T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 22 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Çabalama kaptan

BRÜKSEL- Türkiye'de yaşayıp da ülkesinin gücünü fark etmeyenlere yapılabilecek en akıllıca tavsiye, imkânları varsa, Avrupa'da seyahate çıkmaları olabilir. Bugün Avrupa'da hemen herkesi kara kara düşündüren en önemli olay sosyal dengenin ulaşılan refahı gölgede bırakacak derecede bozulmasıdır. Konuyu dert edinen Avrupalıların bu sorunun çözümü için gözlerini diktikleri ülke ise Türkiye...

11 Eylül bütün dünya için bir dönüm noktası oldu. O gün bugündür farklı bir dünyada yaşıyoruz. Karikatürler 'iğrenç', gazetelerin onları yayımlaması da 'kışkırtma' amaçlı; ancak dünyanın dört bir yanında meydana gelen protesto gösterileri çok daha köklü bir sorunla karşı karşıya kalındığının işaretlerini taşıyor: İslâm Dünyası, son yıllarda yaşanan gelişmeleri, Batı'nın İslâm'a ve Müslümanlara karşı kötü niyetli oluşuna bağlıyor...

En uygar protestolardan biri pazar günü İstanbul/Çağlayan'da gerçekleşti. Meydana onbinlerin toplanması önemliydi; daha önemlisi de küçüklü-büyüklü protestocuların asil ve vakur tavrıydı. Ancak, elde taşınan pankartlar da, haykırarak dile getirilen yürek burkuntuları da, bizim insanımızın bu gelişmelerde bütün Batı'yı sorumlu tuttuğunu gösteriyordu. Bugün yalnız İstanbul'da, İslamabad'ta, Kahire'de veya Cakarta'da değil, Batı'nın kalbinde yaşayan Müslümanlar da, inançlarına yönelik büyük bir saldırıya mâruz kaldıklarına inanıyor.

Eskiden olsa, Rudyard Kipling ağzıyla, "Batı Batı'dır, Doğu da Doğu, bu ikisi asla biraraya gelemez" der geçerdik. Ancak bugünün küreselleşen dünyası Doğu-Batı ayrımını hayli zorlaştırıyor; Batı'nın Doğu'ya, Doğu'nun da Batı'ya ihtiyacı var. Batı'nın Doğu'yu, Doğu'nun da Batı'yı 'düşman' bellemesi bir başka yönden de sorunu içinden çıkılmaz hale getiriyor: Batı ile Doğu'yu İsrail ile Filistin arasındaki türden kalın duvarlarla bölseniz bile Batı'nın içindeki Doğu'yu ne yapacaksınız?

Bugün Avrupa'da 40 milyona yakın Müslüman yaşıyor. Bunların bir bölümü eski sömürgelerden getirilmiş insanlar... Bir bölümü de, İkinci Dünya Savaşı'nda yakıp yıkılan Avrupa'nın kalkınmasına yardımcı olmak üzere dâvet edilmiş yabancılar... İslâm'a ilgi duyarak Müslüman olmuş Batılılar da var... Sömürgelerden gelenleri veya yabancı işçileri geri göndermek çözüm değil; o yabancıların çocuklarının ve torunlarının çoğu yaşadıkları yerleri 'ülke' biliyorlar. Kimi nereye göndereceksiniz?

Avrupa'nın şimdilerde karşı karşıya kaldığı sorunun burada ifade edilenden daha ciddi olduğuna inanabilirsiniz. Hemen her ciddi kurumda, dünyanın her tarafıyla iş ilişkisi bulunan dev şirketlerde ve uluslararası kuruluşlarda gündemin ilk maddesi bozulan sosyal dengenin nasıl onarılacağıdır. Bu sorunun kolay ve kestirme bir cevabı bulunmadığını da aklı olan herkes görebiliyor.

Acaba Türkiye bir cevap teşkil ediyor olabilir mi? Kendi içinde varolan uzlaşı kültürüyle de Türkiye ilgi odağı, ama daha önemlisi, Türkiye formulünün başka ülkelerde de tekrarlanabileceği ihtimali. Türkiye son yıllarda büyük bir değişim gerçekleştirebildi; toplumun bütün katmanları ve devleti oluşturan kurumların da destek vermesiyle... Eğer aynı birliktelik Türkiye sınırları dışına dönük bir seferberliğe dönüştürülebilirse, başta Avrupa olmak üzere dünyanın aradığı 'formül' yakalanmış olabilir...

Artık bir noktayı görmemiz şart: Bugünkü çekişmeler yalnız kendi içimizdeki sen-ben kavgasının dışa vurumu değildir; yeni arayışlara doğru yelken açan bir Türkiye'nin çok geniş bir coğrafyada etkisini artıracağını görenlerden bu gelişmeyi endişeyle karşılayanlar derhal harekete geçtiler. İstedikleri, içine kapalı, burnunun ötesini görmeyen, dışarıyla 'âmir-memur' (âmir 'dışarısı', memur da 'bizler') ilişkisi kurmuş bir Türkiye... Çevresinden başlayarak dünya sorunlarıyla ilgilenen, çözüm üreten bir Türkiye'nin, kendileri tarafından yönetilemez ve yönlendirilemez hale dönüşeceğini biliyorlar... Biliyorlar ve bu sebeple gidişi engellemeye çalışıyorlar.

Fakat boşuna. İnsan Türkiye dışına çıkınca bunun durdurulamaz bir süreç olduğunu daha iyi anlıyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi