Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Bugünkü Yeni Şafak
657'liler Ailesi
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Nar-ı Beyza
Okur Sözcüsü
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Hayrettin KARAMAN hkaraman@yenisafak.com.tr

Kendilerini farklı (üstün) göstermek için başkalarını silmek gerektiğine inanan şöhret ve menfaat düşkünleri vardır. Bunlardan İlahiyat alanında faaliyet gösterenlerinin ikide birde tekrarladıkları bir iftira da "geleneğe saygılı din alimlerinin bazı din gerçeklerini halktan gizledikleri" dir.

Son günlerde tartışma alanına çekilen "kadının başı açık namaz kılması" konusu hakkında televizyonda açıklama yapan bir konuşmacı şöyle diyor: "Aslında kadınlar mayo giyerek de namaz kılabilirler, bu fıkıh kitaplarında vardır, gerçekleri halktan gizlemeyelim".

Bir konunun açıklaması fıkıh kitaplarında ve bunlardan bir çeşidi olup halkın elinde bulunan ilmihallerde var ise bunun halktan gizlendiğini söylemenin çelişki olduğuna bundan önceki yazıda dikkat çekmiştim.

Demek ki, gizlemek filan yok. Şimdi açıp Ö.N. Bilmen merhumun İlmihaline bakıyoruz; orada, "göbeğinden dizlerine kadar örten cariyenin böyle namaz kılabileceği" yazıyor, burası doğru, ama aynı yerde "hür kadınların, yüzleri ve elleri dışında kalan bütün vücutlarını örtmeleri gerektiği ve örtmeden namaz kılarlarsa bu namazın sahih (şartlarına uygun ve makbul) bir namaz olmayacağı" da yazıyor. Konuşmacı hiç münasbeti ve hayatımızda yeri olmadığı halde cariyelere ait bir hüküm ve uygulamadan söz ederek konuyu saptırıyor ve kafaları karıştırıyor, hür kadınlar için de böyle bir uygulamanın mümkün olacağını ima ederek de hem gerçeği gizliyor, hem de sapla samanı birbirine karıştırıyor.

Şu halde alimler gerçekleri gizlemiyorlar, alim geçinenler konuyu saptırıyor, münasebetsiz ve yersiz konuşuyorlar, müminlerin kafalarını karıştırıyor, huzurlarını bozuyorlar.

Bununla da yetinmiyor, "Allah ile kulun arasına hiçbir şeyin ve şahsın giremeyeceğini, kulun Allah'ına her durum ve şartta (çıplak iken de) kalbini açıp niyazda bulunabileceğini, dua edebileceğini" söylüyor.

Tartışılan konu ne?

Başı açık kadının namaz kılmasının caiz olup olmadığı.

Söylenen ne?

Kadın olsun erkek olsun insanın, kulun, her durumda Allah'a dua edebileceği.

Bu ikinci hususa karşı çıkan, "olmaz, başı açık dua edemez" diyen mi var? Hem tartışanlar şimdi bunu mu tartışıyorlar? Tartışılan namaz değil mi? Allah ve Peygamberi namazın nasıl kılınacağını açıkladıklarına göre, "Siz böyle deseniz bile ben (kullar), sizin isteğinize aykırı bir şekilde de namaz kılarım" demek dine, ahlaka, edebe, mantığa sığar mı?

Biri de "Kadın normal olarak nerelerini örtüyorsa, örtmesi gerekiyorsa namazda da oralarını örter, baş buna dahil değildir" diyor ve bir ilahiyatçı bakanı delil gösteriyor. Ne günlere kaldık; din bilgi ve uygulamasının delili "Kitap, sünnet, icma ve kıyas" iken, şimdi bakanların söyledikleri oluyor (Ayrıca o bakanın böyle bir şey söylediğinden de emin değilim).

Asırlardan beri Müslüman kadınlar dışarıya çıkarken -en fazla- yüzleri ve elleri (bazı yer ve durumlarda ayakları) hariç bütün vücutlarını örtüyorlar. Normal örtünmeleri budur ve namazda da aynı yerlerini örtüyorlar. Bütün fıkıh ve ilmihal kitaplarında, namazın şartları arasında sayılan "setr-i avret"; yani örtülmesi gereken yerlerin örtülmesi de böyle tarif ediliyor.

Dini menfaatlerine alet edenlere sesleniyorum:

Şöhreti ve serveti başka vasıtalar ile elde edin ve lütfen dinin yakasından ellerinizi çekin.

Geri dön

Yazdır

Yukarı