T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 18 TEMMUZ 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

İsrail savaşsız yaşayabilir mi?

Ortadoğu'da hesaplar yine şaştı; yıllardır peşinde koşulan barış çabaları bir anda kenara itildi ve savaş durumu egemen hale geçti.

Gelişmelerin değerlendirilmesinde farklı yorumların yapılması mümkün. İsrail'in kaçırılan askerlerini bulmak için Gazze ve Beyrut'a ateş yağdırdığı, İsrail'in adeta buna zorlandığı, güç kullanmaya mecbur bırakıldığı, savunma hakkını kullandığı vb. gibi yorumlar yapılıyor. Bu tür yorumları, dünya medyasından ve egemen güçlerden sıkça duyuyoruz...

Gerçekten durum bu mu?

Öncelikle cevaplanması gereken temel soru şudur: İsrail barış yapabilir mi? İsrail'in barış ortamında temel politikalarını uygulaması mümkün mü?

Savaşla İsrail politikaları arasında adeta yüzde yüzlük bir örtüşme var. Savaş İsrail toplumunu bir arada tutan en büyük faktördür. Savaş olduğundan dolayı dünya Yahudilerinden bu ülkeye yardım akıyor, savaş olduğundan dolayı Amerika Birleşik Devletleri ve Batı ülkeleri yardım ediyor, savaş olduğundan dolayı olağanüstü politikalar uygulanıyor, savaş olduğundan dolayı kurulu düzen en zecri şekilde uygulanıyor...

Bir an için savaşın sona erip barışın egemen olduğunu düşünelim. Bütün bunlar son bulacak; İsrail'in olağanüstü yöntemlerle ve olağanüstü ortamlarda uygulamaya koyduğu bir takım politikaların uygulanması imkanı ortadan kalkacaktır. Dış yardımlar son bulacaktır. Devamlı güvensizlik ve tehdit tehlikelerine göre yetiştirilen karolar ne yapacağını bilemeyecektir...

Bu açıdan bakılınca savaş, İsrail devletinin en önemli varlık nedeni olarak görülüyor ve bundan vazgeçmesi de mümkün değildir. Çeşitli nedenlerle sistemin savaşlar icat etmesi, savaş ortamını yaratması ve düşmanın varlığını devamlı canlı tutması gerekiyor. Savaş kitleleri mobilize etmenin en önemli yoludur. Hepimiz biliyoruz ki savaş ortamında toplum kesimlerinin eleştiri ve şikayetleri minimum düzeye iniyor, birtakım istek ve talepler gündemden düşüyor, öncelikler farklılaşıyor ve iktidarların yönetme sorumlulukları değişik şekilde değerlendiriliyor.

Bu durum biraz da kendi varlığını bir düşmanın varlığına dayandıran sistemler ve kesimler için anlamlı ve önemli gözüküyor. Eğer bir düşman yoksa kendi varlığının sorgulanması gündeme gelebilmektedir. Asırlardır bu durum Batı için "öteki" varlığı şeklinde gündeme gelmiştir. Öteki, her zaman kendinin tam zıddını ifade etmiş, onun varlığıyla kendisini meşrulaştırmak istenmiştir. Savaş "öteki"ye karşı üstünlük kurmanın biricik aracıdır!

İsrail'in güvenli sınırlar içerisinde ciddi bir yaşama problemi olduğunu herkes kabul eder. Her ülke ve toplum için öncelikli kolektif problem, güvenliktir. Bu durum bireyler için de hayatidir. Her insan öncelikle güvenlik içinde yaşamak istemektedir. Eğer güvenlik yoksa diğer bütün talepler anlamını kaybetmektedir. Bu nedenle İsrail'in güvenlik sorunu yaşaması ve bu sorunu çözmesi için en olmadık tedbirlere baş vurması ilk bakışta haklı ve makul gelebilir. Ancak insanlık ülkelerin güvenlik ihtiyacını ve bu sorunu gidermek için girişilecek eylem ve politikaları azgari düzeyde bazı kurallara bağlamış bulunmaktadır. Bir askerin kaçırılması gerekçe gösterilerek bir ülkenin ve toplumun imha edilmesine girişilmesi hangi akıl ve anlayışın kabul edebileceği bir çözümdür?

Anlaşılan Ortadoğu'da geçen asrın başlarında Batılı sömürgecilerce kendi menfaatlerini maksimize etmek için çizilen sınırların ve yapıların değişmesi ve yeni patronların menfaatlerine uygun yeniden çizilmesi gerekiyor. Patronlar değişmiş ancak sınırlar ve yapılar değişmemiştir. Yeni egemen güçler demek dünyada ve bölgede yeni yapılar ve sistemler demektir. Temel sancı işte buradan doğuyor. Ortadoğu'yu şekillendirenler bölge halkları olmadı, bugün de olmayacaktır. Amerika ve İngiltere'nin desteği olmadan İsrail'in bütün bu vahşeti yapması mümkün olmadığına göre bu devletlerin desteğinde etkili olan temel saik nedir? Cevaplanması gereken temel soru işte budur.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi