T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 ŞUBAT 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Heyecanlı gerilim filmi

Celalettin Cerrah

'Yeşil' konusunda Emniyet'in verdiği bilgilere itibar ederim. Gerçi onların da kafasının karışık olduğu ortada. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, "Ölmüş adamı niçin arayalım ki..." dedi, Emniyet Genel Müdürlüğü sözcüsü ise "Yaşıyor" açıklamasını yaptı. Bir karar verseler de biz de ona itibar edelim.

Konu benim özel ilgi alanıma giriyor. Susurluk kazasıyla ortalığa saçılan pislikler arasında 'devlet adına iş gören tetikçiler' konusu da vardı. Yeşil o tetikçilerin en acımasızı ve en meşhuruydu. Peşine düşünce nice yargısız infazın onun tarafından icra edildiği keşfedildi. Toplumsal olaylarda da rol almıştı Yeşil; patlayıcı maddelerle çatpatmışcasına oynadığı anlaşılıyordu. En sevdiği çatpat da 'C-4'tü; hani Uğur Mumcu'dan Ahmet Taner Kışlalı'ya kadar bir dizi siyasî cinayette de kullanılmış patlayıcı madde...

Yıllar önce, daha sonra valilik de yapmış üst düzey bir Emniyet görevlisi, 1995 yılı başında Yeşil ile kesişen yollarını anlatmıştı bana. Anlatıcı o günlerde Ankara Emniyet Müdürü. Ramazan ayındayız. İftar vakti evine gidiyor Müdür Bey, tam sofraya oturacak, "Zırr" telefon. Bir yerlerde bomba patladığı haberi veriliyor. Çorbaya kaşık değdirmeden kalkıp eylem yerine gidiyor Emniyet Müdürü...

"Bir değil, iki değil, üç değil..." diye anlatmıştı olanı. Ankara'nın dört bir köşesinde bombalar patlıyor... Müdür Bey'in ilk kuşkulandığı kişi Yeşil oluyor... "Bakın bakalım" diyor yardımcılarına, "Şu sıralarda Ankara'da mı?" Bir gece Ulus'taki gece kulüplerinden birinde ele geçiriyorlar Yeşil'i... Emniyet Müdürü, "Sanki Yeşil olduğunu bilmiyormuş gibi kendisini sorguladık" demişti bana. O gece Emniyet'te verdiği ifade ve el konulan telefon defteri devletin arşivinde olmalı.

Yeşil o sıralarda MİT'le içle dışlı. Emniyet'te ifadesi alındıktan sonra, MİT'teki irtibatı olan Kontr-Espiyonaj Dairesi Başkanı aranıyor. Gecenin 03.00'ünde. "Bizde biri var" diyor arayanlar, "Adı 'Yeşil' mi neymiş... Sizi tanıdığını söylüyor. İsterseniz gelip alabilirsiniz..."

Daire Başkanı koşup gidiyor ve Yeşil'i Emniyet'ten teslim alıyor. Bu defa MİT'te sorgulanıyor Yeşil ve Emniyet'te kendisine nasıl muamele edildiğini, neler sorulduğunu, ne cevaplar verdiğini anlatıyor. Herhalde o ifadesinin tutanağı da devletin arşivinde duruyordur. Kendisini MİT'te sorgulayanlar, Yeşil'in, adlarına yaptıklarını Emniyet'in sorgu timine bütün teferruatıyla anlattığını kendi sorgularında öğreniyorlar...

Bana, "Ramazanımı sağa-sola attığı bombalarla zehir etmişti" demişti Emniyet Müdürü; MİT'in Kontr-Espiyonaj Dairesi Başkanı ise, "Hayır, Emniyetçiler gözaltına alıp kendisini hırpaladığı için, serbest bırakıldıktan sonra, bunu yapanlara ders olsun diye, Ankara'da sağa-sola bomba koymaya başladı Yeşil" açıklamasını getirdi...

İster öyle, ister böyle... Elinde bombalarla birisi Ankara'yı Luna Park'a çevirebilmişti bir dönem... Emniyet'in ve MİT'in bakışları altında...

Susurluk kazasına 'planlı bir operasyon' olarak bakanlar olduğunu biliyorum; eğer öyleyse, o planı yapanların kararını etkileyen gelişmeler 1993'ten itibaren yaşananlar olmalı... Bir bölümü irtibatlı olduğu ve yakalandığı takdirde derhal bırakılmasını sağlayacak resmî belgelerle kendisini donatan örgütler adına yapılmış olsa bile, bir bölümü Yeşil'in başına buyruk gerçekleştirdiği eylemler...

Etrafta patlayan bombalarda Yeşil'in parmağını fark edip yakalatan Emniyet Müdürü'ne, hazır sohbet fırsatı bulmuşken, "Adamın üzerinde Cumhurbaşkanı forslu bir altın kalem de çıktı mı?" diye sormadığıma hâlâ yanarım. Yeşil o günlerde Çankaya Köşkü'nü de ziyaret etmişti. Sonradan görüştüğü arkadaşlarına, üzerinde 'Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel' yazan altın kalemi gösterip duruyordu Yeşil...

İnanılacak gibi değil, ama doğru... Bu konu ilk defa Mehmet Eymür tarafından ATİN sitesinde yazıldığında, hayretler içinde kalanlar, Süleyman Demirel'e "Doğru mu?" diye sormuştu. Verdiği cevap şu oldu: "Oraya gidip gelenlerin kaydını ben tutmuyorum ya... Neden gidip ziyaret ettiği kişiye sormuyorsunuz?"

Sorulduğunda, Yeşil'in Çankaya Köşkü'nde ziyaret ettiği ve 40 yıla yakın süredir devlet görevlisi olarak Demirel'in yanında bulunan 'Hayri Baba' lâkaplı Hayrettin Gökdemir'in sırra kadem bastığı ortaya çıktı. Güniz Sokak, "Ayrıldı, nereye gittiğini de bilmiyoruz" cevabını vermekteydi.

Hep şöyle bir senaryo kuararım kafamda: Sadece bizde değil dünyanın her tarafında "Öldü" veya "Kayıp" diye bilinen tiplerin kaldığı bir otel... Birbirleriyle konuşmaları 'flash-back' tekniğiyle perdeye aksettirildiğinde dünyanın en heyecanlı gerilim filmi olmaz mıydı?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi