T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 29 OCAK 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Gaza gelmeyelim

Kara kışın İstanbul başta olmak üzere birkaç büyük şehire birkaç gün uğraması aklımızı başımıza almamız için yeterli uyarıyı yapmıştır umarım. Meğerse kış günü sıcak evde oturmak, sıcak suyu sürekli hazır bulmak, elektrikle çalışan onlarca aleti kullanmak, sanıldığı gibi ilelebet sürebilecek bir konfor değilmiş. Hele de İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde yaşayanlar için. Meğerse kara kış biraz daha ısrarlı çıksa bu konforlu hayat hepten yerle bir olacakmış. Nedeni malum: Çünkü bu konforlu hayatı bize sağlayan "gaz"ın sağlanması son derece nazik bir düzen içinde gerçekleşiyormuş.

Biliyorsunuz, şehir hayatında yaşama tarzı değiştiği, günlük hayat yeni imkanlarla düzene sokulmaya başlandığı zaman, bir "kriz" anında şehirliden çaresizi yoktur. Ne ısınmak için bir eşek yükü odun ya da bir torba kömür bulabilir, ne de bunları bulsa bile sobayı yerleştirecek baca deliği. Hele bir de üretimi büyük ölçüde "gaz"a bağımlı olan elektrik gitmişse... Elek-triksiz ve gazsız bir şehir evinin çaresizliği artık mezrada bulunan bir meskenden bin beterdir. Bu arada unutmayın, evde su da yok....

Hepsi bundan mı ibaret; elektrik ve gaz kullanılarak kapınıza gelen (başka ekmek olmak üzere) temel ihtiyaç maddelerinin hiçbiri yoktur artık... Televizyon-gazete de yok... Okul, iş, hastane-hapishane-pastane-postane (...) artık hiçbir hizmet yok...

Kara kışın büyük şehirleri kısa bir süre esir aldığı son hafta içinde biraz da şaşkınlık içinde gördük ki, bu memleketin gazı (risksiz biçimde) ancak işlerin ve havaların iyi gittiği günlerde garantiymiş. Eksi 5-10 derecelik bir soğuk hava dalgası biraz daha ısrarlı çıksa, memlekette ayakta ne sanayi tesisi ne de şehir hayatı kalacakmış. Oysa 1980 öncesinin yakıtsızlıktan kaloriferlerin çalıştırılamadığı günleri "Ah o sıkıntılı günler!" diyerek sık sık anıyor, "kombimiz"in bizi sunduğu konforlu hayata şükrediyorduk...

Ülkenin benimsediği ve uyguladığı enerji politikasına (yanlış anlaşılmasın, bu politika AKP hükümetinin marifeti değil; o bunu hazır buldu) ilişkin geç uyandık; ama umarım iyi uyanmışızdır... Ancak bu uyanışın bizi "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" atasözünde ifadesini bulan bir politikanın kucağına atma ihtimali de kuvvetle hissediliyor. Yani şöyle bir politika: Ya muhtemel bir gaz ve elektrik kıtlığına razı olup evinizde yorganın altında oturmayı kabul edeceksiniz, ya da şu nükleer santrallere bir an önce evet diyeceksiniz! Hadi kolaysa karar verin...

Son hafta "gaz"dan kaynaklanan sıkıntının ortaya koyduğu gerçek şudur: Türkiye, hava sıcaklığının mevsim normallerinin altına düşmesi, Rusya'nın Ukrayna gibi elinden kaçan ülkeleri cezalandırmak için hiddetlenmesi, ya da İran'ın herhangi bir nedenden ötürü Türkiye'ye bozulması gibi şartlarda "gazsız" kalabilir. Yani Türkiye'nin elinde, enerji gibi hayati bir konuda, sıraladığım bu şartların oluşmaması için oturup dua etmekten başka bir seçenek yoktur.

Bu yılki Davos zirvesinde Polonya Başbakanı Kazimierz Marcinkiewicz, "Avrupa enerji güvenliği paktı" başlığı altında bir proje sunmuş. Başbakan önümüzdeki günlerde Brüksel'e götüreceği bu proje ile Avrupa Birliği ülkelerinin enerji politikası konusunda bir dayanışma oluşturmalarını sağlamaya çalışıyormuş. Tükettiği doğal gazın üçte birini Rusya'dan temin eden Polonya'nın enerji politikasını bu şartlar altında sürdürmeyeceğini, ülkede kullanılan gazın üçte biri kendi ülkesinde üretildiği halde linyit kaynaklarının kullanımına daha önem vereceklerini ve stratejik önem atfettikleri depolama işini çözmeye çalıştıklarını söylüyor. Dikkat ettim "nükleer"den filan söz etmiyordu....

Sonuç olarak: Meskenlerin gazının kesilmesinden ciddi olarak söz edildiği, bazı büyük sanayi tesislerinin bir iki saatlik gaz kesintisi sonucu ayağa kalktığı ülkemizde de mutlaka (hemen nükleer "gazına gelmeden") bir şeyler yapılması gerekmektedir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi