T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 22 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

Benimki dost uyarısı...

Güya entelektüel ağzı bozuk bir yazar, "AK Parti'nin temelleri Millî Şef döneminde atıldı" gibilerden birşeyler söylemişti de, gülüp geçmiştik. Tarih bilgisi kıt olduğu için gülmüştük. Gene gülüyoruz.

Millî Şef İnönü'yü bilmem de, CHP'nin vazgeçilmez lideri Deniz Baykal, son icraatları ve çıkışlarıyla, bende (hatta pekçoğumuzda), gizli AK Parti'liymiş duygusu uyandırıyor.

Bu kadar mı olur?

Bir muhalefet partisi, klasik ifadesiyle "iktidarın ekmeğine" bu kadar mı yağ sürer?

Durduk yerde Baykal savunuculuğuna soyunan amiral gemisi kaptanının, "Bu işte daha çok ekmek var" diyerek köpürttüğü malvarlığı tartışması, ne hazindir ki, Baykal'ın ve yönettiği partinin aleyhine döndü.

Kriz yönetimi konusunda ciddi sıkıntıları var değerli genel başkanın.

Bir önceki "Bülent Ersoy krizi"ni de kötü yönetmişti.

Şu garip tesadüfe bakın ki, Bülent Ersoy meselesinde, sonradan Baykal'ı zor durumda bırakacak ifadeler, yine durduk yerde Baykal savunuculuğuna soyunan amiral gemisi kaptanına aitti.

Hatırlayacaksınız, şarkıcı Bülent Ersoy, 12 Eylül döneminde, yasağının kaldırılması karşılığında Deniz Baykal'ın kendisinden "servet sayılabilecek miktarda" bir para istediğini iddia etmiş, amiral gemisinin kaptanı da, Baykal'ın o dönemde avukatlık yaptığını, bu paranın "ücret-i vekalet" karşılığında istenmiş olabileceğini, değerli genel başkanın asla böyle kirli-akçalı işlere bulaşmayacağını yazmıştı.

Ben de aynı kanaatteyim.

Baykal, elbette, kirli-akçalı ilişkilere bulaşmayacak netlikte bir insan.

Fakat, Baykal savunucuları, Ersoy'un sözlerini "suçlama", "karalama", düpedüz "gözden düşürme" olarak algıladılar. Savunmalarını da bu algılamaya göre yaptılar. Sanatçının cinsel kimliğini kurcalayarak, hem Ersoy'a, hem Baykal'a ayıp ettiler.

Ersoy'a sorarsanız, bunlar "karalama" maksadıyla söylenmiş sözler değildi... Sanatçı sadece yaşadıklarını ve "yasaklı dönemde" karşılaştığı güçlükleri anlatıyordu. Hangimiz o dönemde aynı güçlükleri yaşamamıştık ki!

Baykal önce böyle bir görüşme yapmadığını, Ersoy'u hayatında hiç görmediğini, bunun siyasi bir komplo olabileceğini söyledi ama, sonradan görüldü ki (amiral gemisi kaptanının da ifadeleriyle) Ersoy'la birkaç kez görüşmüş ya da karşılaşmış.

Şunu demek istiyorum:

Baykal savunucuları, Bülent Ersoy krizini iyi yönetemediler; tuhaf, çelişkili, ispatı mümkün olmayan açıklamalarla Baykal'ı daha da zor durumda bıraktılar. Tıpkı, Kemal Unakıtan ve malvarlığı tartışmasında olduğu gibi.

Ee, böyle olunca da, züğürtlere, "Sayın Baykal, avukatlık yaparak bu kadar malı-mülkü nasıl edindiniz? Bunların vergisini hangi kıstaslara göre ödediniz? Sahip olduğunuz trilyonluk arsalara kaç kez 18 uygulandı? 18'i uygulayan belediyelerden kaçı CHP mensubuydu?" deme hakkı doğuyordu.

Bülent Ersoy ve malvarlığı tartışmasının altında kalan CHP yönetimi, ne yazık ki "Hamas" krizini de kötü yönetiyor ve yaptığı muhalefetle iktidar partisine kazandırıyor. Danıştay'ın türban kararını savunarak bu kazancı katladığını da ayrıca belirtelim...

Engin Ardıç doğru söylüyor: "Türk halkı kendine sol süsü vermeye çalışan bürokratı hiç mi hiç sevmez."

Sevmedi...

Sevmeyecektir...

Bu nedenle CHP bağımsız hiçbir seçimi kazanamadı. Bundan sonra da kazanamayacaktır.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi