki kanadından birini oluşturan Cumhurbaşkanı, 'yansız' niteliğiyle, siyasal nitelikli hükümete karşı kamu görevlisinin güvencesini oluşturmaktadır" değerlendirmesi, Sezer'in veto gerekçesinde yer alıyor...

Bir süreden beri tanığı olunan Cumhurbaşkanlığı eksenli tartışmaların niteliğine de ışık tutan bir gerekçe bu aslında. "Neden yeniden 'siyasî' kimliği bulunmayan biri aranıyor, neden 'siyasî' kimlikli biri Çankaya Köşkü'ne taşındığında veya böyle bir ihtimal belirdiğinde bazı çevreler harekete geçiyor?" sorularının da cevabı o gerekçede var. Siyaset kurumuna hayli tepeden bakan, siyasîyi ve icraatını geçici, bir süreliğine katlanılması gereken ârızî bir durum olarak gören bir anlayış... Cumhurbaşkanlığı ise, 'yansız' nitelikli olduğu için, daha güvenilir...

Türkiye'de demokrasi bu anlayış yüzünden gelişip pekişmiyor işte.

Demokrasilerde sistem siyaset etrafında oluşur; siyasetin en belirleyici unsuru ise siyasîlerdir. Halktan görev alan siyasî kadrolar, halk desteği devam ettiği sürece, anayasal çerçeve dışına taşmamak şartıyla, bildikleri gibi davranırlar. Siyasî sistem vesayet kaldırmaz demokrasilerde...

"Cumhurbaşkanı iktidarı oluşturan siyasî kadroyla aynı partiden olursa dengeler bozulur" iddiası demokratik kabulleri zorlayan bir düşüncedir ve yanlıştır. Turgut Özal kendisini oylarıyla Çankaya'ya taşıyan ANAP'a küs ölmedi mi? Süleyman Demirel ise, mimarı olduğu 28 Şubat sürecinde, kendi partisi DYP'nin liderinin başbakan olmasını engellemişti. DP'nin on yıllık iktidarına Bayar-Menderes çekişmeleri damgasını vurmamış mıydı?

Şimdilerde herkes bir yıl sonra boşalacak Cumhurbaşkanlığı makamına kimin geleceği üzerine fikir imal edip duruyor. Tek partinin oylarının seçmeye yettiği bir ortamda, Cumhurbaşkanı, o partinin belirleyeceği bir kişi olacaktır elbette. Seçilen kim olursa olsun, Çankaya Köşkü'ne çıktıktan sonra partisiyle ilişiği kesileceği için, 'yansızlık' özelliğine o da sahip olacaktır. Rahat seçilen Cumhurbaşkanı, keşke, iktidarla uyumlu biçimde kullansa yetkilerini; Türkiye'nin şu aşamada en fazla ihtiyacı olan da zirvede yakalanacak böyle bir uyumdur çünkü...

Bizdekine benzer 'temsilî' özelliğe sahip bir Cumhurbaşkanı ile yönetilen ülkelerde, sözgelimi Almanya'da veya Yunanistan'da, çoğunlukla 'siyasî' kimliği bulunmayan kişiler o makama seçiliyor. Almanya ve Yunanistan, Anayasa Mahkemesi başkanlarını o makam için tercih ettiler. Ancak, her iki ülkede de, siyasî kimliği bulunmayan Cumhurbaşkanları, iktidarla uyumlu çalışmayı yeğlediler. Bizde de Ahmet Necdet Sezer dönemi Ak Parti iktidarıyla böyle bir uyuma sahne olabilseydi keşke. "Keşke" temennimiz gerçekleşmiş olsaydı, belki de bugün, "Kim cumhurbaşkanı olur?" üzerinde tartışmamız gerekmeyebilirdi.

Bugünkü tartışmaların temelinde tepedeki uyumsuzluk yatıyor: İktidar daha uyumlu çalışacak kendi içinden bir cumhurbaşkanı istiyor, uyumsuzluğu kural bilenler ise iktidara gün göstermeyecek birinin seçilmesini sağlamak için seferber... Olan-biten her şeyde, her gelişmede, bir yıl sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminin izleri seçiliyorsa bundan...

Ahmet Necdet Sezer'in son vetosu uyumun önemini iktidara bir kez daha hatırlatmış olmalı.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi