|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 22 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Üzerinden on yıl geçmesine rağmen, "Susurluk olayı"ndaki devlete endeksli "mafya-siyaset-bürokrasi" bağlantılarını en şeffaf biçimiyle aydınlatamadığımız için, yeni skandallar, 'karanlık bağlantılar' bir türlü peşimizi bırakmıyor. 'Şemdinli'nin üzerinden aylar geçti, olayla ilgili belirsizlikler ve bilinmezlikler bir kar topu gibi yuvarlanarak her geçen gün büyüyor. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun Şemdinli Komisyonu'na ilginç açıklamalarda bulunuyor ve 'susurlukvari' gelişmelere işaret ediyor: "Kitabevine bomba atılan Seferi Yılmaz'ın bize göre örgütle ilgisi yok. Jandarmaya göre varsa bize bildirmek zorunda. Operasyona geliyorlar, kimseye haber vermiyorlar. (Termal kamerayla izlenen bir yere 150 kilo patlayıcı nasıl girdi sorusu üzerine) Hırsız evin içindeyse kilit bir işe yaramaz. PKK'nın değişik illerde 81 kilo patlayıcısını yakaladık. Şemdinli'ye girse orada da yakalardık. Kimin soktuğuna hüküm veremem." Şemdinli konusunda kafalar bu kadar karışmışken, bu kez de Ankara'da "Küre operasyonu" bağlamında bir başka "skandal" ortaya çıkıyor. Bazı masaj salonlarına yönelik şantaj iddialarıyla başlayan operasyonda, "çete bağlantıları" ortaya çıkarılıyor. Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı Nuri Bozkır, "çete üyeleri"ne istihbarat ve gayri nizami harp dersi veriyormuş. Bozkır'ın hazırladığı CD'lerde, aralarında Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in de bulunduğu, AK Partili ve CHP'li milletvekillerinin tek tek fişlendiği belirlendi. Hükümete yönelik eleştirilerin de yer aldığı CD'lerde, "Bu yönetim değişmeli" ifadelerinin yer alması son derece dikkat çekici. Anlaşılan o ki, Susurluk'tan tanıdığımız ama bir türlü kaynağına inemediğimiz "çete" oluşumları, devletin kıyısında köşesinde faaliyetlerini icra etmeye devam ediyorlar. Öyle ki, devletin yıllardır bir türlü nüfuz edemediği, yine devletin imkanlarıyla palazlanan bazı unsurlar, kendilerini hiçbir yasal sınırla bağlı görmeden bakanları, milletvekillerini fişleyebiliyor, hatta siyasi iktidarın değişmesi gerektiğini CD'lerle kayıt altına alabilecek kadar rahat hissediyor. Elbette bu insanlar, yargı önüne çıkacak ve gerekli olan yapılacaktır. Nitekim, kendisiyle yaptığım görüşmede Adalet Bakanı Cemil Çiçek, olayın kesinlikle 'yasa dışı' olduğunun altını özellikle çizdi: "Yasa dışı bir örgüt, yasa dışı bir dinleme yapıyor. Yasalara göre, özel şahısların bir başkasını izlemek gibi bir imkanı, yetkisi, sorumluluğu da yok. Çıkardığımız yasalara göre, resmi görevi olmayan bir kişinin, bir başka özel kişiyi izlemesi zaten yasadışıdır. Nereye kadar gidiyorsa, oraya kadar gidilecektir.'' Evet, "çete" üyeleri tutuklandı ve yargı süreci işliyor, ayrıca yürütmenin kararlılığı da ortada. Ancak, bu olaydaki 'Emniyet-MİT-bürokrat-sanaçı' ortaklığından oluşan fotoğrafa dikkatlice baktığımızda biraz umutsuzluğa düşüyoruz. Ve gerçekten bu olayın "kaynağı"na inilip inilemeyeceği konusunda endişeye kapılıyoruz. Çünkü, 'Susurluk' ve 'Şemdinli olayı'ndaki gelişmeler bizi pek de umutlandırmıyor. Mesela, kimdir bunlar, Yüzbaşı Nuri Bozkır 'çete' üyelerine ne adına 'gayri nizami harp' dersi vermektedir, kimler adına bakanları, milletvekillerini fişlemektedir? Doğrusu, bundan sonraki süreçte, bu sorular konusunda toplumun ikna edici cevaplar alabileceğinden çok emin değiliz. Umarız bu kez, devlet fotoğrafın tamamını görür ve yeni 'Susurluklar'da buluşmayız...
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |