T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 OCAK 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

Ağca'yı en iyi 'derin devlet' bilir, biz faniler değil...

Mehmet Ali Ağca, her zaman olduğu gibi yine işlerini 'tereyağından kıl çeker gibi' hallediyor. Önce, ellerin ayakların ortalıktan çekildiği 9 günlük bayram tatilinin tenha aralığında, "erken tahliye", "Rahşan affı" gibi günübirlik masalların arasından geçip kayıplara karışıverdi... Sonra da GATA'nın "katil ve anti sosyal kişilikli" olduğu için verdiği 'askerlikten muaf' belgesiyle hepten özgür oldu.

Aslında işlerin aynen bu minval üzere gerçekleşeceğini hepimiz biliyorduk. Önümüzdeki günlerde Yargıtay'da buna benzer bir sonuç çıkacağını da biliyoruz, en azından tahmin ediyoruz. Çünkü Ağca bu... Yıllar önce, askeri cezaevinden kaçırıldığında da bu ülkede güçlü yasalar vardı, ülkenin güçlü sahipleri vardı ama kimse engel olamadı. Demek ki, Ağca'nın biz fanilerin bilemediği daha başka "güçleri" varmış...

Şimdi, özellikle medyada herkes feveran ediyor, yok efendim 'hukuk sisteminde zaaf' varmış, af yasaları yüzünden katiller aramızda dolaşıyormuş... Geçin bunları, Türkiye henüz Susurluk'ta olup bitenleri aydınlatamamış, siyasi ve ekonomik olarak memleketi duvara toslatan "darbeleri" sorgulayamamış bir ülke...

Bir kere Türkiye'de, "devletin bekası" için cinayet dahil, bilumum alengirli işlerin yapılmasında mahzur görmeyen hatırı sayılır bir kesim var. Yani gerektiğinde, devletin bazı kurumları "rutin dışı"na çıkabilir, demokratik denetime tâbi olmayan operasyonlar yapabilir. Hatta istenmeyen siyasal iktidarlara karşı, "rutin dışı" güçler 'balans ayarı' bile yapabilirler.

Eğri oturup doğru konuşalım, bu ülkede devletin bir zamanlar sivillerden ekipler oluşturup içeride ve dışarıda operasyonlar yaptığını biliyoruz. Ama nedense hiçbirimiz, işin başında "hukuk dışı" yollara sapmaya karşı çıkmıyoruz. Ne zaman ki bu operasyonların yolu, bir zaman sonra karanlık işlerle kesişince hep birlikte kıyameti koparıyoruz. Aynı şekilde kitapta yeri olmayan, yani 'demokratik hukuk devleti'nin tarifi içinde yeri bulunmayan "askeri darbeler"e de karşı çıkamıyoruz. Ama Ağca'ların, Çatlı'ların üzerinden "demokratlık" yapmaya bayılıyoruz. Oysa Ağca da, Çatlı da "demokratik değerlere", "hukukun üstünlüğü"ne sahip çıkamamanın, ya da bilerek çıkmamanın bir sonucu.

Dün, 1960 ihtilaline, 12 Eylül darbesine şen şakrak methiyeler düzen ve de 28 Şubat'ta Sincan'da "balans ayarı"na selam duranların, bugün "şeffaf devlet" istemeye hakları olamaz.

Eğer geçmişte, Türkiye'nin aydınları, "sözde sivil toplum örgütleri", gazetecileri ve siyasetçileri "darbelerin hikmeti"ni anlatarak demokrasinin canına okumasalardı, Susurluk bir "muamma" olarak kalmayacak, Ağca da elini kolunu sallayarak ortalarda dolaşamayacaktı.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi