|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| S P O R | 1 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ | ||
|
|
![]() 2000 yılında, Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu o gün yazdığım yazıya Galatasaraylılar epey kızmışlardı. O günü izleyen haftalar boyunca binlerce e-mail yollamışlardı. Garip bir öfke dalgasını kabartan o "nazire yazı"da şunları söylemiştim: "Kim olursam olayım, ne yaparsam yapayım, önem verdiğim şeylerin başında Fenerbahçe gelir. Başarısı beni içten sevindirir, başarısızlığı ise hayata küstürür. Bu da yetmez ruh halimi açıklamaya... Ben Fenerbahçeli'yim. Ve Fenerbahçe'li olmaktan gurur duyuyorum. Biliyorum; zor bir takımın taraftarıyım. Camiasıyla, gelenekleriyle, iç yapısıyla Türkiye'nin en farklı takımıdır Fenerbahçe. Gücü de buradan kaynaklanır, sıkıntıları da. Rakiplerini isim olarak ezen vakur imajını, biraz da buna borçludur Fenerbahçe. Yani başkanlardan antrenörlere, efsaneleşmiş oyunculara kadar herkesin üzerinde bir güç, bir kimlik olmasını buna borçludur. Kısacası, 'Feneri Fener kılan' şey; tek adam modeline, örneğin 'Başbuğ Fatih' modeline müsaade etmeyecek kadar etkili bir kurumsal güç olması, güç dengelerinin takımı olmasıdır. Fenerbahçe'de yönetici, idari menajer, antrenör, başkan ülke çapında bir karizmaya, bir güce, bir kişiliğe sahip olmak zorundadır. Kimse unutmasın, Fenerbahçe bir devdir... Mesele uyanmasıdır. Ve uyanacaktır. Evet, kaçınılmaz gerçekleşti ve dev uyandı. Hem de pek kısa bir sürede. Galatasaraylılar için üzülmemek elde değil; çünkü "aslına rücu etmek" kolay iş değildir. Biz Fenerbahçeliler bunun için bir süre bekledik, dev uyanana kadar neler çektik. Şimdi Galatasaraylılar asıllarına rücu ediyorlar, ait oldukları yere, küçük dünyalarına geri dönüyorlar, ama unutmasınlar hayal dünyasından çıkmak, gerçeklerle yüzleşmek sağlıklı bir iştir..." İşin Galatasaray kısmı elbet nazireydi... Ama Fener kısmı gerçek... Yurtdışında olduğum, seyredemediğim bir maçta Fenerbahçe, Ankara- spor'a yenilmiş... Krallar da yenilir. Ama onlar hep kral kalırlar...
Beşiktaş iyi yolda...
Beşiktaşlılar sabretmeli, sabretmeyi öğrenmeli... Ellerinde son yıllarda Türkiye'ye gelmiş en iyi teknik adamlardan birisi var. Ellerinde pek az kulüpte bulanan kaliteli genç oyuncular var. Rize maçında olduğu gibi her zaman olabilecek yol kazaları kafaları karıştırmasın. Üç yeni transfer, takıma monte edilmeye çalışılan iki-üç genç oyuncuyla yeni ve birbirine alışmaya çalışan oyunculardan kurulu bir takım sayılır Beşiktaş. Beşiktaşlı yazarların "biz dememiş miydik" tavrıyla ideal takım kadrosu kurma, oyuncu önerme yerine Tigana'nın başlattığı riskli ve cesur yenilenme hamlesini desteklemeleri gerekir. Seyirci ve yönetimin de öyle... Başarı ve değişim sabır ve kararlılık ister...
Futbolda batı ve biz
Biz bu ülkede futbolcu beğenmeye duralım... Başka ülkeler bizdeki futbolculara benzer yeteneklerle sıkı bir rekabet ortamı yaratmasını, futbolu futbolcu şovundan çok bir sistem şölenine çevirmesini biliyorlar. Fransa, Hollanda, Belçika ligleri bunun tipik örnekleri... Geçen haftayı Fransa'da geçirdim. Hem maç seyrettim, hem spor gazete ve sayfalarını didik didik ettim. İnanın bu ülkede oynayan birçok futbolcuya Türkiye'de dudak bükülür. Bu arada bir hatırlatma: Bizim spor yazarlarının dudak büktüğü Anelka bu futbol ülkesinde başarısı ve imajıyla konuşulmaya, spor basının baş köşesinde misafir olmaya devam ediyor...
|
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |