T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 31 OCAK 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

"Buradaki"nin dilini konuşmamak

28-29 Ocak tarihlerinde Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun himayesinde uluslar arası bir kongre düzenlendi: Medeniyetler İttifakında Kadın.

Açılış konuşmasında Başbakan, medeniyetler ittifakı için psikolojik duvarların yıkılması gerektiğine vurgu yaparken; Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın sorunun, Batı'da değişimin yönetilememesi, Doğu'da ise istikrarı korumak adına değişime izin vermeyen bir katılık olduğunu ifade etti. Güç düzeni ile ahlak düzeninin bir arada olmamasından kaynaklanan bir çatışma ortamı olduğuna dikkat çeken Mehmet Aydın, bu çatışma ortamının, kadınların daha çok sosyal hayatta yer almalarıyla aşılabileceğini ifade etti.

İki gün boyunca yapılan oturumlarda, çeşitli ülkelerden gelen kadınlar "Medeniyetler Çatışması" olarak öngörülmeye çalışılan Yeni Dünya Düzeni'ne karşı kadının sosyal hayata daha çok katılımıyla çatışmanın ittifaka çevrilebileceğini ifade eden konuşmalar yaptı. Alev Alatlı, Cihan Aktaş ve İsrail'den katılan ve devletine rağmen Filistinlilerin haklarını savunan Lea Tmesel kadınların sadece "kadın" olmalarının yeterli olmadığı üzerinde durdu. Alev Alatlı bütün kadınların batılı kadın normlarına sokulmaya çalışılmasına dikkat çekerken, Cihan Aktaş 19. Yüzyıl'da oryantalist söylemin Müslüman kadınların görünmezliğini sorunlaştırdığını, ikiz kulelerin bombalanmasından sonra ise kadınların Müslüman kimlikleriyle yani başörtüleriyle görünmelerinin sorun haline getirildiğini ifade etti.

İsrailli insan hakları savunucusu Lea Tmesel ise kadın olmanın barış ve adalet getirmek üzere yeterli olmadığını eski İsrail Başbakanı Golda Mayer'ın "kadınlığı"üzerinden dile getirdi: "Geceleri bir Filistinli çocuğun daha doğacağını düşünmekten uykusunun kaçtığını söyleyen bir kadındı Mayer." Medeniyetler İttifakında Kadın arayışı önemli bir arayış. Bu arayışın ittifak ile sonuçlanabilmesi için "sahne"de hakikaten medeniyetlerin olması gerekiyor. Oysa konuşmaların çoğunda muhteva, "batılı beyaz kadın"ın söylemi ile doluydu. Üstelik zaman zaman sadece muhteva değil, dil olarak da ne kadar da batılı olunduğunu ispat etmek üzere, yer İstanbul, dinleyiciler Türk olduğu halde Türk katılımcılar tebliğlerini İngilizce olarak sundu. Bu ne demektir?

Medeniyetlerin birbiriyle karşılaşma anlarını kabaca üç tavır içinde tasnif etmek mümkün:

-Ben benim, sen de bensin: Tahakkümcü tutum
-Sen bensin, ben de senim: Empatik tutum
-Sen sensin, ben de senim: Köle olmaya razı tutum

Buna göre, İngilizce tebliğ sunulmasını şöyle analiz etmek mümkün: Tebliğin muhtevası "herkes" ile paylaşılmak istenmemektedir. "Herkes"- in bu muhtevayı anlaması söz konusu değildir. Muhtevanın azalmaması ve bu muhtevadan dolayı bir çatışma ortamının olmaması için buradakiler değil "oradakiler" muhatap kabul edilmiştir. Bunun ilk örneklerini 20. yüzyılın başlarında görmek mümkündür. Mesela 1909 yılında Halide Edip Teal-i Nisvan ismiyle sadece İngilizce bilen kadınların üye yapıldığı bir dernek kurmuştur. Halide Edip'in Amerikan okulundan mezun kimliği, İngilizce bilen kadınlar derneği kurmasını normalleştiriyor. Fakat asıl şaşkınlığım, Fatma Aliye Hanım'ın yazmayı düşündüğü kitap ile ilgili olarak 1912 yılında, Tatar gazeteci Fatih Kerimi'ye doğrudan Fransızca kitap yazmayı düşündüğünü söylediği satırlara rastlayınca başladı:"Kadınların İslam nokta-i nazarından hukuk ve vazifeleri hakkında çoktan beri mufassal bir eser yazmakla meşgul olduğunu, lakin bunu Türkiye'de Türkçe bastırmanın mümkün olmayacağını, çünkü çok serbest ve hür yazdığını, binaenaleyh önce Fransızca olarak Avrupa'da bastırmak istediğini beyan etti. Fransızca basılırsa bunu Türklerin âlî tabakası da okuyup faydalanabilir ve hem de Avrupa efkar-ı umumiyesini ıslaha da sebep olur."

Bu durumda, TÜBİTAK adına konuşan bilim kadınının İngilizce tebliğini nasıl yorumlamamız gerekiyor?


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi