|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 24 OCAK 2006 SALI | ||
|
|
Onun yüzüne bakmak, bir ülkeyi yönetmek konusundaki sözünü anlamak için yeterli. Mütevazı bir çehre, mütevazı bir giyim, mütevazı bir duruş. Hırpalamaktan değil de sanki, hırpalanmaktan geçmiş. Haksızlığa uğramış, kendini küçülttükçe içi büyümüş, egosu dindikçe ideallerini yükseltmiş. Dili ve devleti idare biçimi herhalde bu yüzden böylesi keskin, dünyaya kafa tutuşunun kaynağı buradan geliyor sanki. Liderliğe ısınma turlarının vazgeçilmez ritüeli olan karizmasını bayraklaştırma hissi okunmuyor hareketlerinden. Neredeyse köylü. Meydan okuyan bu sebeple, bakışları değil, sözleri. Bütün bir dünya tarafından sorgulanıyor olmanın paranoyası da yok üstünde, kendini savunma nadanlığına hiç mi hiç itibar etmiyor. Basit giyim ve yaşam stiliyle bilinen İran lideri Mahmud Ahmedinejad selefi Rafsancani'nin aksine servetiyle tanınmayan ve yönetime gelir gelmez 'sadeleştirme' yönündeki uygulamalarıyla tanınan bir lider. Gözükara gençlik eylemlerinin sebeplerine bakılırsa, şimdiki mütevaziliğinde samimi. Batı tarafından, seçim sonuçlarının hemen ardından "ultra-muhafazakar" sıfatıyla soğukkanlı bir mesafelilik içinde izlenen Ahmedinejad, tahminleri yanıltmayıp Batı'yla birlikte poz vermeyi reddettiği için mi, yoksa Dünya için ABD'den daha büyük tehdit oluşturduğu için mi 'ateşle yaklaşma' türünden bir 'tehlike' ilan edildi bilinmez. Bilinen o ki, reel, gözükara devlet politikalarıyla daha önce yaptığı belediye başkanlığı dönemindeki "şehrin 37 yıldır yapılamayan gelişme planını uygulamak", "hatırı sayılır bir sosyal yardım politikası geliştirmek" ve "çeşitli yollarla Tahran'da sosyo-ekonomide çıtayı yükseltmek" gibi Yard. Doç. Dr. Sedat Laçiner'in makalesinden edinilen bilgilere göre, "başarılı" ve "idealist" performansını sürdürmek istiyor. Hem de vazgeçmediği "nükleer program"dan dolayı dünyanın düşmanlığı pahasına. CNN'den özür dilettikten sonra muhabirini ülkesine kabul etmesi örneğin, ya da "İran'da batı müziği yasaklandı" haberlerine efendice bir duruşla karşılık vermesi baştan bu yana çizdiği "idealist" izlenimi pekiştiriyor izleyenlerde. Her ne kadar komplocular tarafından ABD tarafından "Ortadoğu'ya demokrasi götürme" planının küçük parçalarından birisi olarak el altından desteklendiği yönünde bir görüş bulunuyor olsa da, seçim galibiyeti, büyük bir şaşkınlıkla karşılanmıştı. Tıpkı Latin Amerika'da birbiri ardına gelen sol yönetimlerin ani başarısına duyulan şaşkınlık hissi gibi. Diplomasinin karmaşık kodlu dilinin "şaşkınlık" diye nitelediği aslında, bilirsiniz, ABD ve destekçilerinin rahatça at oynatmasına müsaade etmeyecek liderlerin yönetime gelişinden duyulan endişenin, üzeri garnitürlerle süslenmiş şeklidir. Nitekim ultra-muhafazakar Ahmedinejad'a karşı önce şaşkınlıkla başlayan, sonra giderek düşmanlığa vuran bu ilgi, Latin Amerika'da yükselişe geçen sola ve hemen ardından Şili'de Devlet Başkanı seçilen Michelle Bachelet'e, ABD ve O'nun Avrupadaki 'partner'lerinin gösterdiği şaşkınlık karışımı kızgınlıkla aynı kaynaktan doğuyor. Aslında toplumlar, akması gereken yere akıyor. Toplumsal meşrebe göre liderler, siyasi arenadaki yerini alıyor. Ancak geçmişten günümüze tek bir karesi değişmeden gelen bu fotoğrafların giderek farklılaşmasının ardında "seçme kriterlerinin" değişmiş olması yatıyor. Artık lider adaylarından ezberini bozmadan gözü dönmüş bir hırsla ikbale yazılanlar değil, dünyanın bu tozu dumanı arasında olan bitene itirazı olanların "sözleri" seçiliyor. Teşbihte ifrat olmasın ama, Şili'nin işkenceden geçmiş devlet başkanı ile İran'ın eski model Peugeot'sunu kendisi kullanan cumhurbaşkanının yüzünde aynı ifadeyi görmüyor musunuz?
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |