|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 24 OCAK 2006 SALI | ||
|
|
Ünlü kişilere, en son okuduğu kitap, aldığı eşya, yediği yemek, gittiği mekan gibi sorular sormak, sonsuz deneyimler rekabetinde önemli sayılıyor. Ünlülerden alınmış cevapların, kitle için sonsuz deneyim halkasına katkısı hesaba katılıyor elbet bu sorularla. İnsanların ne yediğini ne içtiğini hiç merak etmem. Ben o eski sözde takılı kalmayı önemsiyorum: "Yediğin içtiğin senin olsun gezip gördüklerini anlat." Aslında gezip görülenleri de çok merak etmiyorum. Postmodern gezip görmelerin "bende oradaydım, tattım ve denedim"den öte gidemeyen tavrını bildiğim için. Ben esas, insanların zihninde kayıtlı olan hikayelere meftunum. Bir zihin kodu gibi, kişiyi harekete geçiren, derinlerde duran, ama ışığı ile yol gösteren o hikayelere. Menakıp'ı bilenlerden af dileyerek, ama aynı zamanda, birlikte bu sütunda hatırlıyor olmanın iyi bir şey olduğunu da inanarak yazalım. Hz Ömer, uyuyacağı sıra bir köle gelerek uyandırır. "Kalk benim isteklerimi yerine getir.Bana insaf etmez isen kıyamette hakkımı alırım" diyerek. Hz Ömer yastıktan başını kaldırıp "Söyle" der "ne yapmamı istiyorsun?" Köle "fakirlere, düşkünlere ,hastalara yardım etmek senin görevindir" diyerek Halife'den kendi elbiselerini yıkamasını ister. Hz Ömer peki der. Köle elbiseleri çıkartır halifenin yıkaması için. "Kendi kıyafetlerini bana ver de üşümeyeyim" der köle sabır sınama müfettişi edasında. Halife üstündeki kıyafetleri çıkarıp köleye giydirir ve onun kıyafetlerini yıkar. Sadece kıyafetlerini yıkamakla kalmaz. Kölenin gönlünü alıcı sözler de söyler. Köle sonunda "bana merhamet etmeseydin sana hakkımı helal etmezdim" diyerek gider. Bu olay tamamen olmuştur ya da olmamıştır. Bu önemli değil. (Her şeye sahih değildir deme alışkanlığında bulunanlar için bunu özellikle belirtme ihtiyacı duydum). Bu hikaye davranış kodlarını belirliyor. Zihinde taşındığı sürece emir'in köleden mesuliyetini ortaya koyuyor. Ha bir de Halife'nin kölenin kıyafetlerini evdeki hanımlara götürmeyip kendisinin yıkayışı var ki, üzerinde uzun uzun durulması gerekiyor. Hizmet etmenin karşılığının Allah'tan beklendiğinin açık nişanesi olarak. II- Başbakan Tavşanlı'lı Mustafa'yı biliyor mu? Hani iyiliklerden yana kalbimize maya çalan Mustafa'yı. Hani Pakistan'a gönderilen bir liranın sahibidir diyerek işaret edilip de, "Hayır ben değilim" diyen Mustafa'yı. O bir lirayı gönderdiği halde ben değilim diyorsa, değerli Mustafa. Ama göndermediği halde bir kahraman olarak onu omuzlarında taşımaya hazır kalabalığa pirim vermediği için bin kat değerli. Velhasıl Başbakan Mustafa'yı iyi tanımalı. Küçük bedeninde nanca asil bir yüreğin var senin Mustafa! Öğretmenler!!! Tatil dönüşü tekrar tekrar Mustafa'yı anlatın öğrencilerinize. "Burası Türkiye!" cümlesini bir küfür olarak değil, bir şükür olarak ifade etmek için, Mustafa'nın hikayesi maya tutmalı içimizde.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |