|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 22 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Hemen söyleyeyim de sonra "niza" çıkmasın: Ben önümdeki haber metnini esas alıyor ve buradan hareketle konuşuyorum. Bu haber metni AİHM yargıcı Rıza Türmen ile Hürriyet Ankara temsilcisi Nur Batur arasında "türban yasağı" etrafında gerçekleştirilen "telefon konuşması"nın içeriğini ne derece doğru yansıtıyor, orasını (tabii olarak) bilemem... Nur Batur'ın Rıza Türmen ile yaptığı telefon konuşması gazetesinin (16 Şubat) sürmanşetine taşınmış. Şu başlıkla: "100 türban başvurusu da reddedilir". Gazeteye göre bu açıklamayı yapan AİHM yargıcı Rıza Türmen. Çok şaşırtıcı bir başlık bu doğrusu. Nasıl olur, henüz karara bağlanmamış "100 türban başvurusu"nun akıbeti hakkında bir yargıç böyle peşin peşin nasıl hüküm verebilir? Eğer adalet böyle tecelli edecekse, mahkemeye gitmeye ne gerek var; açarsınız Türmen'e telefonu olur biter... Böyle durumlarda başlıkla yetinmenin hemen her zaman yanıltıcı olduğunu bildiğimden, "Acele etme metne bak önce" dedim kendi kendime. Evet, bu "100 başvurunun reddedilmesi" meselesi metinde de var; hem de Türmen'in ağzından, yani tırnak içinde. Ama farklı bir şekilde: Türmen, başvurular için "Gelirler ama bu tür başvuruların reddedilmesi beklenebilir" diyor. Görüyorsunuz, işin niteliği biraz değişmiş durumda. Başlıkta "reddedilir", metinde "reddedilebilir". Tanıdığımız kadarıyla Türmen'in ikinci "hal"i tercih etmiş olması kuvvetle muhtemel. Ama bu işte yine de bir tuhaflık var, çünkü Türmen'in metin içinde "Sonucu aynı olur. Reddedilir" dediğine de şahit oluyoruz. Aslına bakacak olursanız, "tuhaflık" bu "telefon konuşması"nın gazeteye yansıyan şeklinin tamamında gözleniyor. Batur, haberini "Bundan sonra 'türban için özgürlük' sloganıyla yola çıkanların işi kolay görünüyor mu?" şeklinde soru mu yoksa hüküm cümlesi mi olduğu pek anlaşılamayan bir ifade ile kapatmış olsa da, haberin tamamına gerçekten bir tuhaflık hâkim. Bir kere herşeyden önce, "türban başvuruları"nın akıbetinin gözden geçirildiği bu haberde birbiriyle ilgisi olmayan dosyalar birbirine karışmış. Haberde Türmen'in "Leyla Şahin davası pilot bir davaydı. Şahin dosyasının yanı sıra bir de Almanya'ya karşı açılan davada alınan bir karar var. Wogt davasında mahkeme, anayasal düzeni korumak için devletin tedbir alabileceği ve devlet memurlarına bazı sınırlamalar getireceğini karara aldı. Bu prensip Sevgi Kurtulmuş davasında da uygulandı. Diğer davaların da sonu aynı olur. Reddedilir" dediği aktarılıyor. Ama görüyorsunuz, söz konusu davalarda davacılar aynı özellikleri taşımıyorlar ki... Tamam "Wogt davası" ve "Sevgi Kurtulmuş davası"nın her ikisinde de davacılar görev yerlerinde başörtüsü kullanmak isteyen kişiler. Ama ya "pılot dava" olarak anılan "Leyla Şahin davası"? Bu davada davacı memur değildi ki, bir öğrenciydi. Bu hatırlatmayı şunun için yapıyorum: Rıza Türmen'in -aktarıldığı biçimiyle- bu dava karşılaştırmalarını yapabileceğine ben hiç ihtimal vermiyorum doğrusu. Ayrıca, bu yersiz karşılaştırmanın Nur Batur'un gözünden kaçmış olması da olacak iş değil. Madem öyle o zaman bu "tutarsız" haber metni niçin karşımızda? (Hürriyet okurunu o kadar hafife almamak gerekir yani!) Gelelim haberin bir başka problemli bölümüne. Nur Batur yazıyor: "Peki türbanını okulun kapısında açan ve kimliğine de türbanlı fotoğraf kullanan anaokulu öğretmeninin durumu ne olacak? Türmen yorumdan kaçındı. Konu hassas, yine de pilot davalarda alınan kararlar var..." Bana sorarsanız, "Bu da olmadı!" derim. Tamam, Türmen'in bir ihtimal önlerine dava konusu olarak gelecek bu olay üzerine "yorumdan kaçınması" çok yerinde bir davranış. Peki ama Batur'un bu olaya ilişkin olarak ima ettiği "pilot davalar" nedir, neyin nesidir? Doğrusu ben böyle bir "pilot dava" hatırlamıyorum; bilen varsa ima etmeyi bırakıp açıkça söylesin de biz de öğrenelim. Konu tabii ki "hassas" (hem de çook!). Sonuç olarak önümüzdeki haberden kalkarak söyleyecek olursak, bu mülakatın iki tarafında yer alanların her ikisi de "olması gerektiği" gibi davranmamıştır. Rıza Türmen, bir AİHM yargıcı olarak, Hürriyet'in Ankara temsilcisinin "türban başvuruları"nın akıbeti hakkında sorduğu sorulara keşke kayıtsız kalsaydı... Nur Batur da, keşke, mânâsız karşılaştırmalarla ve "imalarla" doldurduğu böyle tutarsız bir haberi yapmaya kalkışmasaydı.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |