T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 31 OCAK 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

Demek ki devlet 'ele geçirilebilir' bir şey...

Liderlerin mal varlığı, Maliye Bakanı'nın villası filan değil, CHP lideri Deniz Baykal'ın tek ve gerçek gündemi cumhurbaşkanlığı seçimi. Bunu, neredeyse, takıntı haline getirmiş durumda.

Her açıklamasında, her vesileyle, her platformda bu konuyu gündeme getiriyor. Bence iyi de ediyor, böylece devletin bir kanadının (devletin, birbiriyle catışma halinde bulunan kanatlardan oluştuğunu malum süreçte tecrübe etmiştik) neden Çankaya'ya bu kadar önem atfettiğini birinci ağızdan öğrenmiş oluyoruz.

Pazar günü oturdum ekranın karşısına, CNN Türk'e açıklamalar yapan Baykal'ı izledim.

Konu, elbette cumhurbaşkanlığı seçimi.

Baykal'a göre, bu meclis cumhurbaşkanı seçemez. Aslında "seçmemeli" demek istiyor ve kendince birtakım gerekçeler sıralıyor. Mesela şöyle diyor: "Cumhurbaşkanını AKP seçerse, Anayasa Mahkemesi'ni, YÖK'ü kendi zihniyetine göre oluşturacaktır. Ondan sonra ne olacağını herkesin düşünmesi gerekiyor..."

Ne olabilir?

Baykal'ın buna açık ve somut bir cevabı yok.

Sorun, anlaşılan, hükümet etmesine izin verilen zihniyetin, devleti oluşturan kurumları da belirleyecek olması. Bu bir sorun mudur? Baykal gibi düşünenlere göre önemli bir sorundur ve böyle bir hükümeti ortaya çıkaran zihniyet, sadece hükümeti belirlemekle yetinmeli, başka hiçbir şeye karışmamalıdır. Çünkü, Anayasa Mahkemesi ve YÖK gibi kurumlar, a priori olarak başka zihniyetlerce belirlenmiştir, bir "statiklik durumu" sözkonusudur ve bu bozulmamalıdır.

Daha açık olarak şöyle söyleyelim:

Cumhurbaşkanı CHP zihniyetine yakın biri olmalıdır. Bir CHP milletvekili yahut CHP'ce test edilip onaylanmış bir yüksek bürokrat da olabilir. O zaman hem zihniyet değişmemiş, hem de statiklik bozulmamış olacaktır. AKP zihniyetine yakın birinin cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda ise, maazallah, hem statiklik bozulmuş olacak, hem de devlet "hükümet etmesine izin verilen güçler" tarafından "ele geçirilmiş" olacaktır.

Demek ki, devlet, "ele geçirilebilir" bir şey Baykal'a göre.

Bakın ne diyor:

"Bunlar (yani AKP'liler) devlet yönetme, kurum ve kuruluşlarını ele geçirme konusunda olduğu gibi cumhurbaşkanlığı konusunda da aynı anlayışı temsil ediyorlar. Cumhurbaşkanlığını alıp kaçmak, devleti kontrol etmek istiyorlar. TÜBİTAK, Kızılay, Futbol Federasyonu, son olarak TESK'te yapılmak istenen de bu istila zihniyetinin yansımasıdır. Başbakanlık Müsteşarı neden orada oturuyor? İşte bu anlayış nedeniyle tutuluyor."

Mesele anlaşılmıştır.

Fakat anlayamadığımız husus şu:

Baykal, iddialı bir şekilde, "bu hükümetin gideceğini" söylüyor.

Nasıl gidecek hükümet?

Kimler gönderecek?

Ufukta bir seçim olmadığına göre, parlamento dengesini değiştirecek bir gizli hazırlık, bir oldu-bitti mi sözkonusudur?

Mevcut parlamento dengesi içinde yeni bir hükümet çıkmayacağına göre, hükümet boşluğunu hangi güçler dolduracak?

Daha önce de yazmıştım, "alınmış gizli bir kararı faş ediyormuş rahatlığı içinde" konuşan Baykal hiç açık sözlü değil...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi