|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 31 OCAK 2006 SALI | ||
|
|
Filistinlilerin demokratik 'seçim'lerine saygı duyulmalı
HAMAS'ın Çarşamba günkü Filistin seçimlerinde elde ettiği zafer, uzunca bir süredir Ortadoğu'dan gelen en iyi haber. Seçimler, bölgedeki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında en demokratik seçimlerdi. Irak'ta işgale karşı çıkan partiler, görüşlerini gizlerken, İsrail'in yayılmacı stratejilerine karşı silahlı direnişi destekleyen Filistinliler, fikirlerini açıkça beyan etmekten çekinmediler. HAMAS'ın adaylarının, İsrail'le ilişkileri, seçim kampanyalarının ana maddesi yapmadıkları doğru. Aksine onlar, seçim kampanyalarını, Filistin Yönetimi'nde reform yapılması sorunu üzerine yoğunlaştırdılar. Ama seçmenlerin hepsi de, HAMAS'ın İsrail işgaline uzlaşmaz bir şekilde karşı çıktığını ve bunun için savaştığını biliyordu. Filistin seçimleri, Washington'ın Arap dünyasında demokrasiyi yerleştirme konusunda takındığı "seçmeci" (eclectic = "devşirmeci-YK) tavra da hiçbir şey borçlu değil. Aksine, bu seçimler, Filistin'deki sivil toplumun, bölgedeki diğer ülkelerden çok daha canlı, Filistin siyasetinin ise, dışardan yapılan baskılarla dikte edilmediğini ama zaten çok zor şartlarda yaşayan Filistin halkının sosyal ve ekonomik taleplerinin ürünü olan kendine özgü dinamiklere sahip olduğunu kanıtladı: İnsanların korkularını ve umutlarını özgürce yansıtabildikleri, uygulan politikaları tartışabildikleri ve çözüm önerileri konusunda anlaşmanın yollarını araştırabildikleri bir forum oldu bu seçimler. Demokrasi de böyle bir şey değil mi zaten? Tahmin edilebileceği gibi, İsrail ile Amerika'nın HAMAS'ın seçim zaferine tepkileri, negatif oldu. Ancak Avrupalıların, bu konuda, çok daha duyarlı ve hassas bir yaklaşım geliştirmeleri gerekiyor. Anahtar sözcük, en azından, ihtiyat olmalı. Süreci alkışlamalı, sonuca takılmamalıyız. Toz bulutu yokolmaya ve HAMAS hükümeti önceliklerini belirleyip hayata geçirmeye başlayıncaya kadar, Avrupalılar, olup bitenleri ve HAMAS'ın bu kadar büyük bir desteği nasıl olup da alabildiği sorusunu sükûnetle tahlil etmeliler. Avrupalıların HAMAS'ın seçim zaferine karşı ihtiyatlı yaklaşmalarının yanı sıra, ikinci öncelikleri, sürekliliği [seçimlerle gelen istikrarı-YK] sağlamak olmalıdır. Avrupa Birliği (AB)'nin Filistin'e yaptığı yardımları kesmeye kalkışması, İsrail'deki sertlik yanlılarına verilecek bulunmaz bir hediye olacaktır. Unutmayalım ki, AB, Filistin Yönetimi'ne en fazla yardım yapan tek uluslararası örgüttür. Filistin seçimleri konusunda AB'den yapılan dünkü açıklamalar [ABD ve İsrail'e göre-YK] çok daha ölçülü açıklamalardı. Mevcut gücü zayıf da olsa, AB, eğer, Ortadoğu'da ABD'nin manipülatif yaklaşımından bütünüyle farklı ve bağımsız bir rol oynamak istiyorsa, HAMAS'ın iktidarda olduğuna bakmaksızın Filistin Yönetimine yaptığı finansal desteği sürdürmesinin hayatî bir önem taşıdığını göz ardı etmemelidir. Öte yandan, AB, HAMAS yöneticilerinin de El-Fetih'in yöneticileri gibi yolsuzluklara karışacakları şeklindeki iki yüzlü bir yaklaşımın tuzağına düşmemelidir: AB liderleri, kendi aralarındaki özel toplantılarda, Filistin'deki reformların başarısız olmasını isteyerek, Avrupalı halkların vergilerinden kestiğini paraları Filistin Yönetiminin kurumlarını güçlendirmeye harcayamazlar. HAMAS'ın önceki yönetimlerden daha dürüst davranması konusunda teşvik edilmeli ve cesaretlendirilmelidir. Hepsinden de önemlisi, Avrupa, "silahlı direniş" ve "terörle savaş" gibi yanlış sorunlara takılıp kalmamalıdır. İsrail'deki masum sivillerin öldürülmesine yol açan İsraillilerin uzun menzilli silahlarla Filistinli politikacıları öldürmeleri, sözgelişi bir otobüse yerleştirilen intihar bombasından çok daha ahlâkî ve meşrû bir davranış olarak görülemez. Ayrıca, HAMAS'ın İsrail'in varlığını tanımayı reddetmesi de Avrupa için aciliyet arzeden bir mesele olarak görülmeMelidir. Tarih ve uluslararası siyaset, hep aynı adımları atarak, hep aynı doğrultuda eşzamanlı bir şekilde işlemiyor; bunu biliyoruz. Unutmayalım ki, İsrail, on yıllardır, Filistin halkının varolma hakkını bile tanımayı reddetmiştir. Daha 15 yıl öncesine kadar, Filistinliler, uluslararası toplantılara, Ürdün delegesinin bir parçası olarak güçlükle katılabiliyorlardı. [İsrail, Filistinlileri tanımıyor ve Filistinli liderlerin bu tür toplantılara katılmalarına izin vermiyordu çünkü-YK]. İsrail yönetiminin, bağımsız Filistin devleti hedefini kabul etmesi, ancak son yıllarda sözkonusu olabilmiştir.
HAMAS, sonunda, silahları bırakabilir ve İsrail'i tanıyabilir. Bu, Ortadoğu'da İsraillilerle Filistinliler arasında adil bir anlaşma sürecinin ancak nihâi noktası olabilir. Atılması gereken ilk adım, bu değildir. Bugün öncelikli olan mesele, Filistinlilerin özgürce konuşma haklarını kabul etmektir. O yüzden, seçimler dolayısıyla ortaya çıkan tablo, saygıyı ve desteği hak eden bir tablodur.
|
![]()
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |