T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 OCAK 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Spor siyasete müdahale edince

Spor, özellikle futbol öyle geniş kesimleri kucaklıyor ki, orada meydana gelen her gelişme, her tutum diğer alanlara sirayet ediyor.

Örnek mi?

Kuralların çıkarlara göre yorumlanması ve değiştirilmesi önce futbol alanında meşrulaşıyor...

Kurulların taraftar ve yandaşlardan hareketle oluşturulması yine futbol alanında doğallaşıyor...

Ağzı bozuk futbol yazarı, kabadayı kulüp başkanı, kıyakçı temsilci ve yetkililer, titrek hakemler futbol dünyasının adeta doğal, makul, meşru unsurları olarak kabul ediliyor...

Ve bu koşullarda bizde futbol yapması gereken etkiden uzak kalıyor. Yenilgiyi hazmetmeyi öğreten, galibiyeti sıradanlaştıran bir işlev göremiyor.

Tersine... Hazımsızlığı, şiddeti, kuru ve tehlikeli bir aidiyetçiliği, saha dışı faaliyetleri, üstü bastırılmış fetih duygusunu körüklüyor.

Beteri şu: Bu futbol dünyası 10-17 yaş arası çocuk ve gençlerin zihniyetini kuşatan tehlikeli bir araç oluyor. Donanım ve yetenekten azade sadece güç üzerine kurulu bir başarı modelini yüceltiyor.

Futbol aynı zamanda bir aklama fabrikası...

Karalar orada parlıyor, sıradan olanlar orada şahlanıyor ve önemli simalar haline dönüşüyor.

İlişkilerin en karanlıkları, en karmaşıkları orada kuruluyor, mafya-siyaset-spor ilişkisi orada tabileşiyor.

Susurlukçu futbolcular, yöneticiler... Mafya liderleri ile iç içe yönetim tarzı... Skandallar saymakla bitmez...

Ama bu skandalların baş aktörlerini hemen hepsi hala popüler...

Sığınak basit: Milliyetçilik ve kulüpçülük...

Doğru dürüst adamlar ise tek tük... Bunlar arasında öne çıkanlar derhal tasfiye ediliyorlar...

Futbol Federasyonu Başkanlığı'nın en güçlü adayı Haluk Ulusoy'a bakın...

Ulusoy, dürüst ama dürüstlüğünün, Terim'in ve İsviçre milli maçının kurbanı olmuş Bıçakçı'dan sonra kurtarıcı olarak görülüyor kulüpler tarafından...

Doğrudur çünkü bu sistemin, yukarıda anlatılan sistemin adamıdır o.

Ulusoy tam 7.5 yıl Futbol Federasyonu Başkanlığı yapmış. Faaliyetleriyle ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun 320 sayfalık raporu var. Bu raporlarda bir takım parasal ilişkiler tespit edilmiş. Davalar açılmış... Bunlardan henüz aklanmamış...

Ve tekrar aday...

Hem de meydan okuyan bir aday, yeni ve küçük bir derebeyi...

Hükümet, en azından spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin Ulusoy'un adaylığına suistimal gerekçeleriyle karşı olduğunu birçok kez açıkladı.

Ama o meydan okumakta ısrarlı...

Zira sistem çalışıyor. Nitekim onun bu tutumu özerkliğin marifeti, Şahin'in açıklamaları ise siyasi iktidarın futbola müdahalesi olarak yorumlanıyor...

Kimse kusura bakmasın ama, bu tamamen çarpık bir yorumdur.

Devlet ve siyasi iktidar müdahalelerinden daimi nem kapan, azgın bir demokrat olarak şunu söyleyebilirim: Devletin temsilcisi olarak hükümetin yaptığı düzenleyici güç olarak devreye girmekten başka bir şey değildir.

Bu düzenleyici güç devreye girmezse futbol tersten siyasileşecek, kara aklanmakla kalmayacak, futbol sahalardan sokağa taşınacaktır.

Bizden söylemesi...

Doğru söz

Devlet Bakanı Şahin şöyle demiş: "Biz siyasetçiler özerk alana karışmıyoruz, ama özerk alandakiler de siyaset yapmasınlar. Ulusoy seçime girer ve başkan seçilirse, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu göreve çağırıp alacağım rapor doğrultusunda genel kurulu tekrar toplantıya çağırırım, Futbolun kaosa sürüklenmesine izin vermem. Devlet kimseye meydan okutmaz..."

Peki ne yapabilir bakan?

Yasal yetkisini kullanarak Futbol Federasyonu kurulunu yeniden toplantıya çağırabilir.

Nitekim 3813 sayılı Futbol yasasının "Bakanlığın gözetimi ve denetimi" başlıklı bir 31. maddesi var.

Bu madde şöyle diyor: "Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca yapılacak inceleme ve soruşturma sonucunda görevi başında kalmasında sakınca görülen federasyon başkanı veya yönetim kurulu hakkında karar alınmak üzere, spordan sorumlu bakan genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırır" Düzenleme gücü işte budur...

Ve gerekiyorsa kullanılmalıdır...

Anelka'ya dair...

Yaşı uygun olanlar hatırlar. Galatasaray'ın Prekazi adlı Arnavut bir oyuncusu vardı. Müthiş bir tekniğe ve şut gücüne sahipti. Kimi maçlarda olağanüstü, neredeyse bir takımlık oynardı. Ama biraz tembeldi, pek istikrarlı da sayılmazdı...

O zamanlar sormuşlar Prekazi'ye "Neden hep öyle oynamıyorsun" diye...

O da, "Hep böyle oynayıp, hep bu kadar koşsaydım, şimdi Real Madrid'te oynuyor olurdum..." demiş...

Bir süredir spor sayfaları ve yorumcuları Anelka'yla yatıp. Anelka'yla kalkıyor. Mutsuz, sorunlu, ruhsuz..." deniyor onun için.

Evet öyle...

Bu bir sır değil. Anelka bunun için burada, Fenerbahçe'de, aksi halde 50 milyon Euroluk bir değerle İspanya'da oynuyor olurdu ve çağın Pele'si olarak anılırdı.

Görmezden gelinen şu: Bu yıl Dünya Kupası var, bu kupaya Fransa katılıyor ve Anelka kadronun muhtemel isimlerinden birisi... Bu kadroda yer almak için ikinci devre daha çok motive olacak, daha iyi gibi oynayacaktır, korkmayın...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi