Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Bugünkü Yeni Şafak
657'liler Ailesi
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Okur Sözcüsü
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Vecdi AKYÜZ vecdiakyuz@yenisafak.com.tr

Hocam namaz kılarken abdesti bozulan Müslümanlar nasıl davranmalı? Özellikle büyük camilerde ön saflarda namazı hemen terkedip dışarı mı çıkmalı? Dışarı çıkarken diğer namaz kılanları rahatsız etmeden çıkmaları mümkün olmayan durumlarda nasıl davranmalı (Ahmet Acar)

Abdesti bozulan cemaat, namazı hemen bırakarak bulunduğu yerden başkalarına rahatsızlık vermeyecek şekilde ayrılıp abdestini tazelemeye gitmelidir. Abdest tazeledikten sonra, uygun bir yerde cemaate katılarak namazını tamamlar, kaçırdığı bölümleri kendi başına kılar. Dışarı çıkış diğer namaz kılanları bir ölçüde rahatsız etse bile, yine de abdest tazelemeye gitmelidir. Ama hiçbir şekilde çıkma imkânı yoksa, bulunduğu yerde oturur, namazın bitmesini bekler. Daha sonra çıkıp abdestini tazeler ve tek başına farz namazını yeniden kılar.

Namazda üç hareket

* Fıkıh kitaplarımızın bazılarında "Namazda üst üste üç ayrı hareket yapılması namazı bozar" ifadesini okuruz. Meselâ, kıyamda iken yanağımız kaşınsa, ellerimizi bağından çözüp yanağımıza getirmemiz birinci hareket, bir defa kaşımamız ikinci hareket, tekrar götürmemiz üçüncü hareket olarak sayılır. Kazara iki kere kaşırsak, üç hareket sınırının aşıldığı, namazın da bozulduğu zikredilir... Dolayısıyla, meselâ Bursa Ulu Camii'nin ortasına yapılan havuzun da uydurulan malûm hikâyedeki "Ulu Cami'nin yapılması planlandığı alandaki bir Yahudî'ye ait olan hissenin gönlü olmadan istimlak edilmesi yüzünden, -güya hissesi de tam kubbenin altında olduğu için- kubbenin bir türlü tutmamasından dolayı, orasının boş bırakılması düşünülüp havuz yapılmasına karar verilmiş" olması nedeniyle değil; namaz ânında abdesti bozulanların, imam ile kılmaktan dolayı kazanacakları fazla sevaptan da olmamaları için, 'dünya kelâmı konuşmadan' ayağını sürüyerek gelmeleri ve buradan abdest almaları, böylece fazla da zaman kaybetmemiş olacaklarından, imam ile kıldıkları namaza tekrar yetişme imkânını bulmaları amacıyla tesis edilmiştir... Ayağın sürüyerek getirilip götürülmesi, üç hareketi tamamlamamak içindir. Bu "namazı bozacak olan" üç hareketi açıklar mısınız? Doğruysa, ayağı sürümekten dolayı tüm yürüyüşün bir hareket olarak sayılması 'hile-i şer'iye' türünden bir kabul değil midir? (Arif BİLGİN / Elbistan)

Bu -daha önceki iletileriniz gibi- güzel değerlendirmenizi ve sorunuzu, ilk soruyla bağlantılı olarak ele almak uygun olacak. Namazda ardı ardına üç hareketin namazı bozması, "amel-i kesîr" denilen, namazdan kopuşla ilgili fiilî durumdur. Amel-i kesîr, verdiğiniz aynı rekatte yanağını üç ayrı defa kaşıma örneğindeki gibi, namaz kılmıyor izlenimi veren davranışlardır. Bu davranışlar, kılan kişiyi namaz fiillerinden uzaklaştırdığı, âdeta namazdan kopardığı için, namazı bozucu kabul edilir. Amel-i kesîrin başka şekilleri de vardır; bunları, kısaca namaz kılmıyor izlenimi veren, namazdan kopartan veya namazla ilgisiz hareketler olarak belirtebiliriz. "Bir rekatte üç hareket" de, düzgün ve bütünlüklü bir namaz kılmak için belirlenmiş güzel bir ölçüdür.

Ayağını sürüyerek abdest tazelemeye gitmek, namaz bütünlüğünü korumak içindir. Böylece hemen abdest alıp imama uymaya devam edene "lâhık" denir. Lâhık, ya yeniden imama uyduğunda kaçırdığı rükün ve rekatleri hemen kaza eder ve imamla kılmaya devam ederek onunla selâm verir, ya da hemen imama uyar, kaçırdığı rükün ve rekatleri imamın selâmından sonra kendi başına kaza eder. Bu bakımdan ayağını sürümek, namazdan kopmayı ve savrukluğu engellemiş olur. Sürümeden abdet tazelemeye üç adımla gidilirse, amel-i kesîr dolayısıyla artık namazdan kopmuş olunur, imama yetiştiği yerden uyulur ve selâmdan sonra kaçırılan rekat/ler kendi başına tamamlanır. Belki böyle yapmak, daha kolay ve uygundur.

Geri dön

Yazdır

Yukarı