T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 OCAK 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Haccın anlamı ve beklenmedik zorlukları

Hac, İslam'ın beş şartından biri olan, uzak diyarlara gitmeyi ve sefer halinin bütün zorluklarını barındıran bir ibadet. Hazırlığından varışına, yapılmasından dönüşüne kadar, pek çok önemli zorlukların, belli bir dönem içinde, peşpeşe ve yoğun biçimde yaşanması gerekir. Bu yılki haccın, Mina'daki şeytan taşlaması sırasında yaşanan facia dolayısıyla, zorluk derecesi ve güncelliği çok daha ön planda bulunuyor.

Haccın Müslüman olmak, ergen ve akıllı olmak, hür olmak, vakit (hac ayları), haccı ifaya güç yetirme (öncelikle mal/zenginlik, ayrıca beden ve yol güvenliği) gibi "yükümlülük şartları" yanında, fiilen yerine getirilmesi için de "eda şartları" denilen sağlıklı olmak, yol güvenliğinin bulunması, hac için tutukluluk, hapis, yurt dışına çıkma yasağı gibi bir dış engelin bulunmaması şeklinde başka birtakım şartları da taşımak gerekir. Buna göre, yükümlü olsanız bile, eda şartları gerçekleşmediği takdirde fiilen hac yapılamayabilir.

Hacca davet

Bu yıl, Suudi Arabistan Krallığı Kültür ve Tanıtma Bakanlığı'ndan hac yapmak üzere Ramazan ayı içinde davet aldım. Bunun için kendilerine, özelikle Türkiye Büyükelçiliği Basın Ataşesi Muhammed Bey ile Hasan Yıldız Bey'e çok teşekkür ediyorum. Daha önce birkaç kere niyetlenmiş olmama rağmen, ne hacca, ne de umreye gitmek nasip oldu. Gerekli işlemleri yaptırdıktan sonra, 8.1.2006 Pazar gecesi Yeşilköy'den THY Cidde uçağıyla Suudi Arabistan'a vardık. Pasaport işlemlerinden sonra, bana verilen büro ve isimlerle bağlantı kurmaya çalıştım. Ancak, arefe gününün erken sabah vaktinde ve çok dar zamanda kimseyle görüşmek mümkün olmadı. Bunun üzerine, başımın çaresine bakmam gerekti. Türkiye'den gelen başkalarıyla birlikte beşli bir grup oluşturarak Mekke'ye harekete geçtik. Bu dostlar, Cidde'de çalışan Mardinli Osman Güneş, hacıları yolcu etmekle görevli THY çalışanı Hasan Canverdi, Bingöllü sağlık çalışanı Sadettin Sav ve İzmit'ten otobüsü Mekke'de bulunan Adnan Candan idi. Osman Güneş kardeşimiz, bize gerçekten çok iyi bir rehberlik yaptı, Allah kendisinden razı olsun.

Havaalanından bir dolmuş kiralayarak, arefe gününün dar zamanı içinde ara yollardan Mekke'ye ulaşmaya çalıştık. Üçüncü denetim noktasını bir türlü geçemedik. Sonunda, burada açıklamayı doğru bulmadığım en kestirme yolu keşfettik. Öğleden biraz önce, Yüce Allah'ın nasip kılmasıyla Mekke'ye vardık.

Mekke'de, ilk iş olarak Beytullah'a uğradık. Rüknü Yemânî tarafındaki kapıdan, bütün güzelliğiyle Kâbe'yi gördük. İnsanı büyüleyen ve cezbeden bir görüntüsü vardı. Doğrusu, nasıl bir izlenim bırakacağını bayağı merak ediyordum. Daha önce rüyalarımda birkaç kere Kâbe'yi ve ona giden yolu görmüştüm. Neredeyse aynı sahneyi yeniden, ama canlı yaşadım. Hemen, sünnet olan kudüm (varış) tavafı yapmaya başladık. Tam bu sırada, pek az kişiye nasip olacak güzellikler yaşadık. Her şeyden önce, Kâbe örtüsü bu sırada değiştiriliyordu. Hacıların Arafat'a çıkmasının bıraktığı boşluktan yararlanarak bu işlem gerçekleştiriliyordu. Ayrıca, Kâbe'yi neredeyse sıfır noktasından tavaf etmek gibi, başka zamanlarda hacı adaylarının itiş-kakış, hatta ezilme tehlikesi yaşadığı bir durumdan güven içinde olarak tavafımızı tamamladık. Kana kana zemzem içtik.

Arafat'a giderken aldı da bir haksızlık

Kâbe'den sonraki durağımız, haccın farz işlemlerinden biri olan vakfe için gitmemiz gereken, Mekke'nin güneydoğusunda, 25 kilometre ötedeki Arafat idi. Arafat'ta vakfe yapmak üzere bir arabaya bindik. Bu sırada yaşadığımız ve başka konularda da yaygın olduğunu gördüğümüz ayrımcılık, bayağı can sıkıcıydı. Dışarıdan gelenlerden 10 riyal, Suudlulardan 5 riyal ücret aldılar. Tıpkı gerekçesini hiçbir zaman anlamadığım bizim müzelerimizde olduğu gibi. Güven ve adaletin simgesi Rasulullah'ın (s.a.) Mekke'de haksızlığa uğrayan yabancıların haklarını korumak üzere kurulan hılfu'l-fudul'a (erdemliler birliği) katılmasının ne kadar önemli olduğunu yaşayarak daha iyi anladım. Galiba Mekke'de yeniden bir erdemliler birliğine ihtiyaç var.

Hac, gerçekten pek çok zorlukla iç içe olduğu için, iyi örgütlenmiş, din görevlileri hacılarla yakından ilgilenen ve tecrübeli bir grupla birlikte olmak, bu zorlukları daha kolay aşmayı sağlar.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi